Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KORKU film türünün sıkça başvurduğu tema “ev”dir. Çoğunda ev aslında canlı bir yaratıktır. Ve ev, içinde yaşayanlara birçok kötülük yapar, cinayet bile işler. Lanetli, hayaletli ev, korku türünün kolayına gelen bir film konusudur. Bu aşamada Nicole Kidman’ın başrolünü oynadığı unutulmaz “Others” filmini hatırlamak gerekiyor. Bu film bir klasiktir.

        Norman Bates’in evi bu tür bir ev değil tabii ki. O ev sadece içinde kötü bir insanı barındırıyor. Bu ev, Alfred Hitchcock ustanın yönetiminde, dünya insanlığının kolektif bilincine yazılmış gibidir. Bir bu ev, bir de yamacın altında bulunan moteldeki banyo perdesini artık unutmak mümkün değil. Hatırlıyorum da filmi gördükten sonra birçok insan perdeli banyolara girmeye korkar hale gelmişti.

        Bir de annesinin kılığına girerek cinayetler işleyen Norman Bates’in evine bir kadın girdiğinde, adamın annesinin pencere önünde arkası dönük biçimde otururken görüldüğü sahne benim aklıma gelir. Kadın, yaşlı kadını döndürünce yüzünün çürüdüğünü görür ve tam bu sırada arkasından annesinin kılığına girmiş Norman Bates bıçakla saldırır. Hitchcock bu konularda seyircisine hiç aman vermez.

        Ed Gein

        SERİ katillerin yaşamını incelemiş uzmanlar, gerçek yaşamda Norman Bates karakterine en fazla benzeyen kişinin Ed Gein olduğunu söylerler. Ed Gein da annesine fena halde takıntılıydı. Annesi, Ed Gein’ı, büyüyünceye kadar oynaşkan ve kısa etek giyen kadınlara karşı uyarıp durdu ve adam sonunda bir seri katil olup çıktı. Ed Gein öldürmekle de kalmazdı, öldürdüklerini yiyen bir yamyamdı. Hayatı korkunçtur bu adamın. “Silence of the Lambs” filmindeki karakterin de Ed Gein’ın yaşamından esinlenildiği söylenebilir.

        Ed Gein, ölümünden sonra bile annesinin sesini duymayı sürdürdü ve Norman Bates gibi o da annesinin talimatı üzerine öldürmeye başladı. Gein’ın, öldürdüğü kadınlardan kestiği parçaları üstüne asıp geceleri evinin etrafında dans ettiği de söylenir. Korku filmi türünün Amerika’da çok zengin olmasına, bu hikâyeden sonra şaşırmak pek de mümkün değil tabii ki.

        Gein’ın ve diğer yamyam katillerin mizah duyguları da vardır. Örneğin, bir başka korkunç yamyam olan Jeffrey Dahmer’in, bir gece evine çağırdığı misafirlerine, “Özür dilerim biraz geç kaldınız, şimdiye kadar diğer herkes yenildiler” dediği de yazılmıştır.

        Tepedeki küçük ev

        BİR zamanlar “Küçük Ev” adında aile değerlerini işleyen Amerikan dizisi (Little House on the Praire) TRT’de çok popülerdi. Kopyaların ellerinde bulunduğunu sanıyorum. Bu dizi şimdilerde yayınlanırsa tekrar çok popüler olur, çok da beğenilir diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’deki yönelim, bu dizinin taşıdığı hissiyat yönünde.

        Ama benim bugün bahsedeceğim “küçük ev” biraz farklı. Bu ev, bize güzel duygular vermiyor, aksine onu görür görmez hepimizin kafasında terör ve dehşet duyguları beliriyor. Bu ev, “Sapık” filmlerindeki Norman Bates’in yaşadığı tepedeki küçük ev. Son günlerde bazı kanallarda bu filmin dördüncü yapımı da gösteriliyor. Bu film benim ilgimi, Bates karakterini canlandıran Anthony Perkins tarafından yönetildiği için çekti. Baktım ki film hâlâ alışkanlığımıza rağmen korkutucu olmayı başarabiliyor. Zaten korkmaya başlamanız için evin uzaktan bir çekimi ve penceresinde bir görüntünün görülmesi bile yetebiliyor.

        Hitchcock, fetişinin öcünü alıyor

        DİKKAT ederseniz küçük evin yamacındaki motelde öldürülen kadınların hepsi de sarı saçlıdır. Hitchcock’un da sarışın kadın fetişi vardı ve zaman zaman filmlerinde fetişinin acısını sarışın kadınlardan çıkarırdı. Adeta önleyemediği tutkularının esiri olmasının acısını onlardan çıkarır gibidir Hitchcock o sahnelerde. Örneğin “Kuşlar” filminde sarışın kadınların kafasını kuşlara gagalatır, “Sapık” filminde de onları direkt öldürür

        Zavallı Perkins

        ANTHONY Perkins ilk filmde Norman Bates karakterini oynadıktan sonra bir daha bu karakterden hiç kurtulamadı; çünkü onu görünce Bates karakterini hatırlamamak mümkün değildi. Hopkins’in tipi de takıntılı sapık rolünü oynamaya pek müsaitti ve bu damgadan hiç kurtulamadı. Yaşlanınca bile biraz para kazanabilmek için adam Sapık’ın dördüncü filmini çekmekten başka yapacak bir şey bulamadı.

        Bates’in evine turistik ilgi

        SAPIK filmi öylesine güçlü bir popüler kültür etkisi yapmıştır ki, bugün bile evin bulunduğu seti, yamaçtaki moteli ve motelin ilk cinayetin işlendiği bir numaralı perdeli banyolu odasını hâlâ turistler ziyaret ediyorlar. Doğrusunu isterseniz, oralara yolum düşerse ben de görmek isterim o manzarayı. Bu tür şeylere bayılırım bile.

        Diğer Yazılar