Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Freud artık genç değilken Amerika’yı ziyaret ettiğinde Amerikalıların neden bu kadar mutlu olmayı kafalarına taktıklarını anlamamış ve bu kadar mutluluk arayışının katiyen normal olmadığını söylemiştir. Gerçi bunu kendisi ifade etmedi ama Freud’un Amerikalılara hayli sinir olduğu da kesindir. Her koşulda mutlululuğu aramak Freud’a manasız gelmektedir ve normal olunabilmesi için biraz da mutsuzluğa ihtiyaç vardır.

        Bizim medya âleminde de mutlu olmaya çok önem veren ve her koşulda bunu arayıp bulabilen arkadaşlarımız var. Freud bugün yaşayıp onları görseydi, onlara da sinir olurdu mutlaka.

        Bizde mutluluk gurusu Ertuğrul Özkök. Eğer bir insan, Türkiye’nin bugünkü durumuna rağmen mutlu olabilecek bir şeyleri arayıp bulabiliyorsa o insan sürreeldir. Gerçi o prensip itibarıyla Türkiye’de fazla bulunmuyor; ben onun her şeye rağmen mutlu olabilmesini buradan uzakta daha fazla vakit geçirmesine bağlıyorum.

        Ona tam alışmaya çalışırken bir de başımıza İsmail Küçükkaya çıktı. Onun Fox TV’deki sabah programını beğenerek izliyorum, ama dün bir program yaptı, vallahi Freud izleyebilseydi aşırı mutluluk dozundan mutlaka intihar ederdi.

        O kadar mutluydu ki İsmail, sanırsınız programını Türkiye’de değil de Danimarka’da ya da Finlandiya’da yapıyor. Üstelik programında haberleri de yorumluyor. İnsanın Türkiye’de haber yorumlarken Danimarkalı bir gazetecinin kadar mutlu olabilmesi için ya tamamen delirmiş olması ya da İsmail’in durumundan kuşkulandığım gibi 15 dakika filan önce âşık olması gerekiyor.

        İkisini de sevdiğimden aslında nazik olmaya çalışıyorum; zira ikisinin de tamamen delirmeye başladığını düşünüyorum. Çünkü beni bu kadar mutsuz, umutsuz kılan bir yerde onların mutluluğu bulabilmeleri bana katiyen normal gelmiyor.

        Son zamanlarda çok karamsar yazılar yazmaya başladığımı söyleyip mutsuzluğumun nedenini soranlar oluyor. Aslında her yazıda nedenlerimi açıklıyorum. Ben yıllardır Danimarka, Norveç veya Finlandiya gibi bir ülkede yaşıyor olmanın hayalini kurarken doğum şanssızlığı nedeniyle içinde bulunduğum ülke sıradan, banal tipik bir Ortadoğu ülkesi olmaya karar verdiyse, eğer kalabalıklar coşkuyla arzuladıkları faşizmlerinin gerçekleşmesini şehvetle bekliyorlarsa, nereye baksam vıcık vıcık vasatlık akıyorsa, vasat insanın diktatoryası altında yaşamak yetmiyormuş gibi bir de küçük insanların desteklediği faşizm tehlikesi varsa, insanlar bana neden mutsuz olduğumu soracaklarına Ertuğrul Özkök ile İsmail Küçükkaya’ya nasıl olup da mutlu olabilecek bir şeyler bulabildiklerini sorsalar daha iyi olacak.

        Ben mutsuzum arkadaş; baharın gelmiş olması, çiçeklerin açması, güzel müzikler bulunması, iyi bir şarap filan beni mutlu edemiyor artık. Artık kendime uyan hiçbir yönü kalmamaya başlayan, manevi bağlarımın neredeyse hepsini kopardığım bu ülkede yaşamak zorunda olmak beni acayip mutsuz ediyor. Bu iki arkadaşın yaptığı gibi kişisel protesto için bile olsa kendimi dolduruşa getirip mutluluğu zorlayacak hal ve derman yok bende artık. 21’inci yüzyılın en büyük sosyal felaketini Türkiye yaşarken, kitleler büyük şevkle kendilerine uyan bir tür faşizm bulmak için yeminliyken, bırakın ben mutsuz kalayım da belki o zaman mutlu arkadaşları dengeler ve Freud’un normallik tanımının gereğini yaparız.

        Diğer Yazılar