Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul’da 6’ncı kez düzenlenen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’ne geçen yıl ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden katılmış ve Rusya’nın Ukrayna ve Kırım’daki operasyonlarına ayar veren tonda açıklamalar yapmıştı.

        Bu yıl aynı toplantıda yine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “bir bölen” olarak oturmadığı masayı karıştırmayı başardı.

        40 ülkeden 600 katılımcıya “Hoşgeldiniz” demek üzere kürsüye gelen Atlantik Konseyi Başkanı ve CEO’su Frederick Kempe’nin “Şiddet anormal derecede arttı” cümlesi; öznesi Rusya ve Suriye olan gündemi de belirlemiş oldu.

        Kempe, tek tek ele alınamayacak değişimleri “Suudi Arabistan’da liderliğin değişmesi, Yemen savaşı, IŞİD’in büyümesi, Rus askeri müdahalesi” olarak sıralarken, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük saldırıyı yaşayan Paris’i, IŞİD’in Ankara, Beyrut ve Sina Yarımadası’ndaki katliamlarıyla hizalaması, ekonomi ve enerjiden ziyade, güvenlik konularına odaklandıklarını ortaya koyuyordu.

        SURİYE SORUNU RUSYA’SIZ ÇÖZÜLÜR MÜ?

        Grand Tarabya Otel’de düzenlenen Zirve’nin önceki günkü “Rusya ve Komşuları” panelinde Küresel Enerji Merkezi Kıdemli Uzmanı Friedbert Pflüger’in, “Soğuk savaş sonrası ABD dünyayı tek başına yönetmeye çalıştı ve yönetemediği de ortada. Dünya tek kutupla yönetilemiyor” sözleri, Putin’siz çözümün mümkün olmadığını düşünenleri temsil ediyordu.

        Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Suriye’deki durumu ve IŞİD ile uluslararası mücadeleyi görüşmek üzere Washington ve Moskova ziyaretleri yapacak.

        Hollande’ın, 24 Kasım’da ABD Başkanı Barack Obama ile yapacağı görüşmeden sonra, 26 Kasım’da “son sözü” söylemek üzere Putin ile masaya oturarak bir takvim belirlemesi bile “Rusya’sız çözüm” isteyenlerin midesine kramplar girmesine yetiyor.

        280 BİN MÜLTECİYE 8.5 MİLYAR DOLAR

        Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar-Kitaroviç’in açış konuşmalarını yaptığı bölümde kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin uyguladığı “Açık Kapı” politikasının bilançosunu verdi:

        “Yaklaşık 5 yıldır Suriye ve Irak’tan gelen 2.5 milyon göçmenin yol açtığı ekonomik ve sosyal yükün tamamını, ülke olarak tek başımıza sırtlandık. Suriye’den gelen göçmenlere kamplarda verdiğimiz hizmetler için 8.5 milyar dolar harcadık. Bu kamplarda ne kadar kişi yaşıyor? 280 bin. Diğerleri ülkemizin değişik yerlerine dağıldı. Şu anda sadece İstanbul’da 500 bin mülteci bulunuyor.”

        Erdoğan’ın mülteci bilançosunun alt okuması, Avrupa Birliği ve ABD’de yükselen mülteci karşıtı politika çağrıları...

        Ekonomik durgunluk, fakirlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik sorunlarının önemini koruduğunu ifade eden Erdoğan, “Hiç kimse kendini insani krizlerden ayrı tutma hakkına sahip değildir. Türkiye verdiği onurlu mücadelede yalnız bırakıldı” diyor.

        IŞİD ve Suriye sorunu ekseninde Erdoğan’ın dile getirdiği “Terör Paris’te kapıyı çaldı. Bitti mi? Başka bir yerde de çalar” öngörüsüne itiraz edenin olmadığı Zirve’de, olumlu gelişmeler hanesine “İran’la nükleer görüşmelerin” yazıldığını da vurgulamalıyım.

        EKONOMİSİZ “ATLANTİK” SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?

        Adı “Atlantik” olan bir kurumun, “Enerji ve Ekonomi” başlığı altında düzenlediği bir zirvede “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı”nın (TTIP) anılmaması dikkatimi çekiyor. ABD Başkanı Obama, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un, Şubat 2013’te yaptıkları ortak bir açıklamayla AB ve ABD arasında kapsamlı ticaret ve yatırım ortaklığı kurulması için karar alınmıştı.

        ABD ile AB arasındaki müzakerelerde son düzlüğe girilirken, Türkiye’nin “taraf” olma talebine yönelik bir seçeneğin ortaya çıkmaması, ekonomi çevrelerinde sorun olmaya devam ediyor.

        Türkiye’nin bu ortaklığın dışında kalması halinde 20 milyar dolara varan bir maliyetle karşılaşacağı iddia ediliyor.

        Mülteci yardımıyla yetinen bölgenin sınır koruyucusu bir Türkiye bekliyorlarsa, buradan “katılımcı kalkınma” çıkmaz.

        G20’de belirlenen 2018 kalkınma hedefleri de dosyalarda kalır!

        Diğer Yazılar