Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’liler Türkiye’nin tüm Libya ile ilgili manevralarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İhvan takıntısına bağlıyorlar.

        Gelin bir hayal kuralım.

        Deist bir Marksist/nihilist, İhvan'ın kapısının önünden bile geçmek istemeyen bir kişi olarak ben şu anda Türkiye cumhurbaşkanı olsaydım genelde önünden bile geçmeyeceğim o kapıyı çalar ve bir kahvelerini içerdim.

        Türkiye’mizin geleceği söz konusu olduğundan hayatta en anlaşmayacağım, en az ortak paydam olan insanlarla da çalışmaya hazırım çünkü.

        Libya ile Akdeniz münhasır ekonomik bölge anlaşmasından sonra kıta sahanlığı dengelerini gösteren haritalara bakarsanız Türkiye’nin kendisini Anadolu’da tutmak için yapılmış Skykes Picot Antlaşması'nı nihayet tamamen yırtıp attığını görürsünüz.

        *

        Ha bunları dereken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’nin dediği gibi bir İhvan sevgisi yok mudur, tabii ki vardır ve bu gizlenen bir şey de değildir. Ama aynı cumhurbaşkanı geçmişte İhvan'ın en güçlü olduğu dönemde Mısır’a gidip kendisini dinleyenlere seküler yönetimin önemini de anlatmıştır

        Bu sevginin bizleri arada bir dış politikada bazı hatalar yapmamıza da yol açtığını düşünüyorum.

        Ancak dahiyane bulmakta olduğum Akdeniz manevramız ve onun takibi olarak Libya’ya gönderilecek asker sürecinin bu hatalardan olmadığına inanıyorum.

        Daha önce, eğer CHP yönetimde olsaydı sadece İhvan var diye Akdeniz'i kaybedebileceğimizi yazmıştım.

        Eğer CHP sadece İhvan var diye Erdoğan’ın Libya kararlarına itiraz ediyorsa bir CHP seçmeni olarak acaba partinin Akdeniz politikası var mıdır diye durmadan soruyorum ama bir türlü aradığım cevabı bulamıyorum.

        Bulamayacağıma da eminim çünkü bir politikaları olduğunu sanmıyorum.

        Onlar kendi seçmenleri gibiler sadece şikayet etmek, karşı olmak onlara yetiyor.

        Bu tavırları Türkiye’ye çok zarar vermesine rağmen umursamıyorlar, sadece karşı olmak onları rahatlatıyor gibiler.

        Üzerinde konuşulması gereken konuları bu yüzden konuşamıyoruz çünkü konuşulması gereken bir taraf devamlı sadece karşı olmakla yetiniyor.

        Bu yüzden ben neyi desteklediğimi yazarken daima bu desteğin nedenini de net biçimde yazıyorum. İstiyorum ki her destek verdiğimde alıştıkları suçlamalarla değil destek için verdiğim nedenimi eleştirsinler ve "Bunun yerine bu doğrudur" diye bir başka bakış açısı getirsinler.

        Ama yok, Türkiye’de bu hiç bir zaman olamıyor, birbirimizi anlamsız suçlamaktan kafamızı kaldırıp hayati konularda diyalog açamıyoruz.

        Örneğin devletin Akdeniz ve Libya politikalarındaki desteğimde ben yanlışsam bir kişi bunun neden yanlış olduğunu bana anlatıp doğrusu budur derse, ikna olursam o zaman yemin ediyorum hatamı açıkça itirafedeceğim ve yerine bu doğrusudur diye önerilen politikayı yazacağım.

        Diğer Yazılar