Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKLERİN gen haritasını çıkarmak için bir çalışma yapmışlar.

        Sonuç şaşırtıcı değil ama hayli hayal kırıcı. Buna göre Türkiye'deki Türklerde Türklüğe özgü gen bulunamamış.

        Birçok aşırı milliyetçiye karalar bağlatacak bir sonuç bu.

        Bence Kürt sorunumuza çözüm bulmamızı kolaylaştıracak bir araştırma olmuş, bilmem anlatabiliyor muyum!

        Sonuca şaşırmayacak insanlardan birisi de Murat Belge olmalı. Çünkü ona göre "Türklük" düşünülerek yaratılmış bir kavram. Bunu resmi politikada, kültürde, edebiyatta nasıl yapıldığını nefis bir şekilde "Genesis" adlı kitabında yazdı.

        Ben bugün birçok insanın gen bulunamadı diye duyduğu üzüntüyü azaltacak bir yazı yazacağım.

        SORUMLUSU BABAMDIR

        Türklerin gen haritasını çıkarmak için yapılan çalışmada bize özgü bir gen bulunamaz tabii çünkü o araştırmada babamın genlerini de araştırmış olmalılar.

        Ve babamın dahil edildiği herhangi bir gen araştırmasının sonuçlarının normal çıkabilmesi mümkün değil. Burada babama geni bozuk demek istemiyorum ama çok da normal olmadığı kesin.

        Bakın nedenini anlatayım.

        Babam çok iyi içki içer. Kendi hesabına göre içkiye başladığından bugüne kadar 17 ila 20 ton arası rakı içmiş. Ayrıca içki öncesinde aldığı viski ve beyaz şarap da var tabii ki.

        Adamın ağzı hiç durmuyor anlayacağınız. Ağzında sürekli pipo da var ve ben yıllardır o pipo orada hep dururken babamın nasıl aynı zamanda rakı da içebildiğini anlamamışımdır. Ama oluyor işte, bu mucize gibi bir şey.

        Yani babam sadece alkol ve tütün tüketerek yaşayan bir insan.

        85 yaşında ve temposu hiç azalmadı.

        Birkaç yıl önce kontrol olsun diye doktora götürdüm onu. Zorla götürdüm çünkü doktordan hiç hoşlanmaz.

        Şimdi sıkı durun, eğer bu yazıyı ayakta okuyorsanız tavsiyem bu diyeceklerimden önce bir yere oturun.

        Uzun muayenelerden ve testlerden sonra doktor bana ne dedi biliyor musunuz? Ben de şu aşamada bir sakinleştirici hap alıp yazıma öyle devam edeceğim.

        "Serdar Bey anlaşılan babanızın hiçbir kötü alışkanlığı yok, karaciğeri ve bütün organları tertemiz. Genç bir insanınki gibi" dedi.

        Bunu duyunca ben ayıp olmasın diye doktorun suratına kahkahalarla gülemedim, sadece "Ama nasıl olur benim babam sadece kötü huydan ibaret bir insandır. Bana göre onun şu aşamada karaciğerinin artık olmaması gerekiyordu" diyebildim.

        Doktor ondan sonra gülmem gereken bir başka şey daha söyledi. "Babanız spor yapıyor mu?" diye sordu.

        Benim babamın 17 yaşından itibaren yaptığı tek spor, rakı bardağını ağzına götürmek için kaldırmasından ibarettir.

        Bırakın spor yapmayı mümkün olduğunca yavaş hareket etmenin insan doğasına çok daha uygun olduğunu düşünür.

        Çok acelesi varken bile yavaş hareket eder. Bir gün Ankara'da parkta aceleyle yürürken babamın durduğunu görüp onu heykel sanan bir sokak köpeği bacağını kaldırıp babamın bacağına işeyiverdi.

        O kadar yavaş yani. Ben babamın gerçekten hızlı hareket ettiğini sadece bir kez gördüm. Bir kafenin yakınından geçiyorduk, orada oturmakta olan bir kadın "Hamit bey gelsene" dedi ve babam inanılmaz bir hızla hamle yaparak oraya yıldırım hızıyla vardı.

        Bu istisnai durum dışında sadece zararlı madde tüketir ve yavaş yaşar. En korkutucu hali de boş duvara bakarken rakı içmesidir. Bardağı tutmayan boş eliyle de olmayan bıyığını sıvazlar gibi yapar. O halini dışardan bir doktor görse o anda tımarhaneye sevk ederdi babamı.

        Tımarhane deyince dedemi hatırladım, o babamdan bile fazla içerdi. Bunu nasıl başarırdı bilemiyorum, herhalde uykusunda bile içiyor olmalıydı.

        Görüyorsunuz benim mükemmele yakın bir aile tarihim var. Eğer bir gün Türkiye'de tutukluyu ondan aile CV'si isteyerek hapse alsalardı (Bu da çok uzakta olmamalı), emin olun beni müebbet tutuklu olarak alırlardı (Böyle bir kategori yok ki demeyin, artık var).

        Şimdi durum böyleyken ben doktora gittiğimde bana, "İçki içiyor musun?" diye soruyor ben de "Makul miktarda" diyorum, o da "Makul nedir?" diye devam edince ben de makulümü anlatıyorum. Bu sefer de doktoru bayılmaktan kurtaracak başka bir doktor çağırmamız gerekiyor.

        Ayılıp bayıldıktan sonra doktor bana "Ama Serdar Bey sizin metabolizmanızda içtiğiniz içkinin etkileri görülmüyor ki bunun nasıl olduğunu anlayamadım" diye konuşuyor.

        "Cevap genlerde olmalı" diyor, ben ise sadece gülümsemekle yetiniyorum.

        Evet bizim genimiz bu şekilde bozuktur ve bizim de dahil edileceğimiz bir gen haritası çalışmasının sonuçlarının olumsuz çıkması da kaçınılmazdır.

        ★★★

        Tiksinmenin bilimi

        İNSANI tiksinmeye iten süreç nedir, hangi mekanizmalar girer devreye. Bunu araştıran bir kitap yayımlandı Amerika'da: That's Disgusting; Unravelling the Mysteries of Repulsion (Rachel Herz). Ben bazı insanlardan neden tiksindiğimi daha iyi anlayabilmek için okuyacağım bu kitabı.

        ★★★

        İşte yoldaki kitaplar

        BAZI kitaplar getirtiyorum diye coşkuyla yazınca, adlarını vermemi isteyen çok sayıda mail aldım. Listeyi şimdi veriyorum, "Billions of entrepreneurs: How China and India are Reshaping Their Futures and Yours" (Tarun Khanna), "Tide players: The Movers and Shakers of a Rising China" (Jianying Zha), "The Elephant and the Dragon: The Rise of India and China and What It Means For All of Us" (Robyn Meredith)

        ★★★

        İşyeri dedikoduları

        NEW York Times, internet sitesinde güzel bir uygulama başlatmış. Çeşitli işkollarından insanların işyeri dedikodularını isimsiz yayınlıyor. Son olarak baktığımda Per Se Restoranı'ndan bir garsonun dedikoduları ve bir bankerin dedikodusu vardı. Tabii böyle bir işin riski de var. Aynı bölümde New York Times Gazetesi'nden son dedikodular vardı ve yayın yönetmenini fena halde harcıyordu. New York Times buna izin verebildiği için büyük gazete olabiliyor.

        Diğer Yazılar