Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAŞINI almak mı yoksa olgunlaşmak mı bilemiyorum ama yılların üzerimde etkili olduğu düpedüz ortada. Yoksa benim gibi bir müzik tutkunu, Blondie ve Pharrell Williams gibi dünya starları İstanbul’a konser vermeye gelmişken, hayatta onları bırakıp bağbozumuna Torbalı’ya gitmezdi. Dönüp baktığımda ise müthiş tarih bilgileriyle, mükemmel yemek organizasyonlarıyla harmanlanan ve ay ışığında gerçekleşen bu farklı bağbozumu davetine katıldığıma hiç de pişman değilim.

        KÖY KAHVESİNDEN AFRODİSİAS’A...

        Ünlü fotoğraf sanatçımız Ara Güler 1960’lı yıllarda Aydın’ın köylerini gezerken yolunu kaybeder ve kendini Geyre’de bulur. Köy kahvesinde gördüğü heykel başlarının sıklığı dikkatini çekince köylülere ”Nereden buluyorsunuz bunları?” diye sorar. Aldığı cevap şaşırtıcıdır. “Dağ taş, tarla bayır nereye kazmayı vursan bunlardan çıkıyor” der halk.

        Bol bol fotoğraflarını çeker sanatçı bu tarihi kalıntıların. Çokça kişiye gösterse de pek umursayan olmaz.. Taa ki fotoğrafları bir Amerikan dergisinde yayınlanıp dünyanın gözünün Türkiye’ye çevrilmesine sebep olana kadar. Böylece ortaya çıkar ki bizim köylülerin bunca yıldır kazma vurdukları topraklar, Tanrıça Afrodit’e adanmış dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olan Afrodisias’mış.

        Bu seyyah; yazar, köşe yazarı olan usta rehber Saffet Emre Tonguç’tan dinlediğim Lucien Arkas bağlarının da içinde bulunduğu coğrafyaya ait hikâyelerden yalnızca biri. Bir diğeri ise vaktinde 40 bin kişinin yaşadığı ve henüz 90’lı yıllarda kazılarına başlanan Metropolis antik kentinin hikâyesi.

        Metropolis antik kentinin en önemli özelliklerinden biri devrin en kaliteli üzüm bağlarına ve zeytin ağacı türlerine sahip olması. Hal böyle olunca da kent, şarap, zeytinyağı ve kandil yağı üretiminde son derece önemli bir merkez olmuş. Zenginliği ve refah seviyesi oldukça yüksek olan kent, gücünü göstermek için bir de sembol yaratmış. Doğanın en güçlü hayvanlarından olan kartal ve aslanın birleşmesinden esinlenen efsanevi Grifon figürüyle kendini simgelemiş.

        SIRA DIŞI ZİYAFETLER

        ARAZISINDE Metropolis kentine su taşıyan bir kanal ile bir de Tümülüs’ün bulunduğu bağlarda çok farklı 2 yemeğe katıldım. Biri soylu ve ünlü kişilerin eşyaları ile defnedildiği Tümülüs denilen devasa tümseğin üstünde; diğeri ise duvarları Ferruh Başağa, Abdurrahman Öztoprak gibi çağdaş Türk ressamlarının eserleriyle bezeli mahzen binasında. Oldukça emek verilmiş ve gustosu yüksek ikramların arkasında ünlü şef Kemal Demirasal ve Cem Tunca’nın ekibi vardı.

        TONTON İHTİYAR LUCIEN BEY

        Akşam yemeğinde yanımda oturan Lucien Bey son derece mütevazı ve esprili bir şahsiyetti. Masadaki sohbetin doğal hâkimi olan bu tonton ihtiyar, gecenin gidişatını çaktırmadan gözleyen bir atmaca gibiydi aynı zamanda. İnsanların acıktıklarından tutun da sıkıldıklarına kadar salonda olup biten her şeyi gözlemliyor ve kurmaylarını bu şekilde yönlendiriyor. Konuklarını özenle ağırladı ve iki yemek arasında çok kısa bir konuşma yaparak insanları ne yordu ne de sıktı.

        Diğer Yazılar