Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün okuyunca Can Ataklı’nın “Dedikodu” başlıklı yazısını, öyle bir hayıflandım ki! “Nasıl atlarım?” dedim ben böyle bir kulisi? Nasıl es geçerim! Hani iyi kulis almakta üzerime adam tanımam ya! Delirdim yeminle. Krize girdim. Hemen bütün kaynaklarımı devreye soktum tabii. Önce Başbakanlık’taki derin kulaklarımı, sonra Beştepe’dekileri arayıp bir güzel fırça çektim: “Hani?” dedim. “Cumhurbaşkanı ile Başbakan Yıldırım arasından su sızmıyordu? Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘İyi ki böyle bir süreçte Binali Bey yanı başımda. Aramızda bu uyum olmasa, Ahmet Hoca dönemindeki gibi senkron bozukluğu olsa kim bilir ne çıkmaz sokaklardaydık şimdilerde!’ diyordu! Değilmiş işte. Alın Can Ataklı döktürmüş Sözcü’de. Demiş ki: Erdoğan için Binali Yıldırım dönemi de kapandı ve çok yakında mesele ayyuka çıkıp Yıldırım gider!”

        “Niye bana yalan söylediniz kardeşim?” dedim. “Niye beni aldatıp son 10 yılın en bomba kulisini atlamama sebep oldunuz!..” Sonra da düştüm Ataklı’ya bu bilgileri aktaran “Kulağı delik haber kaynağım” dediği vatandaşın peşine. Sorup soruşturdum, bulamadım bir kulağı delik! Kulağında küpesi olan var, kulağı kesik olan var, hatta kulaksız olan var, ama Ataklı’nın bahsini ettiği kulağı delik olan kimse yok! Yok, yok, yok!

        “Acaba?” dedim. “Birisi ‘Benim kulağım deliktir’ deyip Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında fitne çıkarmak için Can’ı keklemiş olabilir mi?” Ama sonra düşününce dedim ki kendi kendime: “Yok ya! Bu iş fitne mitne değil. Fitneyi geçmiş artık ve gerçekten iş bitmiş!”

        Yok böyle bir uydurma sayın okurlarım! Yok böyle bir sallama! Çünkü kulis dediğinin, dedikodu dediğinin de bir sınırı vardır yahu. Dayanağı vardır. Ataklı’nın ve ondan önce bu tür saçmalıkları yazanların yaptığı sadece işgüzarlık. Bu yalan dolan hikâyelerin amacı olsa olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi zekâsıyla alay etmektir! Onun gibi siyasi bir dehanın böyle bir kurgu ve plan içerisinde olduğunu düşünmenin başkaca bir nedeni olamaz! Gerçekten olamaz.

        Özetle... Neresinden tutsan elinde kalan, hiçbir gerçekliği olmayan, tırnak ucu kadar doğruluğu bulunmayan bu tür haberleri yapanlar, yazanlar neye hizmet için böyle uyduruk hikâyeler yaymaya çalışıyorlar bilmiyorum ama bilmeliler ki çok gülünç duruma düşüyorlar.

        Hem de öyle böyle değil!

        EYYY TÜRK MEDYASI DUY BU SESİ!

        Gençler deli gibi dinliyorlarmış onu meğerse. Ben de Emir Şamur’u 19 yaşındaki oğlum sayesinde keşfettim. Son şarkısı “Saçma Sapan”ı dinledikçe dinledim. Doyamadım, bir kez daha dinledim. Sözler muhteşem... Beste muhteşem... Ses muhteşem... “Kimdir bu? Kim ne demiş hakkında?” deyip internette baktım. Hakkında hiçbir şey bulamadım. Bir biyografi, yapılmış bir röportaj veya bir haber.

        Sonra Twitter’da buldum onu. Telefonlaştık. “Hikâyen nedir?” dedim. Aldığım yanıtlar karşısında iyice şoka girdim. Emir 1997 doğumlu, Sakarya’da yaşayan mütedeyyin, orta halli bir ailenin oğlu. Endüstri meslek lisesi mezunu. Tıpkı Sezen Aksu gibi. Müzik eğitimi sıfır. Nota bilmiyor. Sadece söz yazıyor, besteliyor ve okuyor.

        Allah’ın verdiği olağanüstü bir yeteneğe sahip bir evladımız! Ve son şarkısı “Saçma Sapan” internet ortamında 96 milyon kez dinlenmiş. Bizim basınımızın ise bu evlattan haberi bile yok! Niye? Çünkü Emir’in kendisini medyaya anlatacak, tanıtacak profesyonellere verecek parası yok!

        Ben şimdi bütün meslektaşlarıma, özellikle de magazin basınındaki arkadaşlarıma sesleniyorum: Tutun bu çocuğun elinden Allah rızası için. Çünkü onda Allah’ın ona bağışladığı müthiş bir yetenek var ve bizim bu yeteneği alıp baş tacı etmemiz lazım! Lazım! Lazım!

        Diğer Yazılar