Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAYATTA en nefret ettiğim şeydir yanlış anlaşılmak! O nedenle gerçekten yazdıklarımın okurlarım tarafından doğru anlaşılabilmesi için elimden geldiğince dikkat ediyorum. Önceki gün “Ne yani benim babam da pedofil miydi?” başlıklı yazımı aynı saikle kaleme almıştım. Söylediklerim gayet açıktı! Anlatmak istediğim de gayet netti ama buna rağmen söz konusu yazım dolayısıyla sosyal medyada yine bir çuval küfür ve hakarete maruz kaldım. Sadece ben olsam neyse... Olayı daha somut anlatabilmek bakımından bir örnek olarak yazımda geçirdiğim rahmetli babam da! O günkü yazımda da demiştim. Eleştiri denilen kavramda bir doz vardır. Seviyeli her türlü eleştiri başımın tacıdır. Ancak bunların yaptığı eleştiri falan değil! Düpedüz ahlaksızlık, alçaklık!

        Neyse... Aile terbiyesinden yoksun, insanlıktan bihaber bu küfürbazlara ettiği küfürleri aynen iade ediyor, bir de rahmetli babacığımdan çok çok özür diliyorum. Toplumun geniş kesimlerinde yankı bulmuş böylesi bir konunun daha doğru anlaşılması adına onu bir örnek olarak sunmamalıydım. Gerçekten eşeklik ettim!

        Gelelim şimdi yine aynı konuya! Yani birkaç gündür ülke gündeminin birinci sırasına yerleşen tecavüzün meşrulaştırılması meselesine. O günkü yazdıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Maalesef böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Ortada 3 binden fazla ailenin mağduriyetinden söz ediliyor. Bu mağduriyetin oluşmasının tek sebebi ise ne tecavüz ne de gerçek anlamıyla cinsel istismar! Bu mağduriyetler yanlış gelenek ve göreneklerimiz dolayısıyla oluştu. Ve bu yanlış gelenek ve göreneklerimizin ortaya çıkardığı sorunları hukuksal zeminde çözmeye çalışmak kolay olmuyor. Bizim yasalardan evvel değiştirmemiz gereken; bu tür mağduriyetlere yol açan örf, âdet, gelenek ve göreneklerimizdir. Kesinlikle karşıyım reşit olmayanların evliliğine! Zaten mevcut yasalar da buna yeterince engel teşkil ediyor ama bu yasaları takmayan bir kesim var hali hazırda. Bu kesimlerde ne yazık ki hukuki kaideler değil, göreneklerin kaideleri önemseniyor.

        Elbette ki hiçbir şey eskisi gibi değil. Çok şükür ki biz bu konularda büyük yol kat ettik. Özellikle zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasının küçük yaştaki çocukların evlendirilmesine dönük kültürün değiştirilmesine büyük katkısı oldu, ama yetmedi. Hâlâ maalesef özellikle kırsal bölgelerde küçük yaştaki kız çocuklarını evlendirme eğilimi devam ediyor. Bu yasa bugüne kadar olan mağduriyetleri gidermek adına değil, bundan sonra da oluşacak yanlışların önünü açmaya yönelikse, elbette en başta karşı çıkacak olan benim. Ama değil!

        Başbakan Yıldırım, bunun böyle olmadığını defalarca tekrar etti ve “Önergede eksiklik, hata neredeyse muhalefetle birlikte gidermeye hazırız” dedi. Keşke en başında böyle bir girişimde bulunulsaydı. Yani söz konusu önerge verilmeden evvel muhalefetle bu konu istişare edilseydi. Muhalefet milletvekillerine konunun özü doğru dürüst anlatılsaydı. Çevremdeki insanlarla bu konuyu konuştuğumda ve işin özünü aktardığımda hemen hemen hepsi, “Niyet buysa gerçekten bir kereliğine mahsus böyle bir yasa çıkarılabilir” diyor. Kimsenin bu tür mağduriyetin giderilmesine dönük aksi bir görüşü yok, ama işte konu iktidar milletvekilleri tarafından doğru anlatılamadı. Asıl niyeti TBMM’ye sundukları önergede tam ifade edemediler. Edemedikleri için de toplum haklı olarak reaksiyon gösterdi. Önümüzdeki günlerde ne olacak bilmiyorum, ama sadece iktidar muhaliflerini değil, iktidar tabanından da birçok kesimi ayağa kaldıran bu yasanın toplumun tamamını tatmin edecek biçime göre düzenlenmesi gerekmektedir. Ki sanırım böyle de olacaktır bu işin sonu!

        Diğer Yazılar