Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ASANSÖR kullanmanın evrensel geçerliliği olan başlıca iki kuralı vardır.

        Bunlar:

        1- Eğer asansörde yalnız başınaysanız katiyen yellenmeyeceksiniz.

        2- Asansör katınıza geldiğinde içerideki insanlar çıkmadan içeri girmeye çalışmayacaksınız.

        Bizim memlekette bazı evrensel kuralların hiçbir geçerliliği yok. Gerçi bir numaralı kurala hemen herkes uyuyor; çünkü herkes asansörde yalnızken değil asansör doluyken yellenmeyi tercih ediyor.

        2 numaralı kuralın ise hiçbir geçerliliği bulunmuyor. Diyelim ki asansör ineceğiniz kata geldi, ama siz inmeden önce içeriye en azından bir 10 kişi daha doluyor. Ben sadece bu nedenle ikinci katta inecek yerde ilk başta binmiş olduğum katın bile aşağısına indim ve eksi bir katta buldum kendimi.

        Bu basit adabı, bırakınız adabı basit mantık kuralı kimbilir ne nedenle bu ülkede hiç kabul görmüyor, bunu anlayabilmek mümkün değil. Ayrıca dolu bir yeri boşalmadan tekrardan doldurma gibi imkânsız olması gereken bir işe meraklı bu insanlar, asansör kapısının eşiğinde serbest vuruş atmaya hazırlanan futbolcunun önüne baraj kurarcasına duruyorlar ve siz asansörde itişe kakışa kapının ucuna gelseniz bile bu barikat sayesinde son adımı atamıyorsunuz ve onların taarruzu nedeniyle tekrar içeri tıkılıyorsunuz.

        Gördüğüm kadarıyla asansör kullanımının bu durumundan benden başka şikâyetçi olan da yok. Bir tek ben inmesi gerektiği katta inemediğimden, insanlarla tıklım tıkış durmaktan, ter kokusundan ve yellenmek için etrafta kalabalık olmasını bekleyen insanlardan şikâyetçiyim. Asansörde o gün ortalama 20 insan olsa dahi bir tek bende şikâyet eden surat bulunuyor.

        Önceki gün başıma felaket diye nitelendirilmesi gereken bir olay da geldi.

        HALKLA YAKIN TEMAS:

        Katımda tabii ki tekrar inemedim; çaresiz yine zemin kata inmeyi beklerken etrafım insanlarla sarıldı, sarılmayı bırakın, beni ezmeye başladılar. Benim insanlarla yakın temastan anladığım, onlara en fazla 20 kilometre yaklaşmaktır. Asansörlerde ise bu mesafe 20 milimden aşağıya düşüyor.

        O gün vücuduma yapışık ikizimmiş gibi duran adam, üstelik yüzünü de bana döndü. Ben dünyanın en güzel yüzüne sahip olan kadının yüzüne bile eğer bir süre sonra onu öpmeyeceksem bu kadar yakından bakmaktan hoşlanmazken, neden bu ayının yüzüne o kadar yakından bakmak zorunda olmalıyım ki, üstelik onu öpmek gibi bir niyetim de yoksa.

        Eğer bunu kafamdan geçirsem bile özellikle o gün onu öpmem mümkün değildi; çünkü adam asansöre beni içeri itip binmeden önce ağzına bir büyük lokma poğaça atmış onu çiğniyordu.

        Onu ağzını aça aça ve şapırtı sesi çıkararak çiğniyordu. (Bu da bizim insanımızın başka bir âdeti mi bilemiyorum, bunu yakında incelemeyi planlıyorum.)

        Bir süre sonra kaçınılmaz felaket oldu ve adamın ağzından fırlayan bir parça alnıma yapıştı. Düşünsenize inmek istediğim katta barbarların saldırısına maruz kalıp içeriye tıkılmışım, asansörde gaz maskesi takmadığıma pişman edecek bir koku vardı ve alnımda başka insanın çiğnediği bir lokma asılıydı.

        BETERİN DE BETERİ VAR:

        Daha da kötüsü, galiba taciz edilmeye de başlanmıştım. Çünkü arka tarafımda bir hareketlenme hissediyordum. İçeride sıkış sıkışa o kadar yakın durmaktaydık ki başka bir insanı taciz etmeniz için sadece nefes almanız yetebilirdi.

        Ben asansörden katiyen dışarıya çıkmayı başaramadığımdan asansör bir aşağıya bir yukarıya gidip gelirken kazayla bir yanlış anlamaya neden olmayayım diye hiç nefes almamaya çalışıyordum, ama arkamdaki adamın böyle kaygıları yoktu. Anlaşılan ayrıca adamın sabah kalkınca dişini fırçalamak gibi bir âdeti de yoktu.

        Anlayacağınız kimyasal saldırıya maruz kalmamın ve suratıma tükürülmüş olmanın yanı sıra üstüne üstlük tecavüz gibi bir durumla da karşı karşıyaydım.

        Ben bu gibi çaresiz durumlarda hayatta kalabilmek için farklı şeyler düşünürüm.

        MAD DERGİSİ HAYATIMI KURTARDI:

        O gün de asansör üzerine kurulmuş bir MAD Dergisi karikatürünü düşündüm.

        O karikatürün ilk kutusunda, bir asansör kapısının önünde iki konuşma balonu vardı. İlk balonda "Kaçırdık asansörü" yazılıydı; diğerinde ise "Üzme canını diğerini yakalarız" deniliyordu. Görünürde kimse yoktu ama konuşma balonları oradaydı.

        Neyse ikinci kutuda asansör kapısının bulunduğu bölümden pinggg diye bir ses geliyor.

        Balonlar yine ortaya çıkıyor ve ortak biçimde "Oh be asansör nihayet geldi" diyorlar.

        Son karede ise asansörün kapısının püfff gibi bir sesle açıldığı görülüyor ve asansörün içi tamamen boş. Balonlardan biri "İçerisi tıklım tıklım dolu, binmemiz imkânsız" diye konuşuyor, diğer balon da "Ne yapalım, diğerini bekleriz" diyor.

        Boş görünen asansörün kapısı kapanırken içeride aynanın bulunduğu bölümde bir levha asılı olduğu görülüyor. Levhanın üstünde ise "Görünmez insanlar kongresine hoş geldiniz" yazıyor.

        Ben bu karikatürü düşününce, o asansörde geçirdiğim sonraki bir saat içinde (bu arada zamanı ölçmeniz için benim sadece üç katlı olan bir binada bulunduğumu da düşünün) suratıma bir gülümseme yayıldı. İçimi o anda bir korku kapladı. Arkamdaki adamın bu gülümsemeyi görüp her şeyi yanlış anlamasından korktum.

        Yasal uyarı

        BİRİNCİ yazım sadece mizah amaçlıdır, içinde siyasi bir mesaj bulunmamaktadır.

        Yani asansörde sıkışıp kalmakla AKP Türkiye'sinde hapsolup kalan insanlar anlatılmamaktadır. Asansör bazen sadece asansördür. Ayrıca asansör içindeki insanlarla dalga geçilirken AKP seçmeni insanlarla da dalga geçilmemektedir.

        Asansör içinde tek başınayken yellenme sadece halkın değil aynı zamanda beyaz Türklerin de âdetidir, yani bu yazıda sınıfsal bir metafor da bulunmamaktadır.

        Görünmez insan denilirken Kürtler de kastedilmemiştir.

        Yani bir mizah yazısı da bazen sadece bir mizah yazısından ibarettir.

        Diğer Yazılar