Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BIRAKIN Bodrum’u, Çeşme’yi; bir Kuşadası, Alanya ya da Fethiye popülaritesinde bile değildir. Hatta Bozburun ve Selimiye gibi nispeten daha sakin yerlerden bile daha içine kapanıktır Sarıgerme.

        O yüzden çok az kişi bilir Muğla’nın Dalaman İlçesi’ne bağlı bu küçük köyü...

        Bilenin bir daha zor vazgeçtiği köylerdendir aynı zamanda. Tesis sayısı az olmasına rağmen otelcilik dilinde ‘tekrarlayan müşteri’ye en fazla ev sahipliği yapan beldelerdendir de.

        Dalaman Havalimanı’na olan 15 dakikalık mesafesi, geniş kumsalı, ılık denizi ve rüzgârı başlıca özelliklerinden.

        Geçen hafta sonu uzun yıllar sonra Sarıgerme’deydim. Giyinip kuşanmamanın, programdan programa koşturmamanın bedene ve ruha ne kadar iyi geldiğini bir kere daha hatırladım resmen.

        Cumartesi akşamı bir grup gazeteci Hilton Dalaman Sarıgerme Resort & SPA’nın deniz ürünleri restoranı Vera’da otelin genel müdürü Ali Tunç Batum’la yemek yedik ve sohbet ettik.

        TATİLDE KİTAP OKUMA KEYFİ

        Otelcilerle ne zaman muhabbet etsem birbirinden ilginç şeyler öğrenirim hep. Bu kez de muhtaç sokak hayvanlarını veterinere götürmenin otel personelinin görev tanımlarında yer aldığını öğrendim.

        Batum ayrıca Alfa Yayın Grubu’nun katkılarıyla yarattıkları kitabevi konseptini anlattı.

        Tatillerini geçirirken misafirlerine birbirinden sürükleyici romanların yanı sıra tarih, kişisel gelişim, deneme, öykü, biyografi, incelemearaştırma ve çocuk kitapları gibi birçok kitaba ulaşma fırsatı sunmuşlar.

        Türk ve dünya edebiyatının seçkin yazarlarının yer aldığı kitabevinde Ayşe Kulin, Adalet Ağaoğlu, Ahmet Ümit, Selim İleri gibi yerli isimlerin yanı sıra Halit Hüseyni, Elena Ferrante, Georges Simenon, Dougles Adams ve Anton Çehov gibi yabancı yazarlara da yer vermişler.

        Çok güzel ve örnek alınası bir iş olmuş bu kitabevi işi. Cidden bravo!

        ************

        Kebap, nargile ve tavla

        BİRKAÇ hafta evvel ilk yazanlardan biriydim Four Seasons Hotel Bosphorus’un rıhtımında açılan ocakbaşını. Otel yönetimi ülkenin en iddialı kebapçılarından biri olan Köşebaşı’ndan aldığı bir ustayla soyunmuştu işe.

        Boğaz şeridinde bolca balıkçı ama çok az kaliteli kebapçı olduğunu, dolayısıyla yerinde bir karar olduğunu da yazmıştım.

        Benim gibi düşünmeyen meslektaşlarım olduğunu gördüm. Sabah Gazetesi’nden Emre Aköz köşesinde, gurme Mehmet Yalçın da sosyal medya paylaşımında bu konudan bahsetti. Her ikisi de kebap konseptinin Four Seasons gibi bir otele yakışmadığından bahsediyordu.

        Üstelik sadece Four Seasons’ta değil, hemen her yerde bir sıradanlaşma ve kalite gerilemesi gözlendiğinden, çıtanın düştükçe düştüğünden bahsediyorlardı.

        Bunun üzerine başka gazeteci arkadaşlarımla da aynı konuyu konuştum. Onlar da Four Seasons, Çırağan Palace Kempinski ya da Raffles gibi üst segment otellere kebap, nargile ve tavla gibi şeyleri yakıştırmadıklarından bahsettiler.

        Aynı fikirde değilim. Ülke turizmini şu an Araplar ayakta tutuyor. Özellikle de İstanbul’da. Turizmciler de doğal olarak misafirlerinin tercihleri yönünde uygulamalar hayata geçiriyor.

        Bundan doğal ne olabilir ki? Tıpkı bir zamanlar ülke Avrupalı, Uzakdoğulu ve Rus turistten geçilmezken onların hoşuna gidecek pek çok şey yaptıkları gibi...

        Diğer Yazılar