Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Ayşegül Jale Saraç, Türkiye’nin ilk tesettürlü rektörü oldu. Bu kararını saygıyla karşılıyorum ve candan destekliyorum.

        Bu, deist olduğunu açıkça beyan etmiş bir insanın sevimlilik yapma çabası değildir. “Bakın, dinsiz olmama rağmen ben ne kadar açık fikirliyim, dindarların tercihlerine ne kadar da saygılıyım” gösterisinden ibaret bir şey de katiyen değildir. Sadece dün yazmış olduğum, “CHP, dindarlarla konuşma yolunu bulmalı” yazımın yolunda bir yürüme çabasından ibarettir bu. Eğer CHP bu konuda düşünecekse -ki düşünmezse intihar etmiş olacakben de bir seçmenleri olarak onlara dışarıdan katkıda bulunmalıyım diye düşünüyorum. Tam da “Seküler olmak, laiklik, kamusal alan nedir?” konularını pratikte nasıl anlatsam diye çabalarken bu güzel haber Dicle Üniversitesi’nden geldi.

        Bu haber sadece bir kadının özgür iradesiyle kendisi hakkında aldığı karardan ibaret değildir. Bu aslında doğru okumayı bilirsek Türkiye’de bir yeni toplumsal diyalog oluşturmak için ihtiyacımız olan her kavram üzerine düşünme imkânı veren güzel bir gelişmedir.

        Bizler ve başta CHP, “laiklik yerine seküler tanımı”nı yapmalı, “Kamusal alan nedir?” diye düşünmeli ve entelektüel yeterliliği olanlar da Jürgen Habermas’ı okumalı.

        Laik tavrın, lafta bireye inanç özgürlüğünü tanısa da rektör hanımın son davranışını kabul etmesi mümkün değildir. Çünkü laikin kamusal alan tanımında, kendi kabul ettiği davranış biçiminin dışında davranışa yer yoktur.

        Eski Türkiye’ye ait tüm hâkim yapılar ve tabii ki CHP’ye hâkim olan laik tavır böyledir. Bunun Türkiye’de işlemediği, global düzeyde de yanlış olan bu tavrın Türkiye’de tehlikeli olabileceği de görülmüştür.

        Bunun yerine seküler bir bakış getirmek gerekiyor. Seküler bakış, toplumsal alan tanımını farklı yapar. Laik, “Herkes tabii ki kamusal alanda olacak, ama benim istediğim şekilde olacak” derken, seküler “Her insan istediği gibi davransın, kendisi hakkında özgürce kararlar vererek kamusal alana gelsin” demektedir.

        Kamusal alan, her yurttaşın iletişime geçerek, birbiriyle konuşarak fikirler oluşturduğu alandır. Kamuoyu denilen şey bu alanda oluşur. Eskisi gibi herkes laikin istediği davranışta ve görünümde olsa, yani üniversitelerde onların istediği gibi her kadının başı açık olsa, diyalogların nasıl oluşacağı, bir kamuoyunun nasıl ortaya çıkacağı ve demokrasinin nasıl gerçekleşeceği de meçhuldür.

        CHP’ye de tavsiye ettiğim bu seküler tavrı benimsemek hayli zordur. Çünkü bu bizlerin bireysel tercihlerimizi, ilişkiler bazında hayattan beklentilerimizi, kadın ve erkek arasındaki ilişkiler konusunda düşüncelerimizi zorlayan bazı tavırlar gerektirebilir. Ama burada kendimiz değil, asıl kendisi hakkında özgür kararını verip bunu uygulamış kadının ne istediğidir, onun haklarıdır. Ona saygı duymayı ve içten kabul etmeyi öğrenmek gerekmektedir. CHP bunu yapmak zorunda; çünkü eski laik, sert tavırlar sürdürülürse başarısızlığın da süreceği kesindir.

        Türkiye’de bu tavrın yaygınlaşması ve şu anda maalesef olmayan kamusal alanımızın bu tavır üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Bu inşa sürecini sadece seküler zihniyet başarabilir. Çünkü ülkenin ideolojisine hâkim olan dindar bakış, bunu yapmaya girişemiyor. Onlar da laikler gibi birilerine, bu defa da dindar olmayanlara kamusal alanda yaşam alanı bırakmamaya çalışıyor. Devlet idaresinde gerçekten seküler olunmadan, yani devlet işlerini her türlü din ve inanca eşit uzakta tutmadıkça ve inançlının olduğu kadar inançsızın haklarını da korumadıkça özgürlükçü kamusal alanı kurmak mümkün değildir.

        Rektör hanımdan gelen haber, bazı konuları açmamı daha rahatlaştırdı sanıyorum. Bence Türkiye’nin ilk tesettürlü rektörüne CHP, AK Parti’den daha fazla ve içten destek vererek ve bunun nedenlerini açıklayarak büyük değişimin başladığını insanlara göstermeli. Ancak belki o zaman sekülerler olduğu kadar dindarlar da kendilerinden farklı olanlara saygılı olmayı öğrenme sürecine girer. Bu saygı, gerçek bir kamusal alanın olmazsa olmazıdır ve demokrasinin de garantisidir.

        Diğer Yazılar