Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON yıllarda net ve açık biçimde AK Parti'ye ve Gülen hareketine olumlu bakan, destekleyici nitelikte yazılar yazdım. Eskiden siyasi tavırlarımın bu kadar destekleyici olmadığını bilenler bendeki bu değişime doğal olarak anlam veremediler.

        İnsan anlayamadığını ya kötüler ya da anlamadığının altında gizli birtakım oyunlar arar ya, ülkemizde böyle konularda hayli paranoyak bir ortam da olduğundan ben de bu tür yaklaşımlardan oldukça fazla payımı alıyorum.

        KÜFREDİLECEK BİR 'BEN'LİK

        Ben bir konuda bir şeye destek verirsem o desteğimin nedenini olabildiğince açıklarım. Geçmişte de bunu hep yaptım ama mutlaka karalamaya, düşmanlar yaratmaya koşullanmış kafalar o açıklamaları göremiyorlar; ortada sadece kızabilecekleri, küfredecekleri "ben"in kalmasını istiyorlar.

        O ben çok daha rahat küfredilebilecek hedef oluyordu ve insanlar içlerindeki öfkeyi ona kusuyorlardı.

        AMOR FATİ

        Ben kaderime "amor fati" demiş bir insanım. Yani kendi kaderimi kendimin yarattığına ve kaderimi sevmem gerektiğine inanırım. Dolayısıyla insanların gerek kötü niyetten gerekse anlayamamaktan kaynaklanan küfürlerini, saldırılarını daima gülümseyerek, yoga yapmakta olan bir insanın iç huzuruyla karşılarım.

        Ancak bir aşamadan sonra bana yönelik saldırılar, yıllardır savunduğum hareketlere dolaylı saldırı aracı haline getirildi. Bu beni üzdü. Dolayısıyla saldırılan bir tek ben olsaydım bu yazıyı asla yazmazdım, ama şimdi bu yazıyı yazmak şart oldu.

        Bugün mümkün olduğunca net ve kısa olarak AK Parti'ye ve Gülen hareketine destek veren yazıları neden yazdığımı açıklamaya çalışacağım.

        MERKEZ ÜLKELER

        Son yıllarda dünya ekonomik ve siyasi sistemi yeniden kuruluyor. Büyük bir değişim yaşanıyor. Yeni dünya düzeninde bir merkez konumundaki ülkeler var.

        Bunlar ABD, Çin ve Hindistan olarak ortaya çıkıyor ama bir de çevre olarak nitelendirilebilecek, bizim gibi arkadan gelmekle birlikte hızla güçlenen ve ileride merkez ülke olma konumunu zorlayabilecek ülkeler var.

        Türkiye ve benzer konumdaki ülkelerde global dünyaya yeni açılmış olan ve iç piyasadan çıkıp dünya için çalışmaya başlamış ve bunun sarsıntılarını yaşayan yeni bir işadamı kategorisi var.

        Yeni dünya sistemi, eski sermaye gruplarının öncülüğünde değil sisteme yeni girmeye başlayan bu küçük ve orta boy işadamlarının dinamizmi ve yaratma gücüyle işleyecek.

        Yeni global düzende iş yapmanın ve işadamı olmanın tanımları ve koşulları değişiyor.

        MODERN YAŞAM VE İNANÇ

        Bu dünyada aynı zamanda inançların, modern yaşamın gerekleri yerine getirilirken yaşanmasının çok önemli yeri olacak. Bu trend 20'nci yüzyılın sonuna doğru başlamıştı ama 21 'inci yüzyılda daha da hızlandı. Almanya'da bu trendi ilk gören eski Marksist Jürgen Habermas "modern dünyada inancın yeri' üzerine çok önemli çalışmaları işte bu yüzden yaptı.

        Amerika, Çin ve Hindistan, bu yeni gelişmenin iç streslerini değişik biçimlerde yaşıyor.

        Hindistan, sayıları binleri bulan çok değişik ve renkli inanç türlerini global dünyaya ana oyuncu olarak entegre olurken aynı zamanda tüm geleneklerini çok canlı yaşatmak şeklinde gerçekleştirerek başarılı bir model oluşturuyor.

        Çin otoriter bir sistem olduğu için henüz bu konuda bir adım atmıyor ama onun da bu konuyla bir şekilde yüzleşeceğinin sinyalleri geliyor.

        Türkiye gibi inancın toplumsal yaşamda yaşamda çok daha önemli rol oynadığı ülkelerde global düzene uyum sağlarken inancın bu yeni dünyada nasıl yaşanacağı özel önem kazanıyor.

        Çevre veya yükselen ülke konumundaki ülkeler arasında hangisi bunu sağlam biçimde çözerse o ülke merkez konumuna daha çabuk geçecek ve yeni dünyanın yönlendiricisi ülke olacak.

        EĞİTİMİN ÖNEMİ

        Bütün bunların yanı sıra yeni global düzende eğitimin en önemli mücadele alanı olduğu ve dahası her ülke için eğitim sisteminin bir ulusal güvenlik sorunu haline geldiği kabul ediliyor.

        Ulusal güvenlik sorunu, çünkü yeni global düzenin yeni iyi eğitilmiş nüfuslara ihtiyacı var ve buna sahip olamayan ülkeler çevre ülke konumunda kalacaklar ve belki de o konumlarını bile kaybedecekler.

        AK PARTİ'Yİ VE GÜLEN HAREKETİNİ DESTEKLİYORUM ÇÜNKÜ...

        Yukarıda kısa bir gazete yazısında özet olarak anlatabilecek biçimde yeni dünya sisteminin ana özelliklerini anlattım.

        Bu yeni dünyaya ve global düzene alışamayan ülkeler, yeni şartlara uyamayanlar maalesef oyun dışında kalacaklar ve geriye düşecekler.

        AK Parti bence yeni global düzenin yeni kurallarını en iyi anlayan parti oldu. İktidarlarında Türkiye'yi yeni global düzene uydurabilmek için birçok cesur karar aldılar. Türkiye'yi ekonomİk ve sosyal yapısıyla yeni global düzene ayak uydurabilmesi için hazırladılar.

        Yeni dünyada birkaç önde gelen merkez ülke yanında bölgesel merkez ülkeler de olacak. Ve AK Parti, Türkiye'yi bu bölgesel merkez ülkelerden bir tanesi yapmak için çalışıyor.

        Her şeyden daha önemlisi, AK Parti yıllardır sistemin dışında kalmış büyük bir potansiyelin iç rahatlığıyla sistemin içine girebilmesine imkân sağladı.

        YENİ GLOBAL TÜRKLER

        AK Parti'nin iş yapmaya, para kazanmaya, iş etiğine yaklaşımları sayesinde inançlı kesim yeni işadamları, global düzenin yeni burjuvaları olarak ortaya çıkmaya başladılar.

        Gülen hareketine gelince; yukarıda yeni global düzenin özellikleri olarak saydığım her maddenin Gülen hareketi içinde doğal olarak baştan beri var olduğunu biliyoruz.

        İnançlı insanların işadamları olarak modern dünyanın içinde var olmalarının koşullarını yaratan bakış açısıyla Gülen hareketi yeni global düzende inançlı insanların dünyaya eklemlenmeleri konusunda model oluşturabilecek bir güce sahiptir.

        Ayrıca hareket gayet tabii ki dünya sisteminin en önemli yeni konusu haline gelen eğitim meselesinde dünya lideri olma iddiasındadır.

        Ve sadece bunlar göz önüne alındığında bile hareketin, yeni global dünyaya en kolay uyum sağlayacak hareket olduğunu söyleyebiliriz.

        Ve onlar da AK Parti iktidarının sağladığı koşullardan yararlanarak gerçek güçlerini dünya ölçeğinde ortaya koymaya başlamışlardır.

        İşte bu yüzden ben, AK Parti'ye ve Gülen hareketine içten gelen bir samimiyet ve heyecanla destek veriyorum. Onlar sayesinde Türkiye'nin yeni global düzende çok başarılı bir merkez ülke olma potansiyeli bulunduğuna inanıyorum.

        Diğer Yazılar