Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIŞ aylarını ne yazık ki çok verimli geçirmeyen yeme içme ve eğlence sektörü baharın yüzünü göstermesiyle hareketlenmeye başladı. İstanbul mekânlarının çoğunda ya yeni bir mönü ya yeni bir dekorasyon ya da yeni bir konsept koşuşturması var.

        Geçtiğimiz hafta bunlardan bazılarını deneyimleme fırsatı buldum.

        İşte size bunların üçünden haberler.

        Shangri-La’da ‘surf ‘n turf’ brunch

        UZAKTAN gazel okumak kolay ama Shangri-La Bosphorus’un adı her geçtiğinde aynı şeyleri söylemeden edemiyorum.

        İstanbul’un en iyi Uzakdoğu restoranlarından biri olan Shang Palace’ı Boğaz manzaralı cephelerinden birine yerleştirmek yerine neden kapalı bir salona mahkûm ettiler diye.

        Bir gün yenileme yaparlarsa Shang Palace’ı otelin zaten çok büyük olan Boğaz’a nazır restoranı İst Too’nun bir bölümüne yerleştirme fikrini düşünmeliler bence.

        Şu da bir gerçek: Zincirin dünyadaki pek çok otelinde hizmet veren Shang Palace’ın İstanbul şubesi öyle başarılı ki nereye saklanırsa saklansın dolup taşmaya devam edeceği kesin.

        Neyse, geçen pazar otelin çok tutulan ‘Surf ‘n Turf’ adlı konsept brunch’ındaydım.

        Çok konuşulmasının sebebi Boğaz şeridindeki rakipleri Çırağan Palace Kempinski’den ve Four Seasons Bosphorus’tan bile iddialı olan büfeleri.

        Az bile konuşulmuş inanın. Türk mutfağının döneri, Çin mutfağının ördeği, Japon mutfağının suşisi de var, tatlılara, istiridyeye ve midyeye ayrılmış devasa büfeleri de.

        Bunla da kalmamışlar istakozu da dahil etmişler mönüye.

        Edith Piaf’tan Ajda Pekkan’a uzanan şarkılardan oluşan canlı müzik performansı da cabası. Gündüz saatine göre hayli yüksek seste olsa da…

        Hem Boğaz manzaralı, hem zengin, hem de fiyat/ eder dengesi son derece başarılı bu brunch’ı özellikle çocuklu aileler kaçırmasın derim. Zira tam önündeki iskeleye yanaşıp kalkan vapurlara bakarken çok eğleniyor ufaklıklar.

        Nişantaşı’ndaki Viyanalı

        BUNDAN tam 27 yıl önce Nişantaşı Atiye sokaktaki küçük bir konakta Viyana pasta ve kahvelerini İstanbullularla ilk tanıştıran mekânlardandır Cafe Wien.

        Cafe Wien epeydir bu küçük konakta değil. Gerçi yine Nişantaşı’nda ve yine küçük bir mekânda ama bu kez Reasürans Pasajı’nda.

        Beyazımsı aydınlatmasını çok iştah açıcı bulmasam da ufak tefek değişiklikler yapmışlar dekorasyonda. Şık da olmuş.

        Avusturya mutfağı deyince “Şinitzel’den başka neleri var ki?” diye düşünenlerin çok olduğunu biliyorum. O yüzden Avusturya ve Viyana mutfağının özellikle tatlı ve pastacılıkta dünyanın önde gelen mutfaklarından biri olduğunu belirtmek isterim.

        Burada da sachertorte ve apfelstrudel gibi klasik tatlıları, wiener melange, mozart, einspanner gibi kahvelerle sunmaya devam ediyorlar. Çok kişinin yalnızca pastane olduğunu düşündüğü Cafe Wien’de schnitzel, bratwurst ve gulaş gibi Viyana yemeklerinin de olduğunu belirteyim. Üstelik çok da başarılılar…

        Divan İstanbul’da Gaziantep mutfağı

        BAHSEDECEĞİM proje aslında bir otel zinciri için son derece basit ama bir o kadar da dikkat çekici.

        Geçen hafta Divan İstanbul’un Genel Müdürü Arcan Bayraktaroğlu aradı ve otelde ‘Lezzet Festivali’ adlı bir etkinliğe başladıklarını söyledi.

        Divan otelleri ülkemizin en büyük otel zincirlerinden biri. Onlar da bunun avantajını kullanarak Adana, Gaziantep, Mersin ve Adana’daki otellerinin şeflerini belirli haftalarda İstanbul’un mutfağına sokmaya karar vermişler.

        Ben Divan Gaziantep’in şefi Osman Kaplan’ın ocağın başına geçtiği Antep mutfağına denk geldim.

        Aralarında şıveydiz, içliköfte, altı ezmeli kebap ve Antep katmeri gibi 11 çeşit tadımlık lezzetten oluşan bir set mönü hazırlamış Osman şef.

        Yerinden gelmiş malzeme ve baharatlarla aslına uygun bir şekilde hazırlanan lezzetleri İstanbul’un orta yerinde tatmak eşsiz…

        Meraklılarına Divan İstanbul’un ‘Lezzet Festivali’ni tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar