Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK), 26-29 Nisan arasında Olivtech Fuarı’nda “tağşiş” ve “taklit” sorununu masaya yatırdı. UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ümmühan Tibet, son 10 yılda kişi başına zeytinyağı tüketimi 2’ye katlanırken, markalı satışın 50 bin tonu aşmadığına dikkat çekiyor.

        Dikkat: Türkiye’de son 5 yılda ortalama 165 bin ton zeytinyağı üretildi. Bunun da yaklaşık 120 bin tonu iç pazarda tüketiliyor.

        Tibet, tağşiş (hile/kıymetli bir gıda ürününe, düşük değerde ürün katıştırmak) ve taklit zeytinyağı satanları “Beyaz yakalı hırsızlar” diye tanımlıyor; “Haksız rekabet, tağşiş, taklit ve kayıt dışılık inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu alanda dünya 4’üncüsüyüz. Zeytin ağacı varlığı ile karşılaştırırsak, Türkiye’den daha az zeytinyağı tüketen başka ülke yok” diyor.

        Panele katılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk örnekler veriyor: “Hileli ürünler, kamu ihalelerine girebiliyor. Bakanlığın asansörüne bile etiketsiz zeytinyağı satışı duyuruları asılmış. Üreticinin sattığı ürünle, tek ağacı olmadığı halde tüketiciyi yanıltanlar karıştırılmamalı. ALO 174 ihbar hattını arayanların kimliklerini saklı tutuyoruz. 24 saat beni de arayabilirsiniz.”

        EN BÜYÜK YABANCIYA GİTTİ!

        Markalı üreticilerin, son 20 yılda kişi başına zeytinyağı tüketimini 800 gramdan 2.5 kiloya çıkarmak için yaptığı çalışmalar, üçkâğıtçılara yaradı! Bu sürede Türkiye, zeytin ağacı varlığını 177 milyona ulaştırarak İspanya’dan (300 milyon adet) sonra dünyada 2’nci sıraya oturdu. Yine de kişi başı tüketim en büyük rakipleri Yunanistan, İspanya, İtalya’daki gibi çift haneye ulaşamadı! Aradaki bu uçurum tağşiş konusunu daha da önemli hale getiriyor.

        Fuara Hatay’dan katılan zeytinyağı ve sabun üreticisi Kuser Tarım Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf İshakoğlu ve Kristal Genel Müdürü Christopher Dologh’un “kontrol” deneyimlerinden şu öneri çıktı: “Ambalaj ve nakliye firmaları da denetim altına alınırsa, hileli ürün pazara çıkmadan tesbit edilebilir.”

        Dologh, geçtiğimiz günlerde İtalya’da “zeytinyağı mafyası”na operasyon yapıldığını hatırlatarak bizde karşılığı olmayan “ekonomik suç çetesi” kavramına dikkat çekti.

        Ulusal zeytinyağı markalarının, vahşi piyasa düzeninde ayakta kalmaları giderek güçleşiyor. Tüketici de ya pahalı geldiği için zeytinyağı almaktan vazgeçiyor ya da hileli ürüne yöneliyor. Türkiye’nin en eski zeytinyağı markalarından Komili, Madra ve Kırlangıç'ıbünyesinde bulunduran Ana Gıda’nın yüzde 55.25’i, 2016 sonunda küresel yağ ve yenilebilir enerji devi KoninklijkeBunge’ye satıldı.

        AYIPLI MAL SATANIN GELİRİNE EL KONULACAK

        Firmaların kamuoyuna teşhir edilmesi, tağşişi ortadan kaldırmaya yetmedi. İnsan sağlığını tehlikeye sokan gıda ürünlerini üretenler ve piyasaya arz edenlere uygulanan idari para cezası ise yalnızca 15 bin 466 lira. Bir kamyon zeytinyağında 250 bin liralık kazanç sağlayanlar için caydırıcı değil. Mevcut yasaya göre fiilin üçüncü kez tekrarında ceza 10 kat artıyor. Faaliyetten men süresi 6 aya çıkıyor. Bakanlık, gıda denetimleri ve cezalarla ilgili yeni bir tasarı hazırladı. Buna göre:

        - İlkinde 30 bin, ikincisinde 300 bin lira para cezası geliyor. Üçüncü kez yakalanan firma kapanacak.

        - Elde ettikleri gelir Hazine’ye devredilecek.

        - Fuar şirketleri, kamu hastaneleri ve cezaevleri de sattıkları üründen sorumlu olacak.

        - Kolluk gücü ile denetim için savcılık kararı beklenmeyecek.

        Diğer Yazılar