Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Merak etmeyin, güzel günler çok yakında!” lafını içinizi rahatlatmak ya da bir yerlere hoş görünmek adına etmiyorum ben. Diyorsunuz ki: “Mevcut durum hiç iç açıcı değilken nasıl söylüyorsun bunu? Neye dayanarak?”

        Memleketin dibini dört bi taraftan oymaya çalışanlara, bunca kahpelik ve hainlik karşısında yine de yapılan yatırımlara dayanarak Sayın Okur... 5 gün önce müthiş bir projenin kurdelesi kesildi biliyorsunuz. Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan ancak önceki ikisinden çok başka özelliklere sahip Yavuz Sultan Selim Köprüsü hak ettiği törenle hizmete sunuldu.

        O köprünün açılışından önce olanları hatırlayın lütfen. DAEŞ denilen cani örgüt Gaziantep’te bir sokak düğününün ortasında canlı bomba patlatıp ortalığı kan gölüne çevirmişti. PKK denilen diğer cani örgüt de CHP Lideri’ne Artvin seyahati sırasında suikast tertiplemiş ve bu iki olay da dünya gündeminin ilk sıralarına oturmuştu.

        İnanın başka bir ülkede benzer katliamlar ya da saldırılar olsa hemen ardından böyle bir köprünün açılışı kesinlikle yapılmazdı. Mutlak süratle ertelenirdi. Mesela; Brüksel Havalimanı saldırısının ardından o alan günlerce uçuşa kapatılmıştı. Aynı saldırının hemen hemen aynısı dünyanın adeta aktarım merkezi gibi işleyen Atatürk Havalimanı’na yapıldı ama o alan hepi topu 8 saat kapalı kaldı.

        Mevcut hükümet koordinasyonu ve korelasyonu çok iyi sağlıyor. Bu çok ama çok önemli bir detay değerli okurlarım. Evet. Terör karşısında bi istihbarat zafiyetimiz olduğu kesin ama elinizi vicdanınıza koyun lütfen; bu hangi ülkede yok ki! Dünyanın jandarması kabul edilen bir ABD, Avrupa’nın mihenk taşı sayılan bir Fransa bile bu konuda gafil avlanıyor.

        ***

        “Güzel günler çok yakında” tezimle ilgili başka bir dayanağımı daha aktarayım size. Bu yazıyı yazmadan evvel yazmak istediklerimle ilgili gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’yle muhabbet ederken “küt” diye önüme bir ek koydu! Dedi ki: “Yorulma boşuna! Yazında anlatacağın her şey bu sayfada!”

        Baktım ki gerçekten de gazetenin VISION adı verilen ekinin geçen mart ayındaki sayısında olağanüstü bir beceriyle anlatılmış size anlatacaklarım. O sayfaya baktığınızda adeta dev bir şantiye görüyorsunuz. Düşünün... 2018 yılına gelindiğinde İstanbul’da 3 köprü, 3 havalimanı ve Boğaz’ın altından geçen 3 tünel olacak! Körfez Geçişi, Çanakkale Köprüsü ve üzerine bir de “Kanal İstanbul” projesini ekleyin ve hayal edin lütfen bizi nasıl bir Türkiye’nin beklediğini!

        ***

        Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yereee! Peki, bu üst veya üstün akılların canını sıkan, parmak ısırtan projeler kim ya da kimlerin sayesinde gerçekleşti? Elbette ki icraatçı vizyoner bakış açısına sahip AK Parti iktidarının 12 yıl boyunca genel başkanlığını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile onun ekibinin sayesinde! Zaten AK Parti’yi AK Parti yapıp uzun zaman iktidarda tutan da bu kimliktir. İcraatçı kimlik yani. Peki bu kimliğin hakkını veren Erdoğan ekibinin başaktörü kim? Hiç kuşkusuz mevcut Başbakan’ımız Binali Yıldırım. Daha evvel yazdığım Sabah Gazetesi’nde de sık sık vurguladığımı bir daha yenileyeyim. Yıldırım, Türkiye Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı Ulaştırma Bakanı’dır.

        Göreve ilk geldiği zamanlar, “Bu memlekette uçağa binmeyen kalmayacak” demişti hatırlarsanız. Koro halinde gülmüştü millet ama o dediğini yaptı ve gerçekten de herkes uçağa bindi. Ben ta en başından beri Başbakan’ın Yıldırım olması gerektiğini anlatmaya çalıştığımdan dolayı şu an okuduklarınızı kıyak ya da yağcılık gibi algılamayın lütfen! Çünkü derdim kıyak falan değil, bir başka noktaya dikkat çekip naçizane minik bi uyarıda bulunmak.

        ***

        Yavuz Selim Sultan Köprüsü’nün açılışında tüm medyanın gözünden kaçan önemli bir ayrıntı vardı. O gün biliyorsunuz, açılışa eski Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Davutoğlu da davetliydi ve her ikisi de kürsüde birer konuşma yaptı. Gül her zamanki gibi nazik ve vefakâr davranıp köprüde emeği geçen herkese tek tek ve ismini vererek teşekkür etti. Ancak Davutoğlu nedense Başbakan Yıldırım’ı es geçti.

        Sehven mi böyle oldu yoksa kasıtlı mı bilemiyorum ama bunun orada bulunan insanlar tarafından epeyce dikkat çektiğini ve hatta ciddi rahatsızlığa sebep olduğunu söylemeliyim.

        Projenin asıl düşüneni Erdoğan’ın, özellikle Binali Yıldırım’a teşekkür etmiş olmasına karşın Davutoğlu’nun böyle bir nezaket kuralını atlamış olması gerçekten enteresan değerli okurlarım. Bu konuya bir sonraki yazımda da devam edeceğim, zira size anlatmak istediğim çok daha başka konular var...

        Diğer Yazılar