Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYADA kendimi en iyi hissettiğim 4 yer Kapadokya, New York, Yunan Adaları ve Göçek koylarıdır. Buralarda nedendir bilmem ama ağzımdan burnumdan aldığım nefesi bile bir değişik, sanki GDO'suyla oynanmışçasına bir ayrı renkli hissederim ve kıymetle çekerim içime. Bu favori dörtlümün içindeyse Fethiye ve Göçek koyları en sık sığındığım limanlardır.

        Geçtiğimiz hafta sonu denizden hâkimi olduğum bu koyların yabancısı olduğum yükseklerinde, sabahları bulutların denize sünger çektiği zirvelerindeydim. Fethiye'deki Kabak Koyu'nun 350 metre yükseğinde 41 derece eğimli bir araziye kurulmuş Lessiya Hotel'de. Hikâye şöyle:

        Turizm sektörüyle müşteri olmak dışında uzaktan yakından bir ilgisi olmayan kendi tabiriyle "elektrikçi" Coşkun Yılmaz, bulunduğu lokasyon itibarıyla oldukça dik, zorlu hatta yolsuz ve izsiz ama mükemmel bir manzaraya sahip bir arsa alıyor yıllar önce. Otel yapmak hiç aklında olmadığı gibi ev yaptırmak için bile öyle çok hevesi yokmuş.

        OTEL KURALLARI PEK GEÇMİYOR

        O çok heveslenmese de bu dik yamaç adeta Coşkun Bey'in dikkatini çekmeye çalışırcasına önce bölgede az rastlanan temiz suyu bahşetmiş sahibine. Su çıkınca hafif ekip biçme, derken elektrik çekme, sonra biraz daha muhkem bir yol filan derken; bu yamaç girmeyi başarmış artık Coşkun Bey'in hayatına ve aklına, fikrine, zikrine. Ve sonunda karar vermiş tüm zorlukları göze alıp oldukça meşakkatli bir zemin ve inşaat çalışması gerektiren bu 10 dönümlük araziye birbirinden bağımsız 8 odalı otelini dikmeye.

        Konumundan dolayı doğal olarak konuklarının da farklı olduğu bu otelde "otel kuralları" pek geçmiyor. Yani "Sabah kahvaltısı saat 07.00'de başlayıp saat 10.00'da biter" ya da "Havuza atlamak tehlikeli ve yasaktır" gibi sıkıcı kurallar, "Oda servisi mönüsünün dışına çıkamıyoruz efendim" gibi otel hayatına dair dayatmalar yok.

        KEREVİZ YAPRAĞI SALATASI ÇOK İYİ

        Dönüp baktığında; tam olarak faaliyete geçmemiş olmasına ve henüz servisinin oturmamış olmasına rağmen, Lessiya Hotel'in 1-2 ufak dokunuşla "Small Luxury Hotel of The World"e girmesi işten bile değil.

        Havalimanı transferlerindeki "şampanya ve çilek" ikramıyla, eşine rastlanması zor konumundaki "masaj çadırı" ve Belçika'dan transfer mutfak ekibinin elinden çıkan kereviz yaprağı salatası ile fark yaratacağına inandığım otelin tek kusuru, o güzelim ve konforlu odalarda vakit geçirmeyi adeta baltalarcasına dekore edilmiş, Ege'nin dokusuyla alakasız, dağ otelivari, kasvetli iç dekorasyonu ve aksesuvarları.

        35 BİN TL’Yİ VER, KOYU KAPAT

        Ülkemize yaşanan Rus turist akımın ilk yıllarıydı. Döneminin Ruslar tarafından en çok rağbet gören otellerinden biri olan Antalya'daki Sungate'in barında oturuyordum. 2 yanımdan barmene doğru uzanan koldaki komple taş kaplı Cartier Pasha saatten gözüme yansıyan parıltıyla, aynı zatın gözlüğünün taşlarından yansıyan ışık hüzmelerinin gözümü kamaştırması durumunu aynı anda yaşamıştım. Üstelik bu bir Rus kadını değil, bir Rus erkeğiydi.

        Bizim Özal sonrası zenginlerimizi bile zorlayan bu Rusların parayı ne yapacağını şaşırma durumundan bahseden bir otel çalışanı; "Gilan Mücevheratın bu oteldeki mağazasının cirosu, diğer şubeleri arasında 1 numara. Oda servisiyle 250 bin dolarlık pırlanta setler sipariş veriyorlar dairelerine" demişti. Bu durumun sınırları artık Antalya'yı ve görmeye hiç alışık olmadığımız Göçek koylarını aştı.

        Geçen hafta adını vermeyeceğim Göçek'in en ünlü koylarından birindeki ünlü bir mekâna, 2 mega yatla ve helikopterle gelen Ruslar, dışarıdan kimsenin alınmadığı bir parti verdiler. Ve bunun için de 1 gece için tam 35 bin TL ödediler.

        Diğer Yazılar