Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 Eylül davası başlamışken bir numaralı sanık Kenan Evren'e, neden Atatürk'ün vasiyetini Türk halkından gizlemek için çalıştığını ve o vasiyette kendisini bu kadar ürkütenin ne olduğunu da sormanın tam zamanıdır.

        KENAN EVREN İMHA MI ETTİRDİ:

        Nerede saklandığı bile gizli tutulan ve Anıtkabir'de, kayyumda ve bir mahkemenin kasasında olduğu yönünde çeşitli yerler gösterilen bu vasiyeti görmeye bir tek cumhurbaşkanlarının yetkisi olduğu söyleniyor. Turgut Özal'ın ve Kenan Evren'in bu vasiyeti okudukları ve içeriğini halktan gizledikleri biliniyor. Hatta Kenan Evren'in 1988 yılında vasiyeti okuduktan sonra, "Halk bunu zor hazmeder" diyerek vasiyeti imha ettirdiği bile söylenmiştir.

        Birçok kişi "İmha ettirdi" yorumunun doğru olmadığına inanıyor; çünkü vasiyeti bir cumhurbaşkanının imha ettirmesinin vatana ihanet suçu oluşturacağını, buna o günlerin koşullarındaki Kenan Evren'in bile cesaret edemeyeceğini söylüyorlar.

        Bunun yerine vasiyetin 50 yıl gizlilikten sonra 25 yıl daha gizli tutulmasının kararlaştırıldığına dikkat çekiliyor.

        2013'TE OKUNACAK:

        Eğer bu ilave 25 yıl daha gizli tutulma kararı doğruysa Atatürk'ün gizli tutulan vasiyetinin 2013 yılında açılıp okunması mümkün olacak. Yani "Halk zor hazmeder" denilen bu cumhuriyet tarihimizin en büyük gizeminin öğrenilmesine bir yıldan az bir vakit kalmış durumda.

        Bu yüzden 12 Eylül davasında Kenan Evren'e bu vasiyetle ilgili soru sorulmalıdır ve hakikaten imha ettirdiyse bunun nedenini anlatması istenmelidir. Gerekirse sadece bundan bile vatana ihanet suçlamasıyla dava açılmalıdır.

        Eğer imha ettirmediyse de vasiyette neyi bu kadar sakıncalı bulup ek bir 25 yıl daha gizlenmesini istemesinin nedenini açıklamalıdır. Çünkü Atatürk vasiyetini sadece kendinden sonra gelecek cumhurbaşkanlarına değil tüm Türk halkına bıraktı ve bu yüzden içinde nelerin yazdığını bilmek bizlerin de hakkı.

        AYTUNÇ ALTINDAL:

        Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, Atatürk'ün vasiyeti üzerinde hayli çalıştı. Ve dün kendisiyle sabah saatlerinde bu konu hakkında konuştuğumda akşamüstü saat 1 7.00'de bir kanalda bu konuyu anlatacağını ve çok yakında uzunca bir süreliğine yurtdışına gideceğini söyledi.

        17.00'den sonra yazıya başlamanın benim için çok geç olacağını söyledim, bunun üzerine televizyonda anlatacaklarını bana söyledi. Ben yazımı hazırladıktan sonra saat 17.00'deki programı da izleyip gerekirse değişiklikleri yapacağım, böylece sizler konunun eksiksiz halini okuyacaksınız.

        HİLAFET Mİ VAR:

        Altındal, bunun Atatürk'ün siyasi vasiyeti olduğunu söylüyor ve içindeki konulardan bir tanesinin hilafetle ilgili olduğunu anlatıyor. Atatürk'ün hilafeti, kişi bazında değil ülkeler arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırmayı düşündüğünü söyleyen Altındal, Atatürk'ün ileride Müslüman ülkelerin bir araya gelerek bir hilafet meclisi oluşturabileceklerini düşündüğünü de iddia ediyor.

        ADNAN MENDERES:

        Bu vasiyetin içeriğini Adnan Menderes'in 1958 yılında öğrendiği ve sonunu hazırlayan o cümleyi, yani "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz" cümlesini de işte bu bilgi nedeniyle söylediği anlatılıyor.

        HİLAFET KALKTI MI?:

        Eskiden Pelin Çift'le yaptığımız "Öteki Gündem" programında Aytunç Altındal hilafetin bir kurum olarak aslında kaldırılmadığını, sadece hilafetin bir kişinin elinden alındığını ve kurum olarak TBMM'ye emanet edildiğini anlattı.

        Ben de bunun üzerine birkaç yazı yazdım ve hilafetin aslında kaldırılmadığını, istenirse TBMM'nin kendi koruması altında tutulan bu kurumu hemen canlandırabileceğini ve bunun da Atatürk'ün istediği ve öngördüğü bir şey olduğunu söyledim.

        Şimdi başlayan 12 Eylül davası vesilesiyle bu konu gündemime tekrar geldi ve bu vasiyetin içeriğinin bilinmesi durumunda bizi çok enteresan sürprizlerin beklediğini tekrardan yazmak istedim.

        ERDOĞAN İÇİN 2023 YILININ ÖNEMİ:

        Başbakan Erdoğan, kendilerinin daima 2023 yılını hedefleyerek davrandıklarını söylüyor. Gerçekten de cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıldönümü çok önemli olacak. O güne kadar Atatürk'ün vasiyetinin içeriği mutlaka öğrenileceğinden bence cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, hilafet kurumunun TBMM tarafından yeniden canlandırılmış olarak başlayacağız.

        TBMM bünyesinde zaten kurum olarak tutulan hilafetin, kurum olarak resmen devreye sokulmasıyla bölgede Müslüman ülkeler üzerinde etki kurmak isteyen Türkiye'nin bu arzusu, Atatürk'ün de vasiyeti doğrultusunda gerçekleşmiş olacak. Türkiye, yeni dünya düzeninde yeni ve büyük bir önem kazanacak.

        ABDULLAH GÜL İSTERSE:

        Bu konuyu bugünlerde hiç sahiplenmese bile Abdullah Gül isterse bu gizemi çözebilir. Sadece o isterse bu vasiyeti okuma hakkına sahip. Bir tek o bu gizemi Türk halkına açıklayabilir.

        12 EYLÜLLER BİR DAHA OLMASIN DİYE:

        Eğer Türkiye'de askeri vesayetin bir daha olmasını istemiyorsak, hele de 12 Eylül gibi felaketlerin oluşmasını arzu etmiyorsak sadece bir davada geçmişle hesaplaşmak yetmez. Bu bizleri belki tatmin eder ama ancak o kadar, eğer sorunun kalıcı biçimde ortadan kalkmasını istiyorsak acilen askeri okullardaki ders müfredatına el atılmalı.

        Çünkü bu okullara halkın içinden çocuklar gidiyorlar. Ama halkın değerleriyle, kültürüyle bu okullara giren çocuklar, harp okullarından mezun olduklarında geçmişte değer verdikleri kültüre tamamen yabancılaşmış, eski kültürlerine tamamen uzaklaşmış oluyorlar.

        Meseleyi dolambaçlı yollardan ifade etmeyeyim de net olayım. Bu yeni mezun askerler, dindarlara karşı bir güvensizlik besler halde meslek yaşamlarına başlıyorlar ve çoğu da rütbede tırmandıkça dine karşı soğuk durup dindarlara karşı düşmanca yaklaşabiliyorlar.

        Okula ilk başladıklarında çoğu büyük ihtimalle dindar olan bu insanlara eğitim sürecinde neler yapıldığı ve bu hale nasıl sokuldukları muhakkak bulunmalı ve durum normale döndürülmelidir. AK Parti iktidarı bu soruna bir an önce el atmalı ve bu toplumdaki askeri vesayet sorununu temelinden yok etmelidir.

        DEMİREL'İN DEVLET ADAMLIĞI:

        Ben Demirel'in devlet adamlığı kültürüne daima çok saygı duymuşumdur ve bunu da yıllar içinde zaman zaman yazıp söylemişimdir. 12 Eylül davasına neden müdahil olmadığı sorulduğunda verdiği cevapla Demirel yine kalitesini ortaya koydu.

        "Darbeyle mahkeme yoluyla hesaplaşılmaz, mahkemeye darbeyi sokarsanız iyi olmaz. Ben 12 Eylül'le siyasette zaten hesaplaştım" dedi. Bu cevap ileri demokrasinin Türkiye'sine yakışan bir cevaptı.

        Diğer Yazılar