Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Özüne döndüğü için kışın gitmeyi en sevdiğim, Televole’ye döndüğü için de yazın gitmeyi en sevmediğim Alaçatı’daydım geçen hafta. Bahanesi, bu sene 5’incisi düzenlenen “Alaçatı Ot Festivali”ne katılmak; şahanesi ise Alaçatı’nın çağdaş duruşuna kavuşmuş olmak. Bu sene her zamankinden çok daha fazla bir katılımla kutlandı festival. Öyle ki Ferdi Baba, Mitu, Asma Yaprağı, Göz Lokal ve L’escargot gibi ünlü restoranlarda oturacak bir masa, 15 Eylül, Köşe ve Orta gibi kahvelerde ilişecek bir iskemle bulmak için nerdeyse “torpil” gerektiğini söylesem abartmış olmam. Bu hengâmenin içinde nispeten şanslıydık zira Komili’nin yönetiminin başındaki isim Genel Müdür Ümit Ersoy ile tadımın başındaki Operasyon Müdürü Mehmet Cavlı’nın önceden garantiledikleri masaların konukları olduk. Buyurun bu masaların her kalemi Alaçatı otları ve sebzeleriyle hazırlanmış L’escargot’da olanına. Farkı ise şahane lezzetlerin yanı sıra bir de “zeytinyağı tadımı” içermesi. Alaçatı’daki en sevdiğim mekânlardan biridir L’escargot Restaurant. 3 yıl önce damaklara armağan lezzetlerin durağı bu mekânı açtıklarında ilk ziyaretçilerinden biriydim şef Yılmaz Öztürk ve eşi Hande Öztürk’ün. Yine döktürmüşler. Mönü otlu köy ekmeği ve lavanta fümeli tereyağı ile başladı. Enginarın içinde sunulan enginar kalbi çorbasının ardından arapsaçı otu ezmesi üzerinde evde kurutulmuş etle devam etti. Nane, kekik, rezene ve Çeşme limonuyla servis edilen lagos balığı ile de son buldu. Yazarken canım çekiyor resmen bu emeği.

        ZEYTİNYAĞI TADIMI

        Zeytinyağı adına en temel yanlışlardan biri olan “Renk sanılanın aksine bir kalite göstergesi değildir” diyerek başlıyor degüstatör Mehmet Bey tadıma. Önümüzdeki mavi bardakların sebebi de buymuş. Zeytinyağında kalite dendiğinde asit oranı, lezzet ve koku en temel hususlarmış. Kaliteli bir zeytinyağının pozitif özelliklerini meyvemsilik, acımsılık ve yakarlık; negatif özelliklerini ise çamurluluk, küflülük, odunsuluk, hasırımsılık, metalimsilik ve kabalık oluştururmuş. Bu öyle de zevkli ki. Alaçatı’ya gitmenize gerek bile yok aslında damağınızı sınamak için. Varsa evinizde birkaç çeşit zeytinyağı; koyun renkli bardaklara, karıştırın sıralarını ve başlayın tatmaya. İnanın bütün olumlu ve olumsuz özellikleri yaşatacak burnunuz, diliniz, damağınız ve gırtlağınız size. Deneyin derim. BİR NOT: Adana’da ikincisi yapılan ve katılmak için çok hevesli olduğum “Portakal Çiçeği Karnavalı” bu sene de “Alaçatı Ot Festivali” ile aynı tarihe denk geldiği için yine katılamadım. Duydum ki yine şahane geçmiş. Buradan organizasyon firmalarına çağrı yapıyorum: “Benzer konseptteki iki festivalin tarihini birbirine denk getirmeyin lütfen!”

        Su modası

        Bu aralar dikkat çekecek derecede arttı su içmeden önce çantasından çıkardığı göz damlasıvari minik bir plastik şişeden 2 damlayı bardağına damlatmadan su içmeyen kadınların sayısı. Bu sıvı içtiğiniz suyun PH değerini artırıyormuş. Dolayısıyla vücudunuzdaki PH değerinin asit tarafı alkaliye dönüşmeye başlıyormuş. Yanlış ve sağlıksız beslenmenin yol açtığı halsizliğe ve yorgunluğa iyi geldiği söyleniyor. Kilo vermeyi hızlandırdığı ve cildi güzelleştirdiği de söylentiler arasında. Suya karbonat karıştırarak da suyun alkali değeri artırılabiliyormuş. Ama şık bir sofrada, o küçük şişeyi pahalı bir çantadan çıkarıp 1 -2 damlasını bardağa damlatmak “su içmenin en moda hali” bu aralar İstanbullu hanımlar arasında.

        Diğer Yazılar