Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜNE kadar Başbakan Erdoğan'ın cemaate fazla yakın durmadığı yorumları yapıldı. Bu yorumları destekleyen köken farklılıkları ve anlayış ayrımları da vurgulandı. Ancak Başbakan, dünya hiyerarşisine karşı çıkmaya ve dünya sisteminin işleyiş biçimini yeniden tanımlamaya başladığından bu mücadelesinde cemaatin desteğine ihtiyaç duyacak ve cemaat ile AKP birbirlerine daha çok yakınlaşacaklar.

        İç politikada etkileri de büyük olacak bu gelişme, Erdoğan'ın başkanlık sistemine geçmesini ve başkan seçilmesini kolaylaştıracak.

        Dünya sisteminin hiyerarşisine ekonomik ve politik açıdan karşı çıkan, yeni bir model tanımlamaya başlayan ve ezilen ülkelerin bu yüzden lider olarak gördükleri Başbakan Erdoğan, şimdi de Batı'yı kendisine en güvendiği alandan, hayat tarzı açısından vurmaya

        başladı.

        HAYAT TARZI TAVRI

        "Hayat tarzı" aslında siyasete en açık alandır. Bunun politika dışında kaldığına inansak da hayat tarzlarımız, bizim siyasi fikirlerimizi yaşama biçimimizdir.

        Batı emperyalist hegemonyasını, diğer ülkeleri kendi hayat tarzına özendirerek sürdürür; bu yüzden Batı'yı bu alanda vurmaya başlamak, onun dünya hegemonyasına karşı en ciddi saldırıyı oluşturur.

        Ekonomik açıdan ve siyasi olarak Batı'ya karşı ciddi bir saldırı başlatmış olan Türkiye, şimdi de Batı'yı hayat tarzı alanında vurmaya başladı.

        Gazetemizin "Kırıntılarınızla Afrika doyar" başlığıyla verdiği, Başbakan'ın Batı'nın obez yaşam

        tarzıyla ilgili demeç, ilk bakışta kolay bir saldırı biçimi olarak görülse de bu Başbakan'ın siyasi/ekonomik diğer saldırılarıyla birleşince daha ayrı bir önem kazanıyor.

        Gördüğüm kadarıyla Başbakan Erdoğan, Batı'yı ekonomik ve siyasi açıdan eleştirip yeni model oluşturmaya çalışırken tanımlamaya çalıştığı yeni modelde hayat tarzının da önemli rol oynayacağını görmüş durumda. Bu nedenle Batı'nın obez hayat tarzına yönelttiği son eleştiri, aslında Başbakan'ın Batı hakkında söylediği en sert siyasi sözü de oluşturuyor.

        İNSANA 'ÇÜŞ' DEDİRTEN HABER

        Birkaç ay önce New York'ta otel odamda oturup televizyon izlerken, ilk önce Williamsburg Köprüsü'nün ayakları altında Brooklyn tarafında bir yemek festivali düzenlendiği haberi verilmişti. Bu haberden hemen sonra Somali'yle ilgili açlık haberi verildi.

        Korkunç görünümlü birtakım yiyecekleri, yine korkunç göbekli insanların tıkınmasını izledikten sonra aç çocukların filmini görmek insanın içini hakikaten buruyordu.

        Ve bu yemek festivali sadece bir gün yapılmasa, bu insanlar sadece bir gün o festivalde yiyemeseler, orada tasarruf edilen yemekle Somali ve belki de tüm Afrika kıtası doyar diye düşünüyordunuz.

        Amerikalının bu tür konuları düşünmeyi reddetmesi, bu inatçılığı insanı hayrete düşürüyor; çünkü onlar da aynı haberi izliyorlar ve kendilerini hiç sorgulama ihtiyacı hissetmeden yemek festivali türü şeylere gönül rahatlığıyla katılabiliyorlardı.

        O gün, "Bu insanlara artık birisi bir şeyler söylemeli, abuk davranışlarını yüzlerine çarpmalı" diye düşünmüştüm. Bu yüzden Başbakan'ın "Kırıntılarınızla Afrika doyar" lafı bana çok önemli geldi; içimde kalmış olan gerçeği o insanlara haykırmak arzusu böylece tatmin edilmiş oldu.

        YENİ TÜRK İNSANI TİPİ

        Türkiye geldiği bu aşamada yeni bir ekonomik modelin yanı sıra yeni bir insan tipini de oluşturmaya başladı.

        Yeni cumhuriyetimizdeki insan tipi inançlı, geleneklerine bağlı ancak aynı zamanda modern ve girişimcilik ruhu fazla olan, Batı'nın hayat tarzındaki aşırılıkları törpüleyerek kendine yeni yaşam tarzı yaratabilen insanlardan oluşacak.

        Ben bu yeni Türkiye'nin oluşmasında Gülen Cemaati'nin de çok önemli rol oynayacağına, yeni insan tipinin ağırlıklı olarak o cemaatin içinden çıkacağına inanıyorum.

        Bu yeni Türk insanı, dünyanın sorunlarına duyarlı olacak, Batı'nın yapmadığını yapacak ve

        yardım ihtiyacı olan ülkelere de yardım ederek onların sorunlarını çözmek için uğraşacak. Bütün bunlar bir hayal değil; çünkü birçok ülkede faaliyet göstermekte olan cemaat, içinden çıkardığı yeni insan tipiyle oralarda şimdiden zaten çok uğraşıyor, birçok yararlı iş de yapıyor.

        Türkiye'nin dünyadaki bu yeni rolü nedeniyle Başbakan Erdoğan ile Gülen Cemaati'nin birbirlerine çok yakınlaşacağını ve bundan böyle çok daha sıkı şekilde çalışacaklarını sanıyorum.

        Dipten gelen bu değişim, ileride başkanlık sistemine geçişte olabilecek potansiyel sıkıntıları bile çözecek büyük bir gelişmedir.

        SOMALİ'YE YARDIM

        Bugün Somali ve açlık konularını yazınca aklıma yaz ayında yaşadığım bir olay geldi. Daha önce yazmıştım, Yalıkavak'ta pazarda oğlum tezgâh açıp eski oyuncaklarını satmıştı.

        Bir gün satış başlamışken tezgâhını bırakıp pazarın içine yöneldi. "Hayrola" diye sorunca da "Diğer pazarcılardan satış teknikleri öğreneceğim" demişti.

        Bir süre sonra geri geldi ve bu defa mallarını, "Somali'de aç çocuklara yardım için buyurun" diye bağırarak satmaya çalıştı.

        Onu ne kadar durdurmaya çalıştıysam da fayda etmedi, diğer pazarcı amcalardan aldığı tavsiyeyi uygulamakta kararlıydı.

        Neyse ki böyle bağırarak tek bir mal bile satamadı da benim içim rahat etti. "Çocuğunuza oyuncaklar" diye bağırmaya başladığında satışlar yeniden iyi gitmeye başladı.

        Diğer Yazılar