Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsanın Ay'a inip yürümesinin 50’nci yıl kutlamaları var ya bugünlerde.

        Konu hakkında yeni filmler, dokümanterler yapılıyor, yazılar yazılıyor.

        O kültürel 'an’ı yeniden anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik yazılar çoğunluğu.

        Onları okurken şu anda Türkiye’nin acil ihtiyacı bulunan ve o yaşanmadığı takdirde gerçek bir tehlike ile yüz yüze kalabileceğimiz ihtiyacı da keşfettim.

        REKLAM

        ***

        Ay’a yolculuk 1969 yılında gerçekleşmişti.

        Genç olmaya hazırlanan ben o günlerde Ankara’daki evimizin balkonundan Ay’a bakarken transistörlü radyodan dinlemiştim naklen yayını. Hatırladığım kadarıyla BBC yayınıydı bu.

        "İnsan için küçük insanlık için büyük" o adımın Ay'da o gün atılmasının gelişmeyi Amerika açısından çok daha önemli hale getiren bir şey daha vardı.

        REKLAM

        ***

        1960’lı yılların sonu gelmekteydi.

        Amerikan toplumu 1960’lı yılları çok çalkantılı yaşamaktaydı. Devletin zirvesinde birbiri ardına gelmiş olan suikastlar yaşamış. Toplum ırk kavgaları nedeniyle çalkalanmaktaydı. Bir anlamda toplumsal alt üst oluş yaşıyordu.

        Yazar David Halberstaim’in deyişiyle Amerika toplum olarak kolektif bir sinir krizinin eşiğindeydi.

        Toplumun kendini toparlayabilmesi için acilen güzel habere ihtiyacı vardı.

        REKLAM

        ***

        İhtiyaç duyulan güzel haber Amerika’ya dünyadan değil Ay'dan geldi.

        Amerika’nın Ay'da ilk yürüyen insanı göndermiş olması elbette coşkuyu, sevinci hak eden bir gelişmeydi ancak onu bunca yıldır hala büyük coşkuyla anılan bir gelişme haline getiren boyut aslında çok önemli bir toplumsal ihtiyaca da cevap vermiş olmasıydı.

        Dediğim gibi toplumun acilen güzel habere ihtiyacı vardı. Bu o anda gelmeseydi gerçek bir toplumsal çöküş yaşanması ihtimali bile vardı.

        REKLAM

        ***

        Geçmişte yaşanan bu gelişmeden Türkiye için bir ders çıkarmalıyız.

        Bakın halimize, yıllardır neredeyse kötü haber bombardımanı altındayız. Halk kötü haber bağımlısı gibi oldu. Kötü haber duymazsak nasıl yaşayabileceğimizi bile düşünemez, bunu hayal bile edemez olduk.

        Çoğunluk farkında mı bilmem ama ülkemiz artık kolektif bir sinir krizinin, bir ruhsal çöküşün eşiğinde. Bana inanmayanlar da herhangi bir gün bir ana haberi seyrettiğinde ne demek istediğimi anlayacaktır büyük ihtimalle.

        REKLAM

        ***

        1960’lı yılların Amerika’sı gibi bugün Türkiye’sinin de acilen güzel habere ihtiyacı var.

        Kökenleri barışta olan insanların hayatına gerçekten dokunan, insanın ruhunu zenginleştirecek geleceğe tekrardan umutla bakmasını sağlayacak güzel bir habere ihtiyacımız çok.

        Bu ihtiyacımızın karşılık bulması durumunda siyasette de neler olabileceğini son İstanbulseçiminde gördük. O seçimde güzel haber için halkın verdiği partiler üstü mesajı bizi yönetenler iyi anlayıp duymalılar.

        Türk insanı uçup kanatlanmaya aslında hazır. Ruhuna hitap eden güzel haberi gördüğünde geleceğe uçacak ve sırtına ülkenin de tümünü alıp onu da uçuracak güçte.

        REKLAM

        ***

        İhtiyacımızolan o güzel haber nereden nasıl gelir şu anda bilmiyorum.

        Ancak bildiğim haberin güzel algılanması sadece o haberin içeriğiyle değil aynı zamanda uygun kültürel ortam yaratılmasına da bağlıdır.

        Yani eli kalem tutan insanların birbirleriyle kavgadan tartışmalardan, partizanlıklardan çıkıp siyaseti de aşıp biraz güzellikler hakkında kafa yormaya başlamaları da gerekiyor güzel haberin olabilmesi için.

        Kolektifsinir krizin eşiğindeyiz, o eşiği aşmadan bundan yırtmamız için kolektif aklımızı çalıştırmaya soyunmamız gerekiyor acilen.

        Diğer Yazılar