Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUNCA potansiyel varken, gerçekten büyük olmak fırsatı bu kadar yakınımızdayken, dünyanın gıptayla bakabileceği bir model olmaya bu kadar yakınken, 21 'inci yüzyılın "kolektif Türk beyninin öldüğü çağ" olarak tarihe geçmeye başlaması gerçek bir trajedidir.

        *

        İnsanların sokakta nasıl konuştuklarına, davrandıklarına, televizyonda nasıl tartıştıklarına, köşelerde nasıl yazdıklarına, bilinçdışı ortaya döktükleri duygularının pespayeliğine, toplumun her alanından vıcık vıcık akmaya başlayan bayağılığa, vasatlığın diktatoryasına bir bakın, yaşanan beynin can çekişmesi sürecinin koskoca ülkeyi ne hallere düşürdüğünü göreceksiniz.

        *

        İnsan beyni fiziksel olarak değişmiyor tabii ki, ama onun çalışma biçimi dış dünyadan aldığı sinyallerle sürekli ve kalıcı değişimler yaşıyor. (Buna beynin plastikliği deniliyor ve 21'inci yüzyılda hızlanan ve yoğunlaşan bir süreç bu.)

        Derin okumaya, rasyonel düşünceye dayalı edebi beyinler artık çoktan öldü. Tamam, bu global bir fenomen, bunu kabul ediyorum da Türkiye bu acıklı duruma kendisine özgü yeni boyutlar da kattı.

        *

        Yıllardır baskı altında tutulduğu belli olan; hurafeler, aşırı dini soyutlamalar ve batıl inançların kesiştiği noktada oluşmuş ve o aşamada takılıp kalmış beyinler, siyasi iktidarın desteğiyle baskılarından, zincirlerinden kurtuldular.

        Normal şartlarda özgürleşen beyinlerin yenilenip gelişmesi gerekirken, Türkiye'de ise durum daha vahimleşti.

        Kitlelerin beğenerek dinledikleri siyasi söylemler, beğenerek okudukları köşe yazıları, takip ve takdir ettikleri televizyon karakterleri, zaten kötü durumda olan beyinlerin daha da gerilemesine yol açtı.

        *

        Artık kitlelerin hiçbir rasyonel düşünceyle ilgilenmemeye başlamaları, nerede tuhaf ve içi boş söylem varsa ona hızla ve gönülden inanmaları, modern insana içi boş, saçma gelecek hurafelere, aşırı dini soyutlamalara ve batıl inançlara kitlelerin inanmaları ve bu modern dünyada yeri olmaması gereken düşüncelerle hayatlarını yaşamayı yeterli görmeleri gibi vahim bir durum ortaya çıktı.

        *

        Yani anlayacağınız, insan beynindeki global düzeydeki gerilemeye Türkiye bambaşka bir boyut getirmiş ve bizdeki gerilemenin çok daha hızlı ve trajik olmasına, bu konuda dünya birinciliğine oynamamıza yol açmıştır.

        *

        Siyasi tavırlarda insanların liderlerden beklentilerinde yaşanan çürüme zaten net olarak görülüyor.

        Siyaset dahil hayatın her alanına yayılmış olan bir avamlık, bir vasatlık var.

        Kitlelerin inandıkları yazarlar, televizyon tartışmacıları ve siyasi kanaat liderleri, söylemleriyle Türk beyninin daha da hızla kapanmasına neden oluyorlar.

        Dışarıdan gelen etkilere tepki vererek değişen beynin çalışma biçimi (bilimsel tabiriyle beynin plastikliği) Türkiye koşullarında neredeyse bir felaketle karşı karşıyadır.

        *

        Oluşan vasat beyinli kitleler, ileride her türden içi istenildiği gibi doldurulabilecek totaliter bir rejimin doğal kitlesidirler artık.

        Şimdilerde moda oldu ya, bazıları kendilerini dolduruşa getirmek için olsa gerek ilerisi için umutlu konuşuyorlar. Belki de bu dibe vurduğumuz düşünülüp daha da düşmemizin mümkün olmadığına inanmalarından olabilir.

        Ben öyle düşünmüyorum; henüz dibi görmedik ama oraya hızla ulaşmak, daha da düşmek için müthiş bir irade de var.

        Kitleler, içi istenildiği gibi doldurulacak (dini-ırkçı) faşizmin arayışı ve beklentisi içindeler. Bunu buldukları gün, asıl o zaman dibe tam vuracağımız da kesindir.

        Diğer Yazılar