Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran ziyaretinde kilit konu, İsrail’den başka bir ülkenin tanımadığı Kuzey Irak referandumu sonrası belirlenecek stratejiydi.

        Biz bunu Kerkük petrollerinin geleceği olarak da yorumlayabiliriz.

        Irak’ın yaklaşık 140 milyar varillik petrol rezervinin yüzde 6’sı, mevcut üretimin yüzde 40’ı Kerkük’te...

        Günlük 1 milyon varil kapasiteli (ki Türkiye’nin günlük ihtiyacı 700 bin varil) Kerkük- Yumurtalık Petrol Boru Hattı 1977 yılından beri kesintili çalışıyor.

        19’uncu yüzyıldan beri çözülemeyen Kerkük petrolleri meselesi, referandumla yeniden krize dönüşme potansiyeli taşıyor.

        Tam da bu ortamda; İran yönetimine yakınlığıyla bilinen laik Kürt direnişinin sembol ismi Celal Talabani’nin vefatı, bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?

        Amerikan üniversitelerinde Kürt etnisitesiyle ilgili ilk ve tek program olan University of Central Florida (UCF) 2015 yılında kurulmuştu.

        Programın Başkanı Doç. Dr. Güneş Murat Tezcür, UCF’de “Kürt Siyaseti Çalışmaları Celal Talabani Kürsüsü” de açtı.

        “Kürt Siyaseti Çalışma Programı Danışma Kurulu”nda; 2003’te Irak’ın işgalinden sonra ülkenin yeniden inşası için görevlendirilen emekli ABD’li Korgeneral Jay Garner, Kerkük Valisi Dr. Necmettin Kerim ve tarihçi Prof. Dr. Hakan Özoğlu gibi dikkat çekici isimler yer alıyor.

        Talabani’nin vefatı ve 25 Eylül referandumu sonrasındaki gelişmeleri Tezcür’e soruyorum. Karamsar bir giriş yapıyor:

        “Mam Cemal (Talabani bölgede “Amca” diye anılıyor) 2005’ten 2014’e kadar Irak Cumhurbaşkanlığı yaptı. Buna rağmen, Irak Kürtleri ile Bağdat hükümeti arasında ilişkilerde herhangi bir gelişme olmadı. Bu süreçte Irak’ta çözülemeyen Kürt meselesinin, Talabani sonrası bir Irak’ta çözülmesi hiç mümkün görünmüyor.”

        Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında Molla Mustafa Barzani’nin 1946 yılında kurduğu Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile aynı saflarda yer alan Talabani; 1975 yılında Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) kurarak, Kürt siyasetine Barzani Ailesi’nin temsil ettiği Sünni ve aşiret politikalarına mesafe koymuştu.

        Kuzey Irak’ta iki merkezli bir yapı var. Mesud Barzani’nin başkanı olduğu Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil, KYB’nin merkezi ise Süleymaniye kenti. Irak Kürt toplumu adına Kerkük’ün yönetimi de KYB’nin kontrolünde.

        Talabani’den sonra KYB’nin başına geçecek isim bu nedenle önemli.

        Tezcür, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakan Yardımcısı ve Talabani’nin oğlu Kubat Talabani’yi işaret ediyor:

        “Barzani Ailesi’nin mutlak kontrolünde olan KDP’den farklı olarak, Süleymaniye hattında siyasi yapının daha parçalı olacağı aşikâr. 1 Kasım’da (IKBY’de) hem başkanlık hem de meclis seçimleri yapılacak. Çıkan sonuca göre yeni bir güç dengesi oluşacak. 2013’te yapılan seçimlerden farklı olarak bu seçimlerde Kerkük bölgesinde de oy kullanılacağını tahmin ediyorum. Bu da siyasi olarak KYB’ye bir avantaj sağlayacak.”

        Tezcür; Barzani’nin referandumda ısrarcı olmasını yorumluyor:

        “Herkesi şaşırttı. Zira, dört parçadaki Kürtler arasında en fazla kazanımlara sahip olan yine Irak Kürtleri. Niye Barzani risk alıp böyle bir hamlede bulundu? Bu stratejik kararın alınmasında üç husus belirleyici oldu: Kürt yönetimi uzun vadede Irak merkezi hükümetinin güçleneceğini (artan petrol satışları, silah alımları, IŞİD’in nüfuzunun iyice kırılması) ve merkezi hükümete karşı elinin zayıflayacağını hesap ediyor. Eğer şimdi referanduma gitmeselerdi, gelecekte bunu yapmaları ve Kerkük başta olmak üzere 2014’te hâkimiyet kurdukları tartışmalı bölgelerde denetimlerini sürdürmeleri daha da zor olacaktı. Zaten bu yüzden referandumdan vazgeçilmesi karşılığında ABD’nin müzakerelerde garantörlük teklifini reddettiler. İkinci olarak da, uzun vadede uluslararası aktörlerin, Türkiye dahil, bağımsız bir Kürdistan mefhumuna olan tepkilerinin azalacağını umut ediyorlar. Bu süreci de ekonomik zorluklara rağmen idare edebileceklerini hesap ediyorlar. ABD’nin de Irak’ın direkt askeri bir hamlesine engel olacağını (Kerkük bazlı) düşünüyorlar. Kerkük, Kürt kontrolünde kaldığı sürece de bağımsızlık referandumunun çok yüksek bir maliyeti yok.”

        KYB’den ayrılarak kurulan Değişim Hareketi Goran ve IKBY’deki küçük İslamcı partilerden Komal’ın son gün ortaya çıkan “kerhen” destek tablosu nereye evrilir?

        “KYB uzun zamandan beri hem kendi içinde bölünmüş bir yapıya sahip, hem de Goran Hareketi’nin ortaya çıkmasından sonra toplumsal desteği azaldı. Talabani’nin vefatından sonra bu bölünmüşlük durumu keskinleşir. Erbil ve Dohuk’ta KDP’nin sahip olduğu yekpare yapıdan çok farklı şekilde... Süleymaniye bölgesinde İran’ın politik ve ekonomik etkisi daha fazla. Referanduma ilgi ve destek daha çok kerhen oldu Süleymaniye’de. Bu durum Süleymaniye’de Kürt milliyetçiliğinin zayıf olduğu anlamına gelmez. Tam tersidir, zira Süleymaniye tarihsel olarak çok daha fazla Kürt entelektüel geleneği olan bir yer. Referanduma olan desteğin göreli azlığı daha çok bu bölgede Barzani’ye olan mesafenin bir yansıması...”

        Tezcür, referandumun kendisinden öte sorunun Kerkük’ün statüsünde kilitlendiğini anlatıyor:

        “Irak Kürtlerinin bağımsızlık mücadelesi Kerkük’ün durumuyla bire bir alakalı. Irak Kürtleri açısından Kerkük, bağımsız bir devlet için elzem. Ama, Irak merkezi hükümeti ve komşu devletler açısından da Kerkük’ü içine katan bağımsız bir Kürdistan kabul edilemez. Kısacası, siyasi çatışma bu kent üzerinde düğümleniyor. Ayrıca, bu kentin 2014’ten beri tamamen Kürt güçlerinin denetimine girmesi KDP-KYB arasındaki güç dengesine yeni bir dinamik getirdi. Zaten Kerkük’ün referandumda yer alması, Kerkük Valisi Dr. Kerim’in çabalarının bir sonucuydu.”

        Söz konusu programın niteliğini “politika dışı” olarak tanımlayan Tezcür, UCF’de önümüzdeki ay Talabani’yi anma toplantısı düzenleyeceklerini de ekliyor.

        Diğer Yazılar