Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HEP söylerim Alaçatı’da yaşanan turizmden pek haz almadığımı.

        Özellikle de otelciliğinden.

        Mesela butik adı altında çoğu dejenere olmuş bir otelcilik sistemi vardır buranın.

        Plajı ve genellikle yüzme havuzu bile olmayan, serpme kahvaltıdan başka ağza atılacak bir lokması bile bulunmayan bu otellerde bavulu taşıyan da kahvaltıyı veren de gece bekçilik yapan da genelde aynı delikanlıdır mesela.

        Bir de üstüne Ilıca Pazarı’nın antikalarıyla değil eskileriyle döşedikleri sözde tasarım bu otellerin oda fiyatlarını 200-300 Euro’dan satarlar yaz aylarında.

        Benzeri senaryo Alaçatı’nın pek çok restoranı ve barı için de geçerlidir. Standartsız ve çok pahalıdırlar.

        Aynı durum beyaz tozlu patika yolları aşıp da varılan Türkçe müzik arşivi bol beach’ler yani plajlar için de geçerlidir.

        Yazın 8-9 haftasında hatırı sayılır paralar kazanan bu işletmeler, ağustos sonu yerli turist elini ayağını çekince hızla kapatırlar sezonu. Ardından da uzun bir sessizliğe bürünürler.

        Ne kadar yazık!

        Oysa Türkiye’nin hatta dünyanın en güzel kasabalarından biri Alaçatı. Biraz emek ve vizyonla yalnızca eğlence ve sörfle değil, kültürle, sanatla ve gastronomiyle 12 ay bahsettirebilir kendinden.

        Ama nedendir bilinmez bir türlü olmuyor, olamıyor.

        Neyse…

        Yakala! Bırak! Yaşat!

        Geçen hafta sonu Alaçatı Big Fish Turnuvası için Alaçatı’daydım. Sayıları son yıllarda hızla artan “Yakala Bırak ve Yaşat” temalı turnuvalardan Columbia PFG’nin düzenlediğine katıldım bu kez.

        Daha önce de yazmıştım. Bu tip balık avlama turnuvalarında amaç tamamen sportif avcılık.

        Yakalanan balıklar tartıldıktan sonra tekrar denize bırakılıyor. Gerçi bu sene katıldığım iki balık turnuvasında eser miktarda balığa rastlansa da en büyük balığı avlayana büyük ödül veriliyor.

        Bu turnuvayı Türkiye’yi windsurf dalında olimpiyatlarda temsil etmiş sporcular İlknur ve Ertuğrul İçingir düzenledi. Hem kendilerinin hem de Müge Bolat liderliğindeki ekiplerinin heyecanı görülmeye değerdi. Bu iştahlarının ve özverilerinin meyvelerini gelecek senelerde toplayacaklarından eminim.

        Bu tip turnuvalar sırasında sadece büyük balığın peşinde koşulmuyor. Epeyce fazla etkinlik, workshop, yemek ve parti de düzenleniyor. Dolayısıyla düzenlendiği yerin sosyal hayatına da ciddi bir hareketlilik getirmiş oluyorlar. Buyurun size bu turnuvanın akılda kalanları!

        Akılda kalanlar

        Kerimcan Kamal’ın 17 günde dördüncü baskısını yapan kitabı ‘Güzel Kaybedenler’ için düzenlediği imza etkinliği...

        Alancha’nın yaratıcısı ve şefi Kemal Demirasal’ın ev sahipliği yaptığı workshop’u…

        Murat Bildirici’nin başında bulunduğu ahşap balık boyama atölyesi…

        ‘Kılçıksız Balık’ kitabının yazarları şef Mehmet Dilsiz ile şef Dilek Yetkiner’in verdiği ipuçları…

        Derya ve Cenk adlı müzik grubunun Port Alaçatı Marina’da gösterdikleri başarılı performans…

        DJ Ali Kuru’nun Single Fin Yellow ödül töreninde çaldığı müzikler…

        Caz sanatçısı Su İdil’in ‘Stay and Eat’ felsefesiyle kapılarını açan Insula restoranda seslendirdiği arşiv…

        Turnuva komitesinin minikler için düzenlediği mini balık turnuvası…

        Yaz-kış alesta mekânlar

        HER ne kadar turnuva Alaçatı’ya bir hareketlilik getirmiş olsa da elbette sonbaharın verdiği bir sakinlik hâkimdi kasabada.

        Bu rehavete inat iki mekânın yazın en kalabalık günlerini yaşıyormuşçasına tutumları beni oldukça etkiledi.

        Biri Alavya Otel, diğeri Cin by Göz Restoran!

        Bırakın hizmetten ve mutfaktan ödün vermeyi, bahçelerinin en ücra köşelerindeki mumları ve fenerleri yakarak başlıyorlar gecelere.

        Tıpkı yüzlerce müşteriye hizmet verdikleri yaz aylarında olduğu gibi.

        Şeytanın gizlendiği detaylar da işte tam buralarda gizli. Bu yüzden az da olsa müşterileri her daim hazır ve nazır.

        Diğer Yazılar