Etiler'in 'kirli eller'i
ARKADAŞLARIM mekanı basitçe tarif etmesine rağmen görmeden geçip gitmişim Dirty Hands’i.
Sebebi hiç şüphesiz mekân hakkında anlatılanların etkisinde kalmış olmam. Ben karşıma valesi falan olan o havalı Etiler mekânlarından biri çıkacak diye bekliyordum açıkçası.
Mazbut bir mahalle eczanesiyle ve kuruyemişçiye komşu küçücük bir dükkân çıkıverdi karşıma.
Türkçe anlamı “kirli eller” olan Dirty Hands, İstanbul’un yeni mekânlarından biri. İçinde bulunduğumuz bu tatsız günlerde sessiz sedasız açtı kapılarını.
Benzerine dünyanın en küçük barlarına sahip Dublin ve Kopenhag gibi şehirlerde rastladığım portatif masalar ve koltuklar tasarlamışlar mekâna özel.
Yemek masası yemeğiniz bitince körüklü bir sistemle zeminin altına gizleniveriyor. Oturduğunuz koltuk ise duvara doğru katlanarak bir bistro masaya dönüşüyor. Böylece birkaç masası olan mekân yemek saatinden sonra kalabalıkları kaldırır bir bara dönüşüyor.
SOKAK LEZZETLERİ
Masaya gelen porsiyonları Instagram hesabımda paylaşır paylaşmaz önce oralarda olan ünlü DJ David Şaboy aradı ve “Hemen ben de geliyorum” diyerek dahil oldu soframıza. Ancak onlar yemeklerini afiyetle yerken sosyal medyadan sorulan “Nerede burası?” sorularına cevap vermekten ne yazık ki bu kez ben pek dahil olamadım sofraya…
Çünkü çok çekici ve hiçbirimizin “Hayır” diyemeyeceği bir mönüsü var Dirty Hands’in. ‘Street food’ konseptiyle yaşayan şehirlerin ‘sokak lezzetleri’ni mutfağına taşıyor mekân.
Başta kokoreç olmak üzere İstanbul’un en popüler sokak lezzetlerinin yanında Meksika’nın bao, taco, nacos gibi kalemlerine de yer vermişler. Dirty Hands’in burgeri, tavuk kanadı ve hot dog’u da epeyce başarılı. Sıra dışı bunca özelliğine yakıştıramadığım tek şey IKEA marka vasat tabak-çanaklar oldu.
Unutmadan, mekânın yaratıcılarının Arnavutköy ANY’in sahipleri Hülya ve Oytun Yazdıç olduğunu; mutfağın başında da yetenekli şefler Cihan Kıpçak ile Üryan Doğmuş’ın bulunduğunu belirteyim
Turmepa’ya Zen desteği
GÜNEY’İN eşsiz koylarına demirlemiş milyon dolarlık teknelerin bile gece karanlığında sintine boşalttığına çok şahit olmuşumdur.
Bütün atıklarını küçük koylara basan bu teknelere kesilen cezalar caydırıcı derecede yüksek olsa da ne yazık ki yakalanmaları bir o kadar zordur.
Bu ve benzeri etkenler sayesinde müthiş bir hızla kirleniyor denizlerimiz. Denizdeki kirlilikle mücadele etmek amacıyla yıllar önce Rahmi Koç’un desteğiyle kurulan Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) ile Zen Pırlanta’nın güzel bir işe imza attıklarını gördüm. Zen Pırlanta, TURMEPA’nın ‘Mavi Kıyılar’ projesi kapsamında Marmaris’in Hisarönü Körfezi’nde 9 koyun temizliğini üstlenmiş. Son 3 yılda 1.5 milyon litre atık suyun denize karışmasını önleyerek 12 milyon litre deniz suyunun temiz kalmasını sağlayan teknelerden birinin sponsoru olmuş firma. Aralarında Bencik Koyu, Selimiye Koyu, Kameriye Adası, Dirsek Bükü ve İnbükü’nün bulunduğu 9 cennet koyda sıvı atık topluyorlar. Umarım bu tip işbirliklerinin sayısı daha da artar.
X Beach’in happy hour’u
ARTIK adım başı düzenlenen plaj partilerini Türkiye’de layığıyla gerçekleştiren ilk işletmeci Emre Ergani, ilk plaj Havana Beach Club Bodrum olmuştu.
O yılların tadı damağımda gayet tatlı kaldığından mı yoksa artık hafif karta kaçmaya başladığımdan mı bilmiyorum ama artık bu happy hour işinden hiç zevk alamaz oldum. Geçenlerde Bodrum’un en iyi plajı seçilen X Beach’in happy hour partisine katıldım. Hem ikram, hem müzik gayet memnun ediciydi.
Yalıkavak’ta Mikonos’un ünlü plajı Nammos’u anımsatan bir havası var X Beach’in. Bodrum’da alternatif arayan tatilcilere tavsiye ederim.
Bir düzeltme
BİR süre önce Nişantaşı Reasürans pasajında hizmet veren Palivor Çiftliği ile ilgi yazdığım yazımda çiftliğin adını ne hikmetse Polivar olarak yazmışım.
Hem de bir kere bile değil; defalarca… Bu dalgınlığımı hem Palivorcuların hem de sizlerin mazur görmenizi rica ederim.
