Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün yine herkesin gözünden kaçan bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. FETÖ’nün büyük bir titizlikle yetiştirdiği ve Dışişleri’nin en kritik pozisyonlarına kadar sızdırdığı Gürcan Balık tutuklandı. Yapılan haberlerde Balık’ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı, Dışişleri Bakanlığı döneminde de Ahmet Davutoğlu’nun özel kalemi olduğu yazılıp çizildi. Oysa Gürcan Balık’ın devletin üst katlarına sızıntısının gerçekleştiği ilk tarih Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemdir. Yani 2008! Ve Babacan’ın özel kalem müdürlüğünden palazlanıp diğer katlara sıçramasına vesile olan görev yaptığı da o 4 yıldır!

        Ben Balık’ın Fethullah Gülen’in altın çocuğu olduğunu 2013 yılında Cumhurbaşkanı olan Gül’le birlikte New York’a giden Davutoğlu’nun Pennsylvania’ya ziyaretinde oynadığı rolden öğrenmiştim. O tarihlerde medyaya sızan bu haberin üzerinde pek durulmamıştı ancak mahallede epeyce bir mevzusu olmuştu.

        (Balık’ın tutuklanmasının ardından Davutoğlu’nun 17 Aralık darbe girişiminin birkaç ay öncesinde yaptığı bu ziyaret yeniden gündeme geldi. İddiaya göre tutuklanma sebebi özellikle bu ziyarete yaptığı aracılık! Ve haklı olarak Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da birkaç defadır Davutoğlu’na bu konu hakkında soruyor. Sayın Davutoğlu cevap vermiyor ama o ziyarete bire bir şahitlik edenlerden biliyorum. Gerçekten de 7 saat sürdüğü söylenen bu görüşmede neler konuşuldu? Sonucu ne oldu, nasıl bağlandı? Bu konuda mutlak surette bir açıklama gerekiyor. Belki de Davutoğlu’nun anlatacakları birçok noktada bizleri aydınlatacak...)

        Esasa dönersek... Gürcan Balık deyip geçmeyelim lütfen... Babacan’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde müsteşar gibi yetkilendirilmişti muhterem! Ve bu nedenle de FETÖ’nün önce Dışişleri’nde sonra da Babacan “ekonomi”nin kaptanlığına geçtiği için o alanlarda kadrolaşmasında çok büyük etkisinin olduğunu söylemek istiyorum. Sabah Gazetesi’nde bunları tek tek yazmıştım. Hepsi arşivde duruyor. Dileyen bulup okuyabilir. Ve ne yazık ki o dönem bu örgütün derin bir biçimde kadrolaştığı Hazine, Merkez Bankası ve BDDK’daki kadrolaşmaya dair yazılarım dolayısıyla açılan davalarla uğraşıyorum hâlâ!

        İşin trajikomik tarafı, yazılarımda adı geçenlerin tamamı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ya tutuklandı ya da firarda! Şimdi yeniden sormak istiyorum ve muhakkak konuşması gerektiğini düşünüyorum Ali Babacan’ın. Mesela Gürcan Balık konusunda ne düşünüyor? FETÖ’nün yatağı haline dönüşen Hazine Müsteşarlığı, BDDK ve bağlı kurumlardaki kadrolaşmalarda Balık’ın etkisinde mi kaldı? Bu konuda eğer benimle yüz yüze bir söyleşi yapmak isterse ben hazırım!

        AT İZİ İT İZİNE KARIŞIRSA...

        Adına Ergenekon denilen derin devlete yapılan ilk operasyonları ben dahil tüm demokratlar ayakta alkışlamıştı. Şimdi film geri sarılsa ve o soruşturmanın en başına dönülse, oluşturulan algı o günkü gibi olsa ben yine alkışlarım!

        Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez işlerine gelmeyen insanları diri diri asit kuyularına atan, cezaevlerine tıkıp korkunç işkencelere maruz bırakan, adamı eşinin koynundan alıp bilinmeyen bir yerlerde infaz eden alçak bir güruhtan hesap sormak için birileri büyük bir cesaretle yola çıkmıştı... Fakat bir süre sonra rotanın başka bir hedef olduğu bariz şekilde ortaya çıktı. Benim buna net bir biçimde kanaat getirdiğim ilk operasyon Türkan Saylan operasyonuydu. O tarihlerde Sabah’ta, “Rotanızı niye şaşırıyorsunuz?” başlıklı bir yazı kaleme almış ve soruşturmayı yürüten savcılara “Yanlış yapıyorsunuz” şeklinde seslenmiştim ama boşunaymış o seslenişim. Zira adamların gerçek niyeti zaten derin devleti çökertmek falan değil, herkesi ayakta uyutup Fethullah Gülen’e muhalif olan herkesi kazımakmış!

        Nitekim niyetlerinde hasıl da oldular.

        Sonradan “ilahi adalet’’ tecelli etti, gerçekler anlaşıldı ama unutmayalım ki; o dönemin muktedirleri olan FETÖ’cü polis ve yargı üyelerinin yaptığı haksızlıklar neticesinde de çok insanın hayatı kaydı! Bu hatırlatmaları niçin yaptım biliyor musunuz? Çünkü aynı şeylerin FETÖ soruşturmasında yaşanmasından korkuyorum da ondan! Korkum büyük ölçüde azaldı. Çünkü daha en başında, etrafındaki yağdanlıklara aldırış etmeden, onu yumuşatmaya gayret eden goygoyculara rağmen inatla ve bi başına bu örgütle mücadeleye girişmiş ve örgütün en nefret ettiği, belki de yok etmek için bin kez girişimde bulunduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan da tehlikenin farkında! Umuyorum soruşturmayı yürüten yetkililer bu soruşturmaya halel gelmemesi için, at izleri ile it izlerinin ayrımını doğru yapar ve boş yere kimsenin günahını üzerine almaz!

        Diğer Yazılar