Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        New York’ta son derce başarılı çalışmalar yapmakta olan Ankaralı psikiyatrist arkadaşım ile sıkça buluşup konuşuyoruz.

        Bir yıl önce ilk tanıştığımızda benimle arkadaş olmaya tedirgin yaklaştığını görüyordum.

        O dönemi aşıp normal arkadaşlığımız başlayınca bana o dönemi biraz anlattı.

        İlk tanıştığımızda benim aslında hemen acilen Bellevue Hastanesi'ne kaldırılıp tedavi atına alınmam gerektiğini düşünmüş.

        Bellevue Hastanesi New York’ta psikiyatrik tedavilerin yapıldığı hastanedir.

        'Criminally insane' olarak nitelendirilen çok tehlikeli hastalar o hastaneye yatırılır. Arkadaşım aslında başta benim o bölüme hemen gönderilmem gerektiğini düşünmüş.

        MESELE SADECE GENDE DEĞİL

        Sonra ona dedemi ve babamı anlattım, onların hayatını duyunca "Eh sende bu delilik genetikmiş de mesele anlaşılıyor" dedi.

        Kendisi uzun süredir Türkiye’den uzakta ve ülke koşullarından kopmuş olduğundan benim bu ruh halime güçlü katkısı olan ülke şartlarından bihaberdi.

        "Genlerim böyle olabilir ama durumumu bu kadar daha da kötü yapan şu ülke koşulları da var" diye olup bitenleri ona anlattım.

        "Eğer bu anlattıkların gerçekse belki ben buradaki ofisimi kapatıp İstanbul'da bir yer açmayı düşünebilirim. çünkü orada psikiyatriste ihtiyaç çok olmalı. senin durumunda olan çok insan olmalı o anlattığın şartlarda" dedi. Ben de ona hak verdim.

        "Sokaklar hastalarını havalandırmaya çıkarmış tımarhane bahçesi gibi olmaya başladı da" dedim.

        SONRA TEŞHİS GELDİ

        Psikiyatristarkadaşım bir gün bana "Seninletanıştıktan sonra yazılarını da okumaya başladım" dedi.

        "Yazının yanı sıra ne yazık ki ülke haberlerini de okuyorum. Bir süre sonra çalıştığım hastanede işi bırakıp hasta olarak tedavi altına alınmamı istemem gerekebilir" dedi.

        Ben de ona "Seni anlıyorum. O zaman belki ben de yanına hasta olarak gelirim de birlikte tedavi oluruz" diye konuştum.

        Arkadaşım devam etti ve şu teşhisi yaptı:

        "Aylardır konuşuyoruz seninle ve yazılarını da okuyorum. Çok ilginç bir şeyi gördüm. Bana anlattığın hiçbir şeyi, yaptığın hiç bir yorumu yazında göremiyorum. Yazılarında anlattıklarından tamamen farklı şeyler söylüyorsun. Yazarlığa normal olarak başlamış bir insanı bile kısa sürede çıldırtabilecek bir şey bu. Ki sen baştan genlerin yüzünden delirmiş durumdaydın bir de bu işin sayesinde şu an artık tedavisi mümkün olmayacak düzeyde çıldırmış olmalısın.

        Bu bugüne kadar tespit edilmemiş, teşhisi konulmamış yeni bir tür hastalık. Bunun hakkında bilimsel makale yazıp tıp alemine anlatmayı düşünüyorum. Hastalığın adını da 'Zihinsel Epididymal Hypertension' koydum.

        Makalede hasta olarak adını vermeyeceğim sadece x isimli hasta diye bahsedeceğim asıl amacım zihinsel epididymal hypertension adlı yeni hastalık türünü anlatmaktan ibaret. Bu keşfim sayesinde ileride bir ödül alırsam törendeki konuşmamda bu hastalığın ortaya çıkmasına katkısı nedeyle sana ve Türkiye’ye de teşekkür edeceğim" dedi.

        Daha sonra eve gidince bu teşhisinin anlamını bulmaya uğraştım.

        Zihinsel bölümünü anladık da 'epididymal heypertension' (EH) ne demekti acaba? Çok tahrik olduğu halde bir türlü orgazm olamayan erkeklere özgü bir hastalıkmış bu. Halk arasında burada ‘blue balls’ olarak adlandırılıyor, psikiyatristim benim beynimin de mavi renkte olduğunu düşünüyor anladığım kadarıyla.

        Yazmakta olduğum mizah kitabını bitirdiğimde, bunun bir zihinsel boşalma anlamına geleceğini ve hastalığımın da o zaman tedavi olmuş olacağını söyleyerek bana biraz umut verdi.

        Diğer Yazılar