Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) yeni sergisinde Ömer Koç Koleksiyonu'nda yer alan ve Sultan Abdülhamid’in Almanya Şansölyesi Otto von Bismarck’a hediye ettiği üç cilt fotoğraf albümünü izleyiciyle buluşturdu. İlk önce Galeri küratörü Ebru Esra Satıcı bize ANAMED’İ anlattı:

        Esra Satıcı:ANAMED 2005 yılında kurulan Koç Üniveristesi’nin bir araştırma merkezi. Anadolu kültürünü, Anadolu tarihini taa neolotik dönemden Cumhuriyet öncesi dönemine kadar yani Osmanlı’nın sonuna kadar inceleyen, araştıran bir kurum. Anadolu medeniyetlerini çalışan yerli yabancı kişilere burslar veriliyor. Akademisyenler aynı zamanda burada konaklıyorlar ve bir yıl boyunca araştırmalarını yapıyorlar. Bir diğer misyon da 2012 yılında açılan galerimizde sergiler yapmak. Bir başka misyonumuz da odaklandığımız konularda İngilizce ve Türkçe yayınlar yapmak.

        REKLAM

        TARİHİN MERKEZİNE SEYAHAT

        2. Abdülhamid 1885 yılında Osmanlı Devleti’nin kuruluş merkezlerini sanki onurlandırmak amacıyla Hüdavendigar Vilayeti’nde Bilecik merkezli yeni bir sancak oluşturdu. İmparatorluğun doğum yeri Söğüt (bugünkü Bilecik ilinin kazası) olarak kabul ediliyordu. Yeni sancak, Osman Gazi’nin babası Ertuğrul’un adını aldı. Bu sancağın sınırları içinde erken dönem Osmanlı yerleşim birimlerinin çoğu yer alıyordu. Bu bölgenin canlandırılması için epey de siyasi çaba gösterildi. Sultan, imparatorluğun ilk başkenti Bursa ve Yenişehir gibi erken Osmanlı yerleşim birimlerinde tarihi değeri olan yerlerin kapsamlaı olarak belgelenmesini istiyordu. İlk önce bu bölgenin altyapısının iyileştirme çalışmaları yapıldı. Bu çabaların bir uzantısı olarak II. Abdülhamid, dönemin önde gelen resmi fotoğrafçıları ve ressamlarından oluşan bir keşif heyeti kurma görevini mabeyncisi Mehmed Emin Bey’e verdi. Heyet, Hüdavendigar Vilayeti sınırları içindeki Ertuğrul Sancağı’nda göreve çıkacaktı. Mehmed Emin, hemen Harbiye Mektebi ve Mühendishane’nin önde gelen hocaları Sururili Ahmed Emin, ressam Hoca Ali Rıza, Ahmed Şekur gibi isimleri topladı ve on kişilik bir ekip kurdu. Ve bu ekiple kadim topraklara bir keşif gezisine çıktılar. Amaçları, bu yerleşim bölgesinin fiziksel ve demografik durumunu incelemek ve belgelemekti.

        KEŞİF EKİBİ MUDANYA’DAN AT SIRTINDA DEVAM

        Keşif ekibi, 1886 Nisanında Mudanya’ya giden bir vapurla İstanbul’dan ayrıldı. Bursa’da bir mola verip tarihi binaların fotoğraflarını çektikten sonra Sakarya nehri boyunca yollarına devam ettiler. Bozüyük, Söğüt, Bilecik… Yolculuk elbette zordu. Bozuk yollar, sarp dağlar, onların arasındaki tehlikeli geçitler.. İnönü’yü de geçip, Eskişehir’e vardılar. Tabii yollarda bol bol fotoğraf çekip çizimler yaparak. İşte ANAMED’deki bu sergi, ‘Tarihin Merkezi’ne Seyahat’, bu keşif gezisinin izlerini sürüyor.

        Ekip, Sultan’ın arzusu üzerine bölgenin tek tek fotoğraflarını çekti, fiziki ve kabartma haritalarını, karakalem resimlerini, ve bunlara dayanarak da yağlıboya tablolar yaptı ve bir raporla Başkent’e döndüler. Bu belgeler ne oldu? İşte bu keşif heyeti, Yıldız Sarayı kütüphanesi için bir düzineden fazla fotoğraf albümü hazırladı. Bu albümlerde gezilen görüler yerlerin manzaraları, kasabalar, anıtlar, bölge sakinleri ve özellikle de o bölgede yaşayan son Türkmen Yörük aşiretleri belgeleniyordu. Bu gösterişili albümlerin üç cildi, kırmızı kadife ile ciltlenerek, Sultan II. Abdülhamid tarafından Almanya Şansölyesi Otto von Bismarck’a armağan edildi. Yurt dışında bir müzayede evi, Bismarck Kütüphanesi’nin satışa çıkardığı bu albümleri müzayedeye koydu. Böylece 2017’de bunlar İstanbul’a geri geldi. Ömer Koç Koleksiyonu'nda yerini aldı.

        Küratörlüğünü Bahattin Öztuncay, Ahmet Ersoy ve Deniz Türker’in yaptığı ‘Tarihin Merkezine Seyahat’le ilgili ilk sorumuz Almanya’daki müzayedeye katılan ve üç albümü alıp Türkiye’ye getiren Bahattin Tuncay’a.

        AVLARIMIZI PAYLAŞMAK İSTİYORUZ

        Serfiraz Ergun: Abdülhamid, Bismarck’a neden böyle bir hediye göndermek istemiş?

        Bahattin Öztuncay: Osmanlı İmparatorluğu’nun 1850’lerden itibaren, Osmanlı-Rus Harbi 77-78 Kırım Harbi mağlubiyetinden sonra, Fransız ve İngilizlerle iş ilişkileri bozuluyor ve Almanlarla yakınlaşma dönemi başlıyor. Bismarck o zaman Şansölye, bu yakınlaşmanın bir işareti olarak Sultan, bu üç albümü hediye göndermek istiyor.

        SE: Albümleri nasıl alıp getirdiniz?

        REKLAM

        BÖ: Biz bildiğiniz gibi yurt dışındaki satışlardan, Ömer Koç Koleksiyonu için önemli bulduğumuz şeyleri satın alıyoruz. Ama bizim paylaşmak içgüdümüz var. Ömer Bey de çok meraklı kitaplara, sergilere, yayınlara, o yüzden bu sergiyi hazırladık.

        SE: Nereden aldınız?

        BÖ: Bir gün bana Almanya’dan bir müzayede kataloğu geldi. Frankfurt’un Königstein kasabasında önemli bir müzayedeevi var, Reiss, Bismarck’ın terekesinin satıldığını söylüyordu. Aslında Bismarck Müzesi var iki yerde Almanya’da, ama kendilerince önemli görmedikleri şeyleri elden çıkartmak istemişler demek ki, Vakıf’a kaynak sağlamak için diye düşünüyorum. O gelen katalogda 300-350 eser vardı. Bir de baktık ki aralarında müthiş bir lot ve o lotta da 3 tane kocaman, hepsi padişah tuğralı albüm var. İnanılmaz görüntüler. Almanya’ya ben gittim, müzayedeye girdim ve satın aldım. Buraya getirdim. Tabii büyük bir heyecanla bunu paylaşım sergisine dönüştürdük.

        SE: Kaça aldınız?

        BÖ: Çok fazla değildi. Yabancı müzelerle ve koleksiyonerlerle çarpışa çarpışa 60 bin Euro’ya aldık üçünü birden. Bizim için mutluluktu. Ömer Bey de çok mutlu oldu. Bir koleksiyonculuğun ötesinde bir yaklaşım tarzı var onun. Koleksiyonunu paylaşmak ve göstermek istiyor. Bende de o içgüdü var. Zaten onun için 20 senedir birlikteliğimiz sürüyor. Yani avlarımızı, geyiklerimizi çevirme yaptıktan sonra etini birlikte yiyoruz.

        REKLAM

        BUNA BENZER BAŞKA ALBÜMLER DE VAR

        Sergiyi iki pırıl pırıl genç küratörle geziyoruz. İkisi de ANAMED bursiyeri, Ahmet Ersoy Boğaziçi Üniversitesi’nde geç Osmanlı dönemi kültür tarihi, Deniz Türker Cambridge’de sanat tarihi hocası. İkisi de Harvard ve Yale’den arkadaş.

        SE: Üç albüm Türkiye’ye geldi, ANAMED bunlarla bir sergi hazırlığına girdi, top size nasıl geldi? Bu albümlerin varlığından haberdar mıydınız?

        Deniz Türker: Buna benzerlerin varlığından haberdardık. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Koleksiyonu aslında Abdülhamid’in Yıldız Saray arşivinin büyük bir kısmı. Orada da ciddi fotoğraf albümü koleksiyonu var. Bunlara benzer fotoğrafları Ahmet de ben de görmüştük, hatta aynı fotoğraflar ama başka isimler altında yayınlanmış diye düşünmüştük.

        Ahmet Ersoy: Bu üç albüm geldi. Belli Abdülhamid’in arşivinden çıkma ama birçoğunu, özellikle de Türkmen’lerin, Yörüklerin fotoğraflarını ilk defa görüyoruz. Acaba diğerleriyle aynı mı diye düşünürken, Yıldız Koleksiyonu’nda dokuz cilt daha buna benzer albümle karşılaştık. Aynı keşif gezisi sonucunda yapılmış albümler bunlar. Aşağı yukarı aynı fotoğraflar, değişik kombinasyonlarda. Kimi Osmanlıca yazılmış, kimi Fransızca alt yazılı, kim iki dilli. Demek ki sadece Bismarck’a gönderilmek üzere değil, Yıldız Sarayı’nda kalmak üzere de albüm hazırlanmış.

        REKLAM

        DT: Bu üç albüm içinde bir de yazılı metinler de var. Yani hem alt yazılı birkaç tane de belge niteliğinde yazı. Bu yazılardan keşif ekibini ve bu seyahatin amacını öğrenmiş olduk. Hepsini aynı ekip 1886 senesinin Nisan ayında yapmış. Bunlar İstanbul’dan İç Anadolu’ya gönderiliyor. Mudanya’ya kadar vapurla gidiyorlar ondan soınra da büyük olasılıkla at üstünde sonra da zaman zaman yürüyerek. Demiryolunun sadece İstanbul- İzmit hattı var o zaman. Asıl hikaye Abdülhamid’in Hüdavendigar Vilayeti'nde yarattığı Bilecik merkezli yeni Ertuğrul sancağınını fotoğraflamak, demografisini, ekonomisini araştırmak. Bunun üzerine Abdülhamid’e bir layiha yazılıyor; işte Söğüt’de şunlar üretilir, Eskişehir’de lületaşı var, Bursa’da güzel termal tesisler var, şu kadar Rum, Ermeni ve Türk var gibi. Anlattıkları hikaye ve fotoğraflar bu raporu desteklemek üzere hazırlanıyor. Çok ciddi belgelendiriyorlar. Aynı zamanda Hoca Ali Rıza’nın çizimleri, skeçleri var. Fotoğrafların üzerinden de tablolar yapılıyor. Bir de fark ettik ki Bismarck’la o dönemde Anadolu Demiryolu yapımıyla ilgili bir işbirliği var. Yani biraz da sanki Bismarck’a işte bu yörelere yapılacak olan demiryolu buralara uğrayacak gibi bir arka planı var.

        SE: Peki siz ne gözlemlediniz bu serginin ana kurgusunu oluşturacak?

        AE: Elimizde bir tane geç Osmanlı dönemi yol hikayesi var. Bizim istediğimiz bu yol hikayesi üzerine bir perspektif açmak. O dönemin Osmanlı diplomasisi, idolojik ve kimlik kurguları, özellikle erken tarih algıları, kendi köklerine, kendi kimliklerine yaklaşımları… Öncelikle doğu, kuruluş dönemindeki anıtları belgeliyorlar, önemli olayların vuku bulduğu coğrafyaları, manzaraları fotoğraflıyorlar. Mesela Ertuğrul Gazi’nin savaşa giderken malları ve ailesini bıraktığı bir kale varmış. Kale yerle yeksan olmuş, ama arsayı fotoğraflayıp altına da yazmışlar. Şehir panaromaları var, İnönü gibi. Büyük bir dağ ve içinde oluşmuş inler var. İn-Önü oradan geliyor. Doğal mağaralar ama içinde insanlar yaşıyor. Osman Mal Hatun’a aşık oluyor, ama din bilgini Şeyh Edebali kızını vermiyor, taa ki Kösemihal ile, Bizans Feodal Bey’i ile savaşıyor, savaşı kazanıyor, ancak Edebali ondan sonra kızı Mal Hatun’u veriyor. İşte bu aşk ve kahramanlık hikayesini bu İnönü panaromasının altında okuyoruz. Bize ilginç gelen başka bir şey daha var. Oralarda yarı göçebe Yörük topluluklarının etnografik fotoğrafları çekiliyor. Bu da bildiğimiz kadarıyla Osmanlı dünyasında ilk. O dönemdeki algı bunların hiç bozulmadan o saf hallerini asırlar boyunca muhafaza etmeleri.

        SE: Yani 1300’lerden 1880’lere kadar…

        AE: Evet, evet, taa Osman Bey zamanından 1885 lere kadar. Aslında zorla iskan edilmişler, ortada birçok hikaye var. Osmanlı modernleşmesinin bir parçası olarak yerleşik hayata geçmelerini istiyorlar bu insanların düzenli olup vergi alabilmek için. Hem zorla oralara yerleştirmişler hem de asude bir Osmanlı coğrafyası gibi resmedilmiş.

        DT: Bir de keşif heyetinin başı mabeynci Mehmet Emin Efendi’yi de inceledik. Gördük ki etnografiye, zoolojiye ciddi ilgisi var. Bir yandan da Jules Verne kitaplarını okuyor ve çeviriyor, bilgili ve aynı zamanda amatör mimar bir adam. Yazmış olduğu, çevirmiş olduğu kitaplar var. Hatta bir kısmı da Ömer Koç’un koleksiyonundan çıktı.

        AE: Jules Verne’in Arz’ın Merkezi'ne seyahati gibi biz de tarihin merkezine seyahat etmiş olduk. Aynı zamanda mabeynci Mehmet Emin Efendi, bir Orta Asya seyahati de yapmış ve bunu da Seyahatname olarak yayınlamış. Maveraünnehir’e kadar gidip gelmiş bir Dağıstanlı. Orada doğuyor ama Marsilya’da yetişiyor. Babası bir ipek tüccarı. 19. yüzyılda Istanbul’a geliyor ve Galatasaray Lisesi’ne gidiyor. Bir şey daha önemli; biz birçok şeyi İttihat Terakki dönemiyle özdeşleştiririz halbuki Abdülhamid döneminde de etnik kökenleri vurgulamaya dair ciddi bir başlangıç var. Orta Asya, Türk kimliği, etnisite, Türkçe konuşma, Türkçülük akımları gelişiyor. Bu keşif gezisi yani sadece Bismarck’a albüm hazırlayalım değil daha derin bir misyonla yapılmış bir çalışma.

        REKLAM

        DT: Bu yani Abdülhamid’in batılılaşma hareketi içersinde, bak biz de fotoğraflar çekeriz, böyle şeyler yaparız çabasının çok daha ötesinde, arşivin değerini, ideolojinin gücünü anlamış bir çalışma.

        Sergi 30 Eylül’e kadar açık. Osmanlı’nın kuruluş dönemlerine ilgi duyanlar zevkle gezebilir.

        Diğer Yazılar