Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN haftanın yoğun kültür sanat koşuşturması arasına sıkışan son derece sıra dışı bir yemek daveti vardı İstanbul’da.

        Davet Nişantaşı’ndaki bir spor mağazasındaydı.

        Sıra dışılığına gelince...

        20 davetliye (İstanbul şartlarında çok zor olsa da) ne daha erken ne de daha geç tam 20.30’da mağazada olmaları söylenmişti.

        Davetlilerin hepsi aynı anda ışık ve ses şovları eşliğinde mağazanın üst katına alındı.

        Burada dev bir yemek masası kurulmuştu. Bu masa öyle sıradan bir masa değildi. Camdan masanın altı Matrix’i andıran grafiklerin hareket ettiği ekranlarla donatılmıştı. Başına ve ucuna duran açık hoparlörler yerleştirilmişti. Hoparlörlerin perdelerine küçük köpük taneleri yerleştirilmişti ve her bas vuruşunda bu köpükler sıçrayarak görselliğe ahenk katıyordu.

        Her davetlinin önünde eski ofis telefonlarından konulmuştu. Masanın etrafı ise ekranlarında dijital görsellerin bulunduğu 90’lı yıllara ait bilgisayar monitörleriyle donatılmıştı.

        Gelelim mönüye..

        Mathias Rust, Berlin Duvarı, İnternet Balonu, Kemik Plaklar ve Banksy. Evet yemeklerin isimleri böyleydi.

        Mesela Mathias Rust.

        Rust, 1987 yılında henüz 19 yaşında bir gençken Cessna tipi küçük uçağıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin başkenti Moskova’daki Kızıl Meydan’a inmeyi başaran Alman amatör pilot.

        Mathias Rust’ın adını taşıyan yemek ise Kızıl Meydan’a ve bu meydandaki Aziz Vasil Katedrali’ne gönderme yapan kızıl bir gazpaço çorbasıyla katedrali anımsatan yengeç etlerinden oluşuyordu. Kâsenin üzerine ise Rust’ın uçağını temsilen rezeneli bir tuile kıtırı yerleştirilmişti.

        Her yemek servisinde o yemeğin ismine dair bir hikâye, kimi zaman çalan telefonların ahizesinden kimi zaman da dersini iyi çalışmış bir organizatör tarafından aktarılıyordu davetlilere.

        Bu gençler çok popüler

        BEN ve benim gibi orta yaşlıların hiç haberi yoktu varlıklarından. Meğer ne meşhurlarmış gençler arasında.

        Şaştık kaldık hikâyelerini dinleyince.

        Onlar Emirhan Paralı, Sinan Büdeyri ve Sarper Ulusel adında üç gastronomi meraklısı genç.

        Emirhan ve Sinan Sabancı Üniversitesi’nde yönetim bilimleri eğitimi görmüş. Sarper ise Yeditepe Üniversitesi’nde sanat ve tasarım okumuş. Üçü de yurtdışında çeşitli mesleki eğitimler aldıktan sonra hikâyesi olan yemekler düzenlemek üzere bir araya gelmiş ve Wondercats’i kurmuşlar.

        2016’dan beri birbirinden farklı yerlerde, sihirli hikâyelerle dolu yemekler düzenliyorlarmış.

        Bu yemeklerden haberdar olmanın yolu hayli farklı.

        Yemek duyurularını almak için internet sitelerine kayıt olduktan sonra telefon numarası da kaydediliyormuş. Whatsapp üzerinden, yemeğin konseptiyle alakalı küçük bir ipucu, yemeğin kapasitesi, tarihi, hangi semtte olacağı ve ücretiyle ilgili bilgiler olan bir poster gönderiliyormuş. Masa dolmadan kişilere yemeğe katılacaklarını belirten mesajlar gönderiliyormuş.

        Yemekten 24 saat öncesine kadar açık adresi paylaşılmıyormuş.

        Yani ne yiyeceğinizi, nerede yiyeceğinizi ve kiminle yiyeceğinizi bilmeden katılıyormuşsunuz bu yemeklere. Davet sırasında sunulan her yemek hikâyenin bir parçasını oluşturuyormuş. Tüm parçalar yemek sonunda yerine oturuyormuş.

        Çok zevkli ve heyecanlı bir oyun gibi değil mi?

        Bir özür

        DÜNYANIN en iyi bağlarından biri olan Gaja ile ilgili yazımda Baba Anjelo Gaja’nın tam 18 kere pazarlık masasına oturduktan sonra aldığı bağların adının Piemonte olduğunu yazmıştım.

        Okuyucularımdan somelier Selen Gözen’den pazarlıkla alınan bağların Piemonte değil, Toscana bölgesindeki Ca’marcanda olduğuna dair bir e-posta aldım.

        Kendisine teşekkür ediyorum. Sizlerden de bu yanlışlık için özür diliyorum.

        Diğer Yazılar