Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ocak 2014 başı itibarıyla, OECD (İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) İcra Komitesi Başkanlığı görevine başlayan Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mithat Rende ile Paris’te küresel gündemi konuştuk.

        Konseyin altında, Bütçe ve Dış İlişkiler ile birlikte üç Daimi Komite’den biri olan ve küresel ekonomik kararları filtre eden İcra Komitesi’ne seçilen Rende, “kapsayıcı büyüme” kavramına vurgu yapıyor.

        Rende kapitalist sistemin devamı için, fakirliğin azaltılması ve zenginliğin sürdürülebilir olması gereğine işaret ediyor: “kapsayıcı büyüme stratejisi”ni açıyor:

        “2008 finansal krizi, tek başına milli gelirin büyüklüğünün bir şey ifade etmediğini, büyümenin kimler tarafından paylaşıldığının önemli olduğunu gösterdi.”

        FAKİRLER NASIL TÜKETİCİ OLACAK?

        OECD, “Konvansiyonel kapitalizm neden başarılı olamadı?” sorusuna bir yanıt buldu.

        Yatırımları, kalkınma ve büyüme politikalarının önüne koydu.

        Afrika’dan örnek veren Rende, “Doğal kaynakları var ama bunları pazara ulaştıracak limanları, demiryolları, havayolları yok. O nedenle kalkınmada, altyapı yatırımlarına öncelik verilmesi gerekiyor” diyor.

        Zenginlerin refahının sürmesi; fakirler, göçmenler, kadınlar ve gençlerden oluşan kırılgan grupların “tüketici” olarak sisteme katılmaları ile mümkün olabiliyor.

        İşgücünün milli gelirden aldığı payı artıran daha adil bir kapitalizm öneriliyor.

        SİHİRLİ ANAHTAR: TEKNOLOJİ VE BECERİ

        Rende, fakirlerin kapitalizmi nasıl kurtaracağı sorusuna şu yanıtı veriyor:

        “Fakirler güçlendirilmeli. Sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi sağlanmalı. İşgücü piyasında yer alabilmeleri için beceri kazandırılmalı, okul öncesi eğitim yaygınlaşmalı.”

        21. yüzyılda en büyük tehdidin teknolojiden geldiğini söyleyen Rende “Önlem alınmazsa, 2050’de istihdamın yüzde 46’sını robotlar üstlenecek” diyor...

        Halkın vergisi ile yolları, havalimanları, köprüleri, yapan zenginlerin; işçileri güçlendiren eğitim ve sağlık harcamalarına kaynak aktarmalarının zamanı geldi.

        İlk işareti ABD Başkanı Barack Obama verdi: zenginlerin vergi yükünü artıracak.

        OECD üyeleri için hazırlanan “Yeni Yaklaşımlar” kitabında, “teknoloji-eğitimbeceri” öncelikleri sıralanıyor.

        Rende, yüksek teknoloji çağını anlatırken, 21. yüzyıl eleştirisi yapan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in “Uçak - otomobil yapıyoruz ama yazılımları Uzakdoğu’dan, ABD’den alıyoruz” sözlerini hatırlatıyor.

        TÜRKİYE ZENGİN ÜLKELERE ‘KAPSAYICI OLUN’ DİYOR

        Rende, G-20 Dönem Başkanı Türkiye’nin belirlediği Antalya Liderler Zirvesi gündemi hazırlıklarında; OECD, Dünya Bankası, IMF ve Uluslararası Enerji Ajansı gibi kurumlardan destek aldığını belirtiyor.

        Türkiye G-20’de bu yıl ilk kez, “E-20” adıyla enerji bakanlarını toplayacak.

        Türkiye’nin bu tercihi, Ortadoğu ve Rusya’daki dengelerin değişmesiyle, yeniden şekillenen enerji haritasında güçlü ortak olma iddiasını ortaya koyuyor.

        Rende G-20 gündeminde Türkiye’nin “yaklaşım” farklılığını da belirtiyor:

        “Tarım ve çalışma bakanlarını da toplamak istiyoruz. Kalkınmanın insani boyutuna önem veriyoruz. Kapsayıcılıkta iki şey söylüyoruz: Toplumun içinde eşitsizliklerin giderilmesi ve dünyada fakir ülkelerin kapsanması... OECD’deki kapsayıcılık; sistemin iyi işlemesini hedefliyor. Türkiye, uluslararası sistemdeki eşitsizliğe vurgu yapıyor. 196 ülke içinde fakir olanlarını hedefliyor ve diğerlerine ‘Sistemin sürdürülebilir olması için, fakir ülkeleri dışlayamazsınız’ diyoruz...”

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 üyesinin, dünya barışında söz sahibi olması eleştirisini hatırlatıyorum.

        Rende, OECD’nin ekonomik konularla ilgilendiğini, ancak sistemin istikrar ve barış ile sürdürülebileceğini vurguluyor:

        “Fakirleri dışlarsanız, ticaret yapamayacaksın. Dünyada büyümenin en önemli araçlarından birisi ticaret. Bu insanlara diyoruz ki: ‘Yalnız ticaret yapmayın. Fakirleri iterseniz, uluslararası sistem yürümez.’ Çünkü onlar göçmen üretir, suçlu üretir. Herkesin yararlanacağı, bir kolektif kalkınma modelini savunuyoruz.”

        Artık zenginler küresel vicdanı oluşturmuyor

        1976’da dünyanın en zengin 7 zengin ülkesinin bir araya gelmesi ile kurulan G-7 birliğinin, süreç içinde genişleyerek 1999 yılında G-20’ye evrildiğin söyleyen Rende, “vicdanlı kapitalizm” aşamasına dikkat çekiyor: Eskiden zenginler kulübüydü. Neden G-20’ye ihtiyaç oldu? Artık sadece zenginler dünyanın küresel vicdanını oluşturamaz hale geldiler. Türkiye, Güney Afrika, Endonezya gibi yükselen ekonomiler olmadan sorunların çözümlemeyeceği görüldü. Meseleler büyüyünce G-20 oluştu. Uluslararası kapitalist sistemin temel sorunu ortada: Dünyada zengin 85 kişinin mal varlığı, 3.4 milyar (dünya nüfusunun yarısı) kişinin mal varlığına eşit. Orta sınıfa dayalı büyüme tıkanıyor.

        Diğer Yazılar