Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR masanın üstüne dizili iki buçuk litrelik pet şişlerde sarı&kara içecekler, plastik çatal bıçak ve bardaklar, kâğıt tabaklar, bilgisayardan çalan bir “Happy Birthday” şarkısı, üflenen mumlar ve ardından dağıtılan ağır kremalı bir dilim pasta…

        Bu ofis hali…

        Çok benzer bir de ev versiyonu var aynı kutlamanın.

        Evet, çoğumuz için aynen de bu şekilde yaşanan yaş günlerinden bahsediyorum.

        Ama elbette bu, herkes için böyle değil. Özellikle de İstanbul sosyetesinin bazı hanımları için…

        SOSYETEYE KARIŞMAK ŞART!

        Bu hanımlar için kutlamalar yaş gününün birkaç gün öncesinde başlıyor.

        Yedi düvelden evlerine ve işyerlerine şaşaalı çiçekler ve hediyeler yağmaya başlıyor önce. Tabii bütün bunlar hanımlarımız tarafından naklen paylaşılıyor sosyal medyadan. Hal böyle olunca samimi olmadıkları bile gaza gelip, sırf onların sosyal medyasında görünebilmek için adım attıkları her yere hediyeler yolluyor ya da birtakım sürprizler hazırlıyorlar.

        Yaş günü yaklaştıkça (geneli ünlenmek isteyen) kutu yemek ve detoks içecek firması, güzellik salonu, terzi, butik, dişçi ve kuyumcu girmeye başlıyor devreye.

        Buralarda geçen zaman, yapılan alışveriş ve bakımlar, ne varsa aynen paylaşılıyor takipçilerle.

        Gelelim o beklenen güne…

        O gün genellikle sabah kuaförde başlıyor. Saç taranıp makyaj yapılırken ilk pasta da bu esnada kesiliveriyor. Elbette yayın devam. Mutlu manikürcü, fön tutan çırak ve patron da fonda…

        ***********

        İLK DURAK PAPERMOON

        SIRA adresi çoğunlukla Papermoon olan, kadın kadına yenecek öğle yemeğine geliyor. Bu yemeğin konseptli masa süslemesi yine ünlü olmak isteyen organizasyon şirketlerine emanet. Çünkü onlar bile markalarıyla naklen yayındalar…

        Derken moda dergilerinden fırlamışçasına şık ve gerilmiş hanımlarımız teşrif etmeye başlıyor sırayla.

        Ardından içi limon, nane, elma ve tarçın gibi sebze ve meyvelerle dolu koca bardaklarda bolca su, ama azıcık beyaz şarap içen hanımlarımızın hediye verme seremonisine geliyor sıra.

        Gucci, Chanel, Louis Vuitton ve Vakko gibi markalara ait paketlerin açılması da yayında. Bu yüzden alınan hediye bir zenginlik göstergesi.

        Bunu “Sacre Coeur” bazilikasından bile daha görkemli devasa bir pastanın mumlarının üflenmesi takip ediyor.

        Bir öğle yemeğiyle bitiyor bu hanımların yaş günü kutlamaları.

        Ufak bir saç ve makyaj değişikliği için uğranan kuaförde kıyafetini değiştiriyor hanımlarımız. Şimdi sıra akşam yemeği öncesi içki içilecek mekânda.

        Bunun da adresi genelde ya Morini’nin terası ya da Lucca’nın bahçesi oluyor. Geldik en yakın aile dostlarıyla yenecek eşli akşam yemeğine…

        Bu yemeklerin de adresi belli. Ya People, ya Hazine, ya da Frankie!

        Biz izlerken yorulduk değil mi? Ama onlar asla! Yayına devam…

        ***********

        İSTANBULLULARIN BEKLEDİĞİ GECE

        İLK açıldığında gerek dekorasyonu, gerekse farklı lezzetleriyle dünyanın birkaç kez “en iyi restoranı” seçilen NOMA’yı anımsatmıştı bana Maçka’daki Alancha. İstanbul’un sıra dışı yeme-içme mekânlarından biridir bana göre.

        Hem tanıdık hem de yeni hissi veren, sıradan sokak lezzetlerini bile sanat eserine çeviren şef Kemal Demirasal, kurduktan sonra yollarını ayırdığı Alancha’nın mutfağına girecekmiş tekrar. Ama bir günlüğüne… 21 Şubat akşamı müdavimleriyle buluşacak olan şefin elinden çıkan lezzetler bu kez “gastromüzikal” bir konseptle sunulacakmış. Bu akşam kaçmaz!

        Diğer Yazılar