Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hep duyduğum sestir. Kulağım çok alışıktır ama nedense dün sabahın erken saatlerinde o sesle uyanmak içimi ürpertti. Bir çırpıda uzanıverdim komodinin üzerindeki telefonuma. Yanılmamıştım. Habertürk son dakika bilgisiyle Diyarbakır Bağlar’daki patlama haberini veriyordu.

        Önce hiçbir şey yapmadan, kıpırdamadan öylece bakındım duvarlara filan. Aklıma bir gün önce Diyarbakır’dan görüştüğüm arkadaşlar geldi. Onların anlattıklarından yola çıkıp “Kürtler, HDP’ye kırmızı kartı neden gösterdi?” başlığıyla kaleme aldığım yazım... Umutsuzlukları, tükenmişlikleri, hayata her daim kapkara bir pencereden bakmak zorunda kalışlarını anlatan o ifadeleri... Bölgede yıllardır gazetecilik yapan canım Kürt arkadaşımın şu sözler geldi:

        “Geceleri neyse de, sabahları kentin bir yakasından gelen bomba sesiyle, silah sesiyle uyanmak insanın psikolojisini altüst ediyor. Düşün... ‘Yarın güzel bir gün nasip eyle Rabbim’ diyerek dualarla yastığa kafanı koyuyorsun, ama sabah feryatlarla, siren sesleri ile uyanıyorsun...”

        İster istemez mırıldandım kendi kendime, “Allah yardımcıları olsun” diyerek... Sonra da Kürtlerin HDP’ye bakış açılarını, onlara karşı aldıkları sessiz tavrı anlattığım yazımı sosyal medyada takipçilerimle paylaşmak için internete girdim. Ve aralarında eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 12 HDP’li milletvekilinin gözaltına alındığı haberlerini okudum.

        Şaşırdım mı? Eğmeye, bükmeye, kıvırmaya gerek yok! Elbette ki hayır! Bir sürpriz değildi HDP’li vekillere yapılan operasyon. Çünkü o vekiller zaten bunun olması, bu görüntülerin yaşanması için her türlü zemini hazırladılar. Böyle olması için her türlü çabayı sarf ettiler. İstedikleri buydu zaten!

        Hatırlayın dokunulmazlık fezlekeleriyle ilgili o gün Demirtaş ve diğer HDP’li siyasilerin neler dediğini: “Sizden korkan sizin gibi olsun! Kaldırın dokunulmazlıklarımızı!”

        Kaldırıldı... Haklarındaki suçlamalara cevap verilsin diye davet edildiler adliyeye... Gitmediler! Açık açık yargıya meydan okudular ve alenen, “Biz gelmiyoruz kendi ayaklarımızla! Gelin siz alın!” dediler...

        Sonuç; tam da düşündükleri, planladıkları gibi oldu ve polis HDP’li vekillerin evine gidip onları tek tek gözaltına aldı. Ve görüntüleri de basına yansıtıldı derhal! İdris Baluken’in polis memuruna, “Ben bir vekilim! Benim kafamı elinle ittiremezsin!” çıkışmaları, Yüksekdağ’ın kapısının kırılarak açılması falan hepsi tek tek kamuoyunun gözleri önüne serildi.

        Ve tabii dış dünyada yansıması da onların beklediği şekilde oldu... Amerika’yla saat farkı yaşadığımız için yazıyı yazdığım saatlerde tepki belli değildi ama Avrupa’da olay, “Türkiye’de demokrasi ayaklar altında!” başlıkları altında manşetlerden veriliyor. En çok okunan Avrupa gazetelerinin tümünün internet sayfasında birinci manşet HDP’li vekillere yapılan gözaltı operasyonuydu, ikincisi ise Avrupalı siyasilerin, “Kaygılıyız, endişeliyiz” mealinde yaptığı açıklamalar ve konuyla alakalı diğer haberler. Almanya Büyükelçimizin acilen Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması, Türkiye’deki AB büyükelçilerinin acil koduyla toplanacak olması vs...

        Ezcümle... Film en başına sarıldı değerli okurlarım... Ve maalesef bu son operasyonla halkının gözünde itibarını sıfırlamış, inandırıcılığını yitirmiş, kırmızı kartı yediği için bölgede canı istediği gibi gezemez olmuş bir siyasi harekete hayat öpücüğü verildi. Daha açık yazayım: HDP’lilerin ekmeğine ballı kaymak sürüldü. Deyim yerindeyse; onların istediği bir gözdü, bu son operasyonla iki göz birden bahşedildi!

        Neyse... Bu konu burada bitmez. Görünen o ki önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz.

        Diğer Yazılar