Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DİNDAR gençlik yaratma arzusunu söyleyen Başbakan’ın ne demek istediğini anladığımı sanıyorum ama onu ifade etmek için inançlı gençlik ifadesi kullansaydı daha doğru olurdu diye de düşünüyorum. Çünkü yıllardır köşelerde anlatmak için uğraşıyorum 21’inci yüzyılın global dünyasında inancın çok önemli bir yeri olacak ve global dünyada ön plana çıkmak isteyen ülkeler inanç meselesine nasıl yaklaştıklarıyla da ön plana çıkacaklar.

        Oluşmakta olan global düzende her ülkenin nispi değeri, dünyaya yaratıcı katkısıyla ölçülecek. Her ülkenin global düzene nasıl yaratıcı katkı yaptığına bakılarak ona güç değeri biçilecek.

        YAŞAM BİÇİMİ MARKAMIZ

        Şu anda görünen o ki Türkiye’nin elindeki en önemli yaratıcı katkı imkânı, dünyaya Müslüman bir ülke olarak sunduğu yaşam biçimi farklılığında. Global yeni düzende Türkiye’nin elindeki en önemli marka değeri yaşam stilinde.

        Her şeyin birbiriyle ilişkilendiği, bağlantılı olduğu global düzende dinin de globalleşmesi yaşanıyor.

        Bunu söylerken İslam dininin dünyaya yayılmasını kastetmiyorum. Bu yüzyıllardır yaşanan bir şey zaten ama dediğim İslam’ın yaşanma biçimi artık tek bir milli değer atmosferinde belirlenebilen bir şey değil. Müslüman Amerika’da, Fransa’da, Güney Amerika’da, Çin’de de var. Ve bütün bu Müslümanlar global düzenin gereği olarak birbirleriyle konuşuyorlar, birbirlerinden haberdarlar, yeni global düzende yer alan Müslümanlar olarak ortak paylaşılabilecek bir yaşam biçimi anlayışını oluşturmak istiyorlar. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki Müslümanlara sadece Arap dünyasından öğrenilen yaşam biçimlerini empoze etmeye çalışırsanız başarılı olabilmeniz mümkün değil. Çeşitli ülkelerde yaşayan ve oralarda var olmaya çalışan Müslümanları yeni global düzende kaybedeceğiniz anlamına gelir bu.

        Dinin ve özellikle Müslümanlığın bu şekilde globalleştiği bir dünyada hem Batı’daki hem de Doğu’daki Müslümanlara konuşma ve doğru toplumsal yaşam biçimini gösterme gücü olan ülke de sadece Türkiye’dir. Burada bir Müslüman olarak yaşam biçimini kastetmiyorum onun ne olduğu zaten herkes için belli, ama Müslüman’ın modern bir birey olarak modern toplumda yaşamasının koşullarından bahsediyorum. Müslümanların modern bir toplumda önemli bir güç olarak var olma şartlarını oluşturmak açısından Türkiye’nin biricik gücünü ve önemini Arap Baharı sürecindeki halklar biliyor, Fransız Müslümanlar, Amerikalı Müslümanlar gördü bu gerçeği, ama bir tek biz Türkler bunu anlamamış gibi davranıyoruz hâlâ daha.

        Türkiye’nin bir Müslüman ülke olarak önemi, seküler ve modern bir toplumda herkese yükselmek ve başarılı olmak, sınıfsal geçişler imkânını tanırken her inanan ve de inanmayana birlikte huzur içinde yaşama imkânını tanıyan bir düzen kurduğundandır.

        ARTIK MAHALLE YOK

        Global düzenin bir başka önemli yönü de var. Artık çevre ile merkez arasındaki ayrımlar ortadan kalktı. Kimin çevre kimin merkez olduğu ve olacağı henüz net belli değil. Ayrıca bu düzende “öteki” kavramı da ortadan kalktı çünkü öyle yeni bir düzen kuruluyor ki hemen herkes şu anda öteki konumunda; dolayısıyla kimse kimseye öteki gibi davranamıyor. Türkiye’de kimin öteki olduğu şu an belli değil. Yani anlayacağınız bütün ikilemlerin ortadan kalkmaya başladığı yeni bir dünya oluşmakta. Türkiye bu global dinamiği net olarak yaşıyor. Türkiye’de artık mahalleler kalmadı, yani artık mahalle baskısı tarihe mal olmuş bir kavram. Çok yakın süre önce dindarlar ile dindar olmayanlar arasında çok net hayat biçimi sınırı çizilebilirken şimdi bakıyorsunuz “Bu dindar değildir” diye yaklaştığınız bir beyaz Türk koyu dindar çıkabiliyor ve tersi de oluyor; “Bu mutlaka dindardır” dediğiniz kişi bununla alakası olmayan yaşam biçimine sahip çıkabiliyor, yani eskinin kolay sınırları, ikilemleri artık ortadan kalktı. Artık toplumsal geçişler var. İnsanlar bir mahalleden diğerine kolay geçiyorlar. Taşınmalar çok hızlandı ve arttı. Ben bu dinamiği şahsen çok net yaşadım; inanca ve cemaate sıcak bakan yazılarımın beyaz Türk topluluklarında tepkiye yol açacağını sanırken global yeni düzenin yeni Türkiye’sinde özellikle o gruplarda görüşlerimin büyük destek aldığını gördüm. Anlayacağınız günümüz Türkiye’sinde artık kimse kimseyi “İnançlıdır” veya “Değildir” diye tanımlayabilecek halde değil. Tanımlamaya çalışanlar ise büyük sürprizlerle karşılaşabilirler.

        BU KONU ÇOK ÖNEMLİ

        Bu kadar uzun ve sıkıcı yazdığımdan dolayı kusuruma bakmayın çünkü dindar gençlik meselesi çok önemli bir konu ve bunu sadece ruh halinize ve siyasi tavrınıza göre yorumlayıp yazamazsınız. Konuyu günümüzün dünya koşulları içinde Türkiye’nin konumu bağlamında ve mutlaka da teorik bir çerçevede ele almak zorundaydım. Sonuç olarak dindar gençlik çoğunluğu yaratma ve azınlığın da o çoğunluk içinde erimesini sağlamaya çalışacak bir siyasi iradenin, çok büyük bir hata yapacağını düşünüyorum. Türkiye eğer siyasi iradenin arzuladığı gibi olursa şu anda elinde bulunan en büyük marka değerini ve gücünü kaybedecek ve diğer Müslüman ülkeler gibi sıradanlaşacağız, önemimiz ortadan kalkacak.

        GÜÇLÜ KAMUSAL ALAN

        Yeni global düzende güçlü bir şekilde yer almak isteyen her ülkenin güçlü bir kamusal alanı da olması gerekiyor. Zira kendi kamusal alanının dinamizminden güç alamayan ülkeler yeni dünyanın çok zor rekabet şartları karşısında katiyen dayanamayacaklar. Yaratıcı olamayacaklar. Bilindiği gibi, güçlü kamusal alanlar görüşlerin ideolojilerin faklılığından, çeşitliliğinden ve diyaloğundan güç alabiliyorlar sadece. Türkiye’de şu anda bu imkân var, çünkü dindar, ateist, farklı şekilde inançlı olan insanlarımız var ve yaşamı bir arada paylaşıyorlar. Bu büyük bir güç ve dindar gençlik yaratma hedefi, maalesef bu gücü de elimizden alacak gibi görünüyor. Eğer marka gücümüzü korumak istiyorsak, kamusal alanda gücümüzü tüm dünyaya göstereceksek tek tip gençlik yaratmak fantezilerinden bir an önce vazgeçmeliyiz. (Farklı bir iktidar olsaydı ve o da “Kemalist gençlik yaratacağız” deseydi emin olun aynı yazıyı yazardım ve yazının sonuna doğru yer alan şu cümleyi “Sonuç olarak dindar gençlik çoğunluğu yaratma ve azınlığın da o çoğunluk içinde erimesini sağlamaya çalışacak bir siyasi iradenin çok büyük bir hata yapacağını düşünüyorum” cümlesini yine yazar ve cümledeki dindar gençlik yerine Kemalist gençlik kavramını koyardım.)

        Diğer Yazılar