Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dört bir yanından ateşler yakılmaya çalı- şılan güzel ülkemin askeri, hep risk altında olduğu yetmezmiş gibi bir de adını çoğu insanın yeni duyduğu yaban bir elde, El Bab’da zorlu bir savaş veriyor. Üstelik gelmiş geçmiş en barbar örgüte karşı. Ve hemen her gün tatsız bir haber alıyoruz oradan. Elbette ki şehit haberleri canımızı fena yakıyor, biliyorum. Söylemesi dile kolay. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor ama Türkiye’nin El Bab’da olması maalesef kaçınılmaz bir durum.

        Buna mecburuz... Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri, El Bab’da bu operasyonu yapmasaydı, biraz daha geç kalsaydı inanın “El Bab” bir süre sonra “El Bomba” olacaktı! Bu sebeple, “Türkiye neden Suriye’de, askerlerimiz neden ölüyor?” şeklinde atarlanmak akıl işi değil. Bu türden eleştirileri yapan insanların, yaşadığı coğrafyanın farkında olmadığına inanıyorum.

        Bir kere herkesin farkına varması gereken noktanın altını çizeyim tekrar: Stratejik olarak bulunduğumuz konum çok kıymetli! Dış mihrakların ülkemizle ilgili oyun üzerine oyun oynaması, sürekli fay hatlarımızı harekete geçirmeye çalışmalarının nedeninin, sahip olduğumuz coğrafi konum olduğunu bilerek muhakeme edelim El Bab meselesini lütfen.

        Hülasa... El Bab’da olmak zorundayız! Çünkü bugün olmazsak yarın sonuçları Türkiye için daha da korkunç olacak bir tabloyla karşı karşıya kalırız. O bölgede gözünü kan bürümüşlerin başını çektiği bir oluşum var. Ve biz devlet olarak bu oluşuma karşı direnç göstermeliyiz. Evet, geçmişte güdülen Suriye politikasının çoğu yanlıştı. Ve gerçek şu ki, aslında o yanlışların cezasını çekiyoruz. Ama başka bir gerçek de yanlış üzerine yanlış yapma lüksümüzün olmadığıdır!

        El Bab’da olmamıza muhalefet edenler belki farkında değil ama TSK aslında şu anda geçmişteki o yanlış politikaların yarattığı tahribatı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Türkiye’nin dengeli bir geleceği olması için sava- şıyor o topraklarda ve çok da doğru yapıyor. Ne yapmamız gerekiyordu yani? Burnumuzun dibinde birileri kafasına göre devlet kuracak ve kuracakları bu devletle sonsuza değin Türkiye’ye tehdit oluşturacak, biz de bütün bu olanı biteni seyredip sonuçlarına mı katlanacaktık? Olur mu böyle bir şey?

        Ayrıca biz niye bu son hamlelerimizle bazı Batılıların canını sıkıyoruz biliyor musunuz? Çünkü evvelden Ortadoğu’ya giden bu koridordan elini kolunu sallayarak geçiş yapmış o Batılı devletlere, “One minute!” çekerek keriz olmadığımızı ispat ediyoruz. “Bir dakikaaa! Biz buradayız ve Türkiye’yi hep el altında tutmak için IŞİD/PKK/PYD gibi terör örgütleri üzerinden planladığınız oyunları yemiyoruz!” diyoruz.

        Anlatabildim mi efendim...

        FETÖ'YE KUMPAS MI?

        Önceki gün HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’dan, “Genel kurulda FETÖ’cü itirafçıların göreve geri döndürülme meselesini tartışıyoruz” ifadesinin açılımını yapmasını istedim. Sağolsun o da yaptı. Yaptı da bazıları bu açıklamayı niyeyse başka bir tarafından tutup Yılmaz’ı garip şeylerle suçlamaya kalkıştı. “Kumpasçılık” gibi! Yani bazılarına göre Yılmaz bu ifadeleriyle FETÖ üyelerine tuzak kurmuşmuş. Onları kandırıp tuzağa düşürmüşmüş. Neyin kafasını yaşıyor bu tür eleştirileri yapan insanlar bilmiyorum ama galiba hâlâ farkında değiller bu örgütün nasıl bir örgüt olduğunun.

        Kardeşim... Karşınızda dünyanın en sinsi yöntemlerini kullanarak, en kalleş anlayışla bu devletin kilit noktalarını teslim almış ve dibini oymuş korkunç bir örgüt var. Hatırlayın lütfen. Bundan birkaç yıl önce ülke meseleye ayıldığında yargının neredeyse tamamı bunlara anahtarıyla teslim edilmişti. O dönem bırakın FETÖ METÖ demeyi, örgüt bile denilemiyordu ve birileri mışıl mışıl uyurken Mehmet Yılmaz ve arkadaşları tamamı kripto olan hâkim/savcı tayfasıyla kılı kırk yararak mücadele ediyordu.

        Ne çabuk unuttuk biz o günleri de şimdi kalkıp kullandığı bir ifade nedeniyle HSYK Başkanvekili’ni kumpasçılıkla falan suçluyoruz! Akıl işi mi bu yapılan eleştiriler? Hakkaniyetli mi?

        Diğer Yazılar