Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ömrümüzden bir bayram daha gam, tasa ile geçiyor. Bölgesel sorunlar, insanlığı da, ekonomimizi de vuruyor. Bunun en somut göstergesi Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat pazarı olan Irak’a yapılan dış satışların son 40 günde yüzde 35 oranında düşmesiyle yaşandı.

        Eğer petrol ya da değerli madenler ihracatçısı bir ülke olsaydık, dert değildi. Nasıl olsa kökü bizde diye düşünürdük... “Bugün olmazsa, yarın satarız” derdik...

        İhracatın omurgasını oluşturan sanayi cephesinde de durum hiç iç açıcı değil. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “En Büyük 500 Şirket” liginde, kârların yüzde 50’sinden fazlasının, banka kredi borçlarına gittiği açıklandı. İç ve dış piyasada, üretimi destekleyecek gelişmeler yaşamıyoruz.

        Türkiye Deri Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜDİS) Başkanı Burak Uyguner, verdiği iftar davetinde bir araya geldiğimizde, “Deri sektöründe vadeler 16 aya kadar çıktı!” diyordu. Bu ne anlama geliyor? Ayakkabı eskiyor, derinin parası geri dönemiyor... 1935 yılından beri deri sanayiinde yer alan Uyguner Deri’nin üçüncü nesil yöneticisi olan Uyguner, “Bu işi bitirelim, gidelim” diye de ekliyor.

        “KÂRSIZ ÇALIŞIYORUZ”

        Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının gelişmesiyle birlikte kırmızı etten uzaklaşılması, hayvan kesimlerinin azalması, deri sektöründe hammadde krizine yol açıyor. Kayıtdışılığa da vurgu yapan Uyguner, “Dünyada yeterli olmayan hammadde, deri fiyatları üzerinde baskı yaratıyor. Kıran kırana bir rekabet yaşanıyor. Neredeyse kârsız çalışıyoruz” diyor. 80 yıllık firma, yoluna devam edebileceğinden endişe duyuyor.

        Deri sektöründe el değiştirmeler, kapanmalar, iflaslar yaşandı. Türkiye’de hayvancılık ne kadar sorunluysa, deri sektörü de o kadar sorunluydu. Hammadde yetersizliğinin üzerine bir de kalite sorunu eklenince, Türkiye’nin ucuz üretim yapan pazarlarla rekabet şansı kalmadı.

        Deri sektörünü ayakkabı ve çanta pazarının sürüklediğini söyleyen Uyguner, “Türkiye ayakkabı rekabetinde geri kaldı. Türkiye’de perakende pazarına giren yabancı ayakkabı firmaları bile bizden mal almıyor. Deri, konfeksiyonda güçlü. Ancak bu alanda da dış pazarlardaki gelişmelerden çok çabuk etkileniyor. Ukrayna’da para kalmadı. Bizim için önemli bir pazardı” diye devam ediyor. İç pazarda deri sanayiinde el değiştirmeler sürüyor. Ayakkabı Dünyası’nda kurduğu ortaklıktan sonra, 1938 yılından beri ayakkabı üreten Hotiç’i satın alan Esas Holding, bu alandaki son örnekti.

        OTOMOTİVE YÖNELDİ

        Deri sektörünün ilgisi otomotiv sanayiine yöneldi. Otomobillerde deri koltuk talebinin artmasıyla büyüyen bu pazardan daha fazla pay alabilmek için ihracat kapılarına dayanıyorlar. Türkiye’de üretilen otomobiller daha çok orta, alt sınıf modeller olduğu için, deri koltuk talebindeki artıştan pay alamıyor. Kurumsal müşterilere gözlerini dikmiş durumdalar.

        Havacılık sektöründe de umutlu bir gelişmeden söz ediyor. Bir uçağın yerde kalma süresinin uzamasının, maliyetleri yükselttiğini hatırlatan Uyguner “Artık THY de kumaş yerine deri koltuk talep ediyor. Kumaş koltuk, deriden daha kısa sürede eskiyor ve kirleniyor. Havayolu şirketleri koltuk tamirinde geçen süreyi göze almak istemiyorlar” bilgisini veriyor.

        Yalnızca deri için değil, tüm sanayi ürünlerinde, Türkiye’nin rekabet gücünü artırma stratejisine ihtiyacı var. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’yı İSO’da gördüğümde sordum: “Bir çare düşünüyor musunuz?” “Yapılmalı” dedi. Türkiye’nin içten içe erimeye terk edilmemesi gerekiyor ama nasıl? Özellikle sanayi devlerinin sesi biraz daha fazla çıkmalı, iş dünyası örgütlerine ilgilerini artırmalılar.

        Diğer Yazılar