Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sabancı Üniversitesi (SÜ) son 10 yıldır sürdürdüğü çalışmaları Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) çatısı altında toplayarak yaygınlaştırıyor.

        SU Gender Genel Direktörü Ayşe Gül Altınay, koordinatörler Ayşe Yüksel ve Begüm Acar’la buluştuğumuzda, 2002 yılında Sabancı Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileriyle düzenledikleri 8 Mart etkinliklerinden bu yana, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında sürdürdükleri kurumsal çalışmaları konuştuk.

        2010 yılında Gender Forum ve 2015 yılında Toplumsal Cinsiyet Mükemmeliyet Merkezi kuran üniversite, 2017’de toplumun değişik katmanlarına nüfuz edecek bir plan ortaya koyuyor.

        Altınay, yürüttükleri toplumsal cinsiyet çalışmalarının, üniversitenin kurucu rektörü (1997-2009) Prof. Dr. Tosun Terzioğlu’nun hazırladığı ilkelerde karşılık bulduğunun altını çiziyor.

        Geçen yıl kaybettiğimiz bilim insanı Terzioğlu döneminde belirlenen “akademik ilkeler” çok da karmaşık değil:

        - Akademik Özgürlük - Ayrımcılık Karşıtlığı - Cinsel Tacize Karşı Önlem ve İlkeler Belgesi - Aile İçi Şiddeti Önleme ve Destekleme İlkeleri.

        SÜ Mütevelli Heyet Başkanı Güler Sabancı ve Rektör Vekili Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu’nun adanmışlığı ile toplumsal cinsiyet eşitliği alanı çoğulculuk, kapsayıcılık, eşitlik, yaratıcılık, çok seslilik, şeffaflık, dayanışma, her türlü ayrımcılıkla mücadele ilkelerinden besleniyor.

        Sabancı Vakfı’nın desteğiyle 2006 yılında başlatılan, birer haftalık “Mor Sertifika Programı”ndan, bugüne kadar 345 lise öğretmeni ve 64 eğitim fakültesi öğrencisi mezun olmuş. 17 ilde 3 binden fazla öğretmene ulaşılmış.

        20 ilkokul öğretmeni ile toplumsal cinsiyet eşitliği materyal geliştirme çalışması yapılmış. 543 ilköğretim öğrencisi ve 38 öğretmen toplumsal cinsiyet farkındalığı oyununa katılmış.

        2016 ve 2017 öğrenim döneminde, 15 Temmuz darbe girişimi seminerleri tüm eğitim kurumlarında öne çıkınca, toplumsal cinsiyet eşitliği konusu ötelenmişti. O nedenle 2017-2018 yeni bir başlangıç kabul edilebilir.

        SÜ, “Mor Sertifika” eğitimlerini, Birleşmiş Milletler’in “Kadınların ve Kız Çocuklarının Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı - BMPO” kapsamında başlatmıştı. Kadın dostu kentler oluşturmayı hedefleyen bu program 2015 yılında bitti.

        Üniversite, yeni bir yol haritası ile başladığı işi geliştiriyor.

        DOKTORA PROGRAMINA GİRDİ

        Nitelikli toplumun temellerini öğretmenler atıyor. O nedenle küresel konumumuzu göstermesi açısından şu veriyi paylaşayım:

        OECD ülkelerinde her iki öğretmenden en az biri son 3 ayda en az bir kez, Türkiye’de ise en fazla dört öğretmenden biri mesleki gelişim programına katılıyor.

        Toplumsal cinsiyet alanında İngilizce eğitim verecek olan ilk uluslararası doktora programını da açtıklarını söyleyen Altınay, şirketlere ve sivil toplum kuruluşlarına da eğitim materyalleri üretmeyi amaçladıklarını belirtiyor.

        Örnek vermek gerekirse; Eczacıbaşı Holding tüm çalışanlarına toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verdiklerini belirtiyor.

        Koç Holding’in “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum” projesi kapsamında AÇEV uzmanlarıyla verdiği eğitimleri; Boyner, Suteks, Limak, L’Oreal Türkiye, EY Türkiye ve Borusan’ın kadın güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmalarını da dikkate alırsam iş dünyasında “mor kuşak” oluştuğunu söyleyebilirim.

        ‘CİNS ADIMLAR’ ATILIYOR

        SU Gender’in ikinci projesi “Cins Adımlar” kapsamında, Chrest Vakfı ve İstanbul Politikalar Merkezi’nin desteğiyle Beyoğlu, Balat ve Kadıköy’de sürdürülen “Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri”, 2014 yılından beri kentin kadın tarihi duraklarında, hafızaları tazeliyor.

        Kadıköy’de Osmanlı’dan günümüze bilinen ilk Müslüman kadın besteci Reftar Kalfa’dan sonra ikinci bestekâr Dilhayat Kalfa’nın adı verilen sokak gibi 10 kadın durağı belirlemişler.

        Altınay’ın, “Kadın isimlerinin verildiği çok sokak yok” sözünü haklı çıkaran bir başka örnek aklıma geliyor.

        Anıtkabir’de de imzası olan Türkiye’nin ilk kadın mühendisi Sabiha Rıfat Gürayman’ın Beypazarı’nda yaptığı köprüye “Kız Köprüsü” adı verildiğini yazmıştım.

        Balat’ta restore edilen 1890 yılından kalma Agora Meyhanesi’ni Müzeyyen Senar’la anmak ya da kentin hafızasına kazınan, 1993 yılında Lambadaistanbul’un kuruluşuyla başlayan onur yürüyüşünün evrimine tanık olmak için yolları arşınlamak gerekiyor!

        Diğer Yazılar