Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KUMSALIN en sakin köşelerinden birinde oturmuş elindeki küçük deftere notlar alan arkadaşıma “Matmazel burada çalışmak yasaktır” diyor Fransız otel müdürü...

        Burası dünyada “tatil köyü” ve “animasyon” konseptine dair ilklerin yaratıcısı Club Med zincirinin Kemer’deki tesisi.

        “Akdeniz kulübü” anlamına gelen ve Fransızca “Club Mediterranee”nin kısaltılmışı Club Med’in ilk temelleri 1950 yılında eski bir sutopu şampiyonu olan Gerard Blitz tarafından atılır.

        Bir Fransız yatırımı olmasına rağmen beklenenin aksine Fransız riviyerasında değil de İspanya’nın Mayorka Adası’nda açılır ilk Club Med.

        Önceleri çocukların alınmadığı, bekâr ve genç çiftlerin serbestçe eğlenip tatil yaptıkları pansiyonvari küçük tatil köyleriydi Club Med’ler.

        Zamanla sayıları arttı, konseptleri farklılaştı. Tabii konforları da... 1956’da İsviçre Leysin’de açılan ilk dağ köyüyle sahillerde başlayan serüvenini zirvelere taşır oldu Club Med.

        Çocuklara yönelik inanılmaz aktivitelerin olduğu köyleri de tesisleri arasına katınca hitap ettiği portföye aileleri de eklemiş oldu zincir.

        Amerika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Avustralya’ya kadar dünyanın dört bir yanında tatil köyleri olan markanın yayılma politikasında Türkiye’nin de ayrı bir yeri vardı.

        Di’li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü markanın 70’li ve 80’li yıllarda temellerini attığı Türkiye’deki yatırımlarından Kuşadası ve Foça kapılarını maalesef çoktan kapattı.

        Neyse ki bunlardan ilki olan Kemer ve Beldibi ile Türkiye’deki son halkası Bodrum hâlâ açık.

        BİR DOĞA HARİKASI

        Ta kışın yapmıştık lisede Fransız eğitimi alan sınıf arkadaşları olarak Club Med Kemer’e gitme programını.

        Fransa’nın “Özgürlük Günü” olan 14 Temmuz’da orada olup eşsiz gösterilerle kutlanan bayramın coşkusuna kapılacaktık.

        Ne yazık ki organize olup bu sene Nice’i kana bulanan 14 Temmuz’da gidemesek de, bayramdan tam bir hafta sonra gidebildik Club Med Kemer’e.

        Dünyadaki yüzlerce köy arasında yıllarca hep en iyi köy seçilen Kemer’in bizim ve bizler gibi hisseden kuşaklar için yeri bir ayrıdır.

        Bu doğa harikasında zaman ve teknoloji 80’li yıllarda durup kaldığından olsa gerek ne zaman gitsek erken gençliğimize ve bu dönemin heyecanlarına ışınlanırız hep.

        BAŞKA KÖYDE YOK

        Sadece bizler için değil. Türkiye turizmindeki bütün olumsuz gidişata rağmen bizim gibi düşünen pek çok kişi için de aynı bu köy. Kaçıncı kez tatilini geçirmek için Kemer’e geldiğini hatırlamayan onlarca yerli ve yabancı müdavimle sohbet ettik köyde.

        Lükse dair hemen hemen hiçbir şeyin bulunmadığı tesisin oda kapılarında kilit olmadığı dönemi çok hatırlamasam da, odalarda televizyon ve klimanın olmadığı zamanları gayet iyi hatırlarım. Buzdolabı ve WiFi ise hâlâ yok.

        Her şeye rağmen ne mutlu ki akşamüstleri tenis kortu sırası beklemenin ya da gece animasyon sonrasında hep beraber köy dansı etmenin; hepsinden iyisiyse aynı bir tekne seyahatindeymişçesine bir mayo ve tişörtle günleri/ geceleri geçirmenin verdiği mutluluğun tarifi başka köyde yok.

        Ne olur değişme ve hep böyle kal Club Med!

        Antalya’da örnek bir koruma

        GİTGİDE daha yaygınlaşsa da ne yazık ki daha hâlâ istenen yerde değil Türkiye doğayı koruma konusunda.

        Ancak Antalya ve civarı bu konuda gayet duyarlı. Özellikle Belek ve Kemer civarına yaptığım seyahatlerde çok güzel hareketlere şahit oluyorum.

        Sanırım birkaç sene evveldi. Belek’teki National Golf Kulübü’nün bahçesinde ağaçlara çakılı plakaları gördüğümde merak edip sormuştum “Laf olsun diye mi bu plakalar var yoksa cidden takip ediliyor mu?” diye.

        Hem de çok sıkı takip ediliyormuş.

        Benzeri bir uygulamanın çok daha katısının Club Med Kemer’de uygulandığını, köyün Finans Direktörü Behre Kırıkoğlu’ndan dinledim.

        En ufak bir tadilatın yapılmasının ya da bir çivinin bile çakılmasının kesinlikle yasak olduğu köyün ormanında bulunan asırlık ağaçlardan birinin dalı bile kırılıp düşse rapor veriyorlarmış Orman Bakanlığı’na.

        Böyle olmasa iner ve karışır mı hiç o zarif ve ürkek ceylanlar yavrularıyla köy hayatının içine?

        Darısı tüm Türkiye’nin başına!

        Diğer Yazılar