Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı avukat Şeyma Döğücü’nün davetiyle Shangri-La Bosphorus Otel’de düzenlenen “İş Kadınları Buluşmaları”nda, 16 Nisan Anayasa refandurum sürecini, “Pasifik çarpışması” vizyonuyla anlattı. Mevcut sistemde bürokrasiden kaynaklanan engellere değinen Albayrak, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun adını vererek “En son Afyon mitinginde kılıçları çektik, inşallah anlaştık” örneğini verdi.

        İstanbul iş dünyasından çok sayıda kadının davet edildiği toplantıda, salondan soru da alan Bakan Albayrak, ABD’deki temaslarında bu ülkede 160 kadar FETÖ okulunda eğitim gören 71 bin gencin ülkeleri için oluşturduğu güvenlik tehdidine dikkat çekti.

        Albayrak’ın verdiği diğer bir örnek Amerika’da yaşayan 30 yıllık arkadaşı üzerinden geldi.

        Eski ABD Başkanı Barack Obama tarafından “Genç Bilim İnsanları ve Mühendisler” ödülüne layık görülen bilim adamı Ahmet Yıldız ile 2013 Aralık ayında aralarında geçen konuşmayı aktardı.

        Özetle Fethullah Gülen bir gün “Müslüman değilim, taşa toprağa tapıyorum, Türkiye’nin dışındaki ülkelere hizmet veriyorum” derse, ne diyeceğini sorduğunda; 8 vakit namaz, 3 ay oruç tutan Yıldız’ın, “Bir bildiği vardır” yanıtıyla karşılaştığında yaşadığı şoku aktarıyor.

        ‘MODERN İPEK YOLU, DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK’

        PYD/DEAŞ’ın küresel desteklerine de dikkat çeken Albayrak; 16 Nisan refarandumunda iş dünyasını ilgilendiren yönetim sistemi değişikliğini ifade ederken de ABD Başkanı Donald Trump’ın kabinesindeki iki isme işaret etti: Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan ABD enerji devi Exxon Mobil CEO’su Rex Tillerson ve ABD Hazine Bakanlığı’na atanan eski Goldman Sachs ortağı Steve Mnuchin...

        Albayrak son 10-15 yılda ekonomi, güvenlik ve eğitim alanlarını da kapsayan küresel değişimin ortaya koyduğu resmi şöyle çiziyor:

        Amerikan hükümetinin başkanın da resmi anonsusuyla birlikte önümüzdeki 10 yılda bir Pasifik çarpışmasına doğru gidişatla ilgili hiçbir şüphe yok artık. 2020’leri konuştuğumuzda dünyanın en büyük ekonomisi bütün reel rakamlara göre Amerika olmayacak. Gelecek 10 yılda sadece Çin ve Hindistan’ın ekonomik büyüklüğü G7 ülkelerini geçiyor. Yine bu iki ülkenin sadece nüfus olarak toplamı 3 milyar olarak dünya nüfusunun yarısını teşkil ediyor.

        Dünyadaki ekonomik dinamiklerin artık geçtiğimiz yüzyılın ezberleriyle okunma ihtimali kalmadı. Önümüzdeki mayıs ayında bu “Modern İpek Yolu”nun resmi açılışı için Pekin’e davet edilen 15 ülke liderinden biri Cumhurbaşkanı’mız.

        Denizyollarının güçlenmesiyle ekonomik gücü Batı’nın eline vererek kaybeden Doğu, dünya nüfusu ve ekonomisinin 3’te 2’sini barındıran bu ekosistem, başka bir dönemi açacak. 500 sene önce bu resmin en doğusunda Çin varken, en batısında Osmanlı Devleti vardı; şimdi Türkiye var. 16 Nisan sonrası yeni Türkiye, bölgesel ve küresel gelişmelere karşı millet olarak güçlü ekonomiyle mücadele edecek. Türkiye’de ezici çoğunluğun özellikle 15 Temmuz’dan sonra bu resmin çok net farkında olduğunu düşünüyorum.

        15 Temmuz’da olduğu gibi. Avrupa’nın dinamosu bir ülke olarak küresel sanayi ve üretimde rakibi olma yolunda hızla ilerliyorsanız, doğal olarak esnaf tabiriyle kıskançlık olacaktır. Eski Türkiye’nin korkularını, ayrıştırıcı dilini Yenikapı’da gömdük.

        ‘VEYSEL HOCA’YLA KILIÇLARI ÇEKTİK’

        Türkiye 10 sene sonra enerji ihraç edecek. Son 10 yılda 385 milyar dolar enerji ithalatı yaptık. Madeni de eklersek yılda 50 milyar dolardan fazla enerji ve tabii kaynak ithalatı yapıyoruz. Bürokrasinin genlerine işlemiş bir bakış açısı var: Ya o, ya bu. Hep bir tarafı küstürerek Türkiye’yi tercih yapma noktasında bırakarak yalnızlaştırma politikası genlerine işlemiş. Yeni dönemin adı, “hem o hem bu”. Rusya’yla da, ABD’yle de, İsrail’le de, Avrupa’yla da, İran’la da yapacağız...

        Yeni Anayasa ile iş odaklı icracı yönetimin önü açılacak. Standart bir bakanın mesaisini böldüğünüzde, yüzde 15’ini bakanlığa ayırabiliyor. Haftanın bir gününü ayırabildiği bakanlıkta, dağ gibi sorunları nasıl çözeceksiniz?

        Cumhurbaşkanı istemediği zaman bir daire başkanını atayamıyorum. Palyatif çözümlerle gidiyoruz. Bugünkü duruma mucize gelmişiz. İş dünyası yakınıyor: Fabrika yapacağız, ÇED lazım, o lazım, bu lazım. Bakanlık olarak direk dikeceğim. Buna 9 ayda ÇED çıkıyorsa, siz düşünün özel sektörün halini…

        Ekibimle bakanın ayağına gidip, her gün bakanı arayıp “İzin çıkmazsa külahları değişiriz” diye takip etmesem direk dikme sürem 2 seneden 3 aya düşmez. Veysel Bey’le 1 senedir çözmeye çalışıyoruz. En son, Afyon mitinginde Veysel Hoca’yla kılıçları çektik, en sonunda anlaşıyoruz inşallah.

        ‘UMREK BİR DEVRİMDİR’

        Madencilik alanında o kadar geriyiz ki, içim sızlıyor. Yılda 10 milyar dolar maden ithal ediyoruz. Türkiye haritasına baktığınızda arama sondaj yüzdesi yüzde 30. Yüzde 70’in altında ne var bilmiyoruz. Öyle yasal düzenlemeler var ki, süreci tamamlayana madalya takmak lazım, çoğu yolda telef oluyor. Bulmadığı madene para ödüyor. Veysel Bey’e göre Türkiye’nin yüzde 70’i orman ama, hakikatte yüzde 30... Madencilerin en büyük zorluğu, finansmana erişim. Garantisi olmadığı için bankadan kredi alamıyor. Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) devrimdir. Uluslararası Madencilik Raporlama sistemi kurduk. Bu raporla bankalardan kredi sağlayabilecek.

        Diğer Yazılar