Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yiyecek-içecek sektörüne ilgim malum. Bu konuya her fırsat bulduğumda dönüp yazmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

        Bazı arkadaşlarım bu yazılarımı eski Mr. Gurme günlerine geri dönme çabama bağlıyorlar.

        İyi restoran eleştirilerini daima okurum ve bu konuda yazmaktan da keyif alırım bu doğru. Ancak yiyecek-içecek sektörü ile ilgili yazılarımın amacı sadece bu sektör değil.

        Aslında o yazılarıma ilgi bekleyen tarım ve hayvancılık sektörünü direkt ilgilendirdiğinden dolayı önem veriyorum ve seviyorum onları.

        *

        Ciddi bir krizden geçmekte olan tarım ve hayvancılık sektörümüzün bu krizden çıkabilmesi ve kendini ciddi biçimde toparlayabilmesi için büyük şehirlerimizdeki yiyecek-içecek sektörünün kendisini toparlaması gerekiyor.

        İçkiyi ve dışarda yemeği orta sınıflarına erişilemez derecede pahalılaştıran Türkiye bunun etkilerinin tarıma vurulan darbede görüldüğünü bilmeli ve buna göre daha rasyonel politikalar uygulamalı.

        *

        Dolayısıyla sokak yemekleri kültürü ile İstanbul'uncanlandırılması önerim sadece İstanbul ile ilgili bir konu değildi. Bu İstanbul bağlantısı olan tarım ve hayvancılık sektörü ile ilgili bir düşünceydi.

        Amerika’da tavuk ürünleri fast-food zincirinin başına gelenler bize bu bağlantıların nasıl çalışmakta olduğunu bence göstermeli.

        Bu fast-food zincirinde yaşananlar ilerde önemli okullarda 'business' derslerinde okutulacak veya tez konusu olacak kadar önemli.

        *

        Olan biteni anlamak Türkiye açısından da hayati önemde çünkü belki de yapılması gerekenlerin ipucunu orada bulmamız mümkün

        *

        İlk önce ne olup bittiğini takip etmeyenler için yaşananları bir özetlemeliyim.

        Her şey Popeyes fast-food zincirinin bir kızarmış tavuklu sandviçi piyasaya çıkarmasıyla başladı.

        New Yorker gibi kaliteli dergiler de dahil birçok yayında bu sandviç hakkında yazılar çıktı, haberler yapıldı.

        Bu zincire rakip olan Chicken Fill-A zinciri bu sandviçi eleştiren bir tweet attı. Buna Popeyes tarafından alaycı bir cevap verilince ortalık tam anlamıyla karıştı. Büyük bir tavuk savaşı patlamıştı.

        *

        İnsanlar resmen akın akın bu üzerinde çok konuşulan yeni sandviçi yemek için zincirin şubelerine doluyorlardı.

        Şirketin yönetimi daha önce yapmış olduğu hesaplarda tavuk stokunun eylül ayı sonuna kadar yeteceğini düşünüyordu. Ama talep öyle fazlaydı ki bu hesaptutmadı ve eylül ayı başında ellerindeki tavukstoku bitti ve tedarikçi şirket de bu hızla tavuk veremeyeceğini söyledi ve kriz başladı. Artık o meşhur sandviç müşteriye verilemiyordu. Tavuk bitmişti.

        *

        Çılgınlığın boyutu öyle fazlaydı ki dün bir müşteri sandviç verilmiyor diye bir şubede silahına bile sarıldı.

        Bu son olay Amerika’ya özgü bir tuhaflık diyebiliriz ama yaşananlardan ders de almalıyız.

        Tarım ve hayvancılık sektörümüzün tekrar canlanması için başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde yiyecek içecek sektörümüzün kendisini toparlaması için yemek eleştirmenleri ile sektör ortak çalışmalı ve değişik konular üretmeliyiz. Ben kendime düşeni Türk sokak yemekleri kampanyam ile yapmaya çalıştığımı sanıyorum.

        Diğer Yazılar