Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Madem Cumhurbaşkanı’mız dahi FETÖ ile mücadele konusunda tedirgin ve çok açık bir biçimde bunu kamuoyuna deklare ediyor, o halde eveleyip gevelemenin bir manası yok değil mi değerli okurlarım! Ne söyleyeceksek dümdüz söyleyelim de bir an evvel, en azından atlarla itlerin izinin birbirine karışmasına engel olalım!

        Bir kere 15 Temmuz gecesi yaşananların ardından başlatılan devleti, daha doğrusu ülkenin tamamını FETÖ’den temizleme çabasını dibine kadar desteklediğimi en başta belirteyim. Ammaaa... Son derece kritik bir noktanın da kalın kalın altını çizerek!

        Aslında gerçek şu ki; devlet bu temizliği yapma konusunda çok geç kaldı. Bu temizlik, bu mücadele daha evvel yapılmalıydı. Ne zaman biliyor musunuz? Cevabınızı duyar gibiyim... Diyorsunuz ki; 17 Aralık 2014! Değil mi? Hayır efendim! Hayır! Hayır! Hayır! Çünkü bu uluslararası çapta iş gören hain örgütün ne kadar tehlikeli olduğu ve istedikleri halde bu ülkede hangi kötülükleri yapabilecekleri, kayıtlara “MİT Krizi” olarak geçen o meşum olayda, yani 7 Şubat 2012’de anlaşılmıştı.

        Eğer Pennsylvania’da yazılan ve o gün sahneye konulan senaryo başarılı olsaydı MİT Müsteşarı Hakan Fidan bir zindana tıkılmış, o dönem Başbakan koltuğunda oturan Erdoğan ise ameliyat masasında yok edilmiş olacaktı. Geri kalan siyasiler arasında da ele avuca sığanlarla yani söz dinleyenlerle yeni bir hükümet kurulacak, sanırım ağlak imam da kendisi için Ankara’da inşa edilen Beyaz Sarayvari malikâneye transfer edilecekti.

        “Hadi canım sen de! Abartma!” falan demeyin sakın bana! Çünkü 7 Şubat’ın hedefi buydu gerçekten değerli okurlarım!

        Ve bunu başarmaları da o tarihlerde inanın zor değildi. Çünkü zaten her şey ellerinin altındaydı. İçişleri Bakanlığı, yani polis teşkilatı tamamen onların kontrolündeydi. Keza yargı camiası yine öyle! Eee TSK??? Tartışmaya gerek var mı bunu? Gördük değil mi 15 Temmuz’da gözbebeğimiz TSK’nın ne halde olduğunu! O koca koca paşaların, göz nuru F-16’larımızı teslim ettiğimiz o koca koca pilotların aslında kimin ya da kimlerin askeri olduğunu çok iyi anladık değil mi!

        Hal böyleyken 7 Şubat senaryosunun sonucunda neden benim yazdıklarım abartı olsun ki!

        Abartmıyorum. Sadece gerçekleri yazıyorum.

        Peki devletin en derin noktalarını ele geçirdiği daha o tarihlerde belli olan bu çeteyle neden o gün mücadeleye girişilmedi?

        Üstelik o gün Başbakan koltuğunda oturan irade, yani Erdoğan da meselenin içyüzünü gayet net biliyordu. Kendisini öldürmeye teşebbüs eden bu alçakların ne kadar hain olduklarının farkına daha o tarihlerde varmıştı. Olayın hemen sonrası çıktığı Çin seyahatinde biz gazetecilerle söyleşisinde de bunu net biçimde ifade etmişti. Hem de o dönem FETÖ’nün medyadaki en kritik adamı olan Ekrem Dumanlı’nın gözünün içine bakarak! “Benim sır küpümü hapse tıkmaya kalktılar! Üstelik de ben hastalıkla uğraşırken yaptılar bunu. Ben bunu affetmem asla!” demişti.

        Eeee? Sonra n’oldu peki?

        Erdoğan neden geri adım attı? Kim ya da kimler blokaj koydu 7 Şubat sonrası bu örgütle ciddi ve köklü bir mücadeleye girişilmesine!

        Söyleyeyim efendim...

        FETÖ’nün siyasetteki, medyadaki kriptoları!

        İşte onlar! Erdoğan’ı o gün aldığı garddan, tavırdan geri adım atması için her yolu denediler. Ve başarılı da oldular. İkinci yani 17-25 Aralık ve sonra üçüncü yani 15 Temmuz senaryolarının, darbe girişimlerinin devreye girmesinin nedeni de işte bu kriptolardır.

        Eğer 7 Şubat’ta Erdoğan ilk anda aldığı tavrı, attığı adımı kararlılıkla devam ettirmiş olsaydı, emin olun bu hain örgüt bu kadar ağır bir hasar oluşturamayacaktı.

        O nedenle bir an evvel siyasetteki FETÖ’cülerin temizliğine başlamak lazım. Eğer başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasi partilere sızıntı yapmış bu gizli FETÖ hayranları açığa çıkarılıp, ayıklanıp siyaset arındırılmaz ise Türkiye asla hayal edilen o düzlüğe kavuşamaz! Bu böyle biline!

        Diğer Yazılar