Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MİT hakkında haberler çıkınca köşe yazarları, doğrusunu bilmeleri mümkün olmayan olaylar hakkında yorumlar yapmaya başladılar. Bu kaybetmeye mahkûm bir çabadır. Gerçeği entelektüel gayret sonucunda bulmanızın mümkün olmadığı bu durumda susmak en doğru seçim gibi gözüküyor bana. Çünkü kaynağınız yoksa, karşınızda görevleri gereği gerçeği çarpıtmakta uzmanlaşmış ve hayatı çok katmanlı gerçeklerden oluşan bir karmaşaya çevirmeyi iyi bilen profesyonel insanlar olacağı için sizin gerçeği anlamanız katiyen mümkün olmaz.

        YORUM YAPARKEN KULLANILIRSINIZ

        Eğer bir kaynağınız varsa da mutlaka onun tarafından kullanılacaksınız demektir. Çünkü bu insanlar, adam kullanmakta da uzmandırlar. İstihbarat konusunda, emniyet konularında haber çıkarmaya uğraşan her gazeteci, üzerinde çalıştığı kurum içindeki bir tarafın adamı olmak zorundadır. Çünkü olmazsanız haber çıkaramazsınız. Burada taraf olmak, illa da olaylara katılmak anlamına gelmiyor. Aslında Türk basınında bunun örnekleri de var, ancak haber aldığınız kaynağı koruyup kollamak gerekeceğinden siz de bir süre sonra gerçeğin çarpıtılmasına katılmış olursunuz. Dolayısıyla MİT gibi, yaptıkları mutlaka gizli kalması gereken bir kurum hakkında haber yapmak ve yorumda bulunmak abesle iştigaldir. Bu konudaki gerçekler, ancak yıllar sonra ve eğer Başbakan veya Hakan Fidan anılarını yazmaya karar verirse ortaya çıkabilir. Ancak o hatıraların da bir gerçek çarpıtma operasyonu olması ihtimali olacağını da unutmayın.

        AYNALARIN VAHŞİ ORMANI

        Soğuk savaş döneminde CIA’da karşı istihbaratın başında olan James Jesus Angleton’un hayatını anlatan kitabın adı “Aynaların Vahşi Ortamında”dır. Casusların hayatı gerçekten de bir aynalar vahşi ormanını andırır; nereye baksalar odanın aynalardaki yansımasını veya sadece kendilerini görürler. Bir başka kişi de görülse, yüzlerce aynada görüntüsü olacağından hangisinin gerçek olduğunu bilemeyeceklerdir. James Jesus Angleton paranoyak olmuştu; çünkü CIA içindeki çift taraflı ajanları bulup çıkarmakla görevliydi. Ve karşısında da dünya tarihinin en iyi çift taraflı ajan yetiştiren örgütü olan KGB vardı. Angleton sonunda her baktığı yerde çift taraflı ajan görmeye başlamıştı ve bu yüzden herkesten şüphelendiği için CIA’yı neredeyse hiç çalışamaz hale getirmişti. Bir tek İngiliz istihbaratının, CIA ile koordinasyon yapması içinWashington’a atadığı ajandan şüphelenmiyordu ve ona sırlarını açıyordu.

        KIM PHILBY

        O ajanın adı, Harold Adrian Russell Philby idi. İngiliz sömürgesi Hindistan’da doğduğu için Rudyard Kipling’in meşhur “Kim” adlı romanından dolayı kendisine “Kim” göbek adı takılmıştı ve onu herkes Kim Philby olarak tanırdı. Kim Philby İngiliz asil sınıfındandı, Cambridge de dahil ülkesinin en klas okullarında okudu. Toplumunda hep saygı gördü, daima asil sınıflar içinde yer aldı. O aynı zamanda bir Sovyetler Birliği vatandaşıydı ve ülkesinde çok saygı gören bir KGB ajanıydı. Orada da ona birçok devlet ödülü verilmişti ve en yüksek parti üyelerine verilen sıfatları taşıyordu.

        MİT’İ ELEŞTİRENLER İYİ OKUSUN

        Ve bu tipik İngiliz asili adam, bir Sovyet ajanı olarak İngiliz dış istihbarat örgütünün içine yerleştirildi. O örgüt içinde adım adım zirveye tırmanmaya başladı. Şimdi yazacağımı, KCK içine yerleştirilen MİT ajanları hakkında görüş bildirenlerin iyice okumaları gerekiyor. Zirveye yükselmesi gereken Kim Philby amacına ulaşmadan önce şüphe çekmemek için KGB aleyhine olan bazı operasyonları da yönetti, hatta KGB ajanlarının ölüm emirlerini bile verdi. Sonunda amacına ulaştı ve hem CIA’nın hem de İngiliz servisinin en derin sırlarını KGB’ye verdi. Bu yıllarca sürdü ve sona doğru artık şüphe çekmeye başladığını anlayınca Moskova’ya kaçtı. Orada yaşlandı ve öldü. James Jesus Angleton, bu kadar büyük bir çifte ajanı bulamadığı için paranoyak ve alkolik oldu. Şimdi gelin siz bu tür hayatları sürmeye alışık insanlar hakkında gerçeği bulmaya ve yorum yapmaya çalışın isterseniz. Abesle iştigal etmek istiyorsanız buyurun görelim sizi. Bu hayatlar hakkında bir tek hayal gücünüzle güzel romanlar yazabilirsiniz ve bu da yapılmıştır. John le Carre ve Robert Littell bu türün ustalarıdır. Bir gün bugünlerin Türkiye’sinin de romanı yazılmalıdır. Ama sadece roman olabilir bu, bugünlerin haberi de olmaz yorumu da. Çünkü onlarda sadece yalanların olacağı neredeyse kesindir. İnsanlar bunları yazmakta ve konuşmakta ısrar ederlerse kendilerinin bileceği iş bu. Ama ben de okumama, dinlememe hakkımı kullanırım. Çünkü yalana karnım tok.

        Anısına pul bile çıkardılar

        SOVYETLER Birliği, Kim Philby’nin hizmetlerinden öylesine memnun kaldı ve müteşekkir oldu ki... CIA’ya onun sayesinde büyük darbeler vurdu ve 1990 yılında Kim Philby hakkında bir pul bile çıkardı.

        Size demiştim

        YAKINDA piyasaya çıkacak kitabım “İçimdeki Budala”nın tasarımının çok ilginç olacağını dün söylemiştim. Üzerinde çalışılmakta olan tasarımın fotoğrafına bakın da haksız olup olmadığıma siz karar verin. Umarım Andy Warhol’ü hatırlamakta kimse zorluk çekmeyecektir. Onun Campbell hazır çorba kutusu tasarımı çok tartışılmıştır. Kitabın da tasarımı buradan esinlenilmiş. Çok parlak bir fikir, umarım hayata geçirilebilir.

        Devekuşu Kabare

        METİN Akpınar ve Zeki Alasya’nın Devekuşu Kabare’nin yıldönümünü kutlamak için tekrar birlikte sahneye çıkmaya hazırlandığını duydum bir dostumdan. Umarım bu haber doğrudur; çünkü iki ustayı birlikte seyretmeyi çok özlemiştim, hasret gideririz inşallah.

        Diğer Yazılar