Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Genel kuraldır aslında bizim meslekte... Yılın son günü çoğunlukla yeni yılda gerçekleşmesi temenni edilen dilekler kaleme dökülür. İstekler, hayaller falan aktarılır. Aslında ben de böyle bir yazı yazmayı planlıyordum, ancak dün gazetedeki ofisime geldiğimde masamın üzerinde duran bir mektup öyle içimi sızlattı, öyle canımı sıktı ki...

        Temennileri, dilekleri falan bir kenara bırakıp rutin dışına çıkmamın bir zorunluluk olduğuna kanaat getirdim. Çünkü büyük bir ihtimalle herkesin ailesi ve sevdikleriyle birlikte yeni yılı karşılayacağı bir gecede bir baba, bir eş yok yere bundan mahrum kalacak. O nedenle bugün köşemi Kayseri Kapalı Cezaevi’nden İbrahim Gültekin adlı okurumdan gelen mektuba ayırmak istedim....

        Konumuz bir süre önce TBMM’ye verilen ancak mesele yanlış aksettirildiği için toplumda büyük tepkiye neden olan küçük yaşta evlilikle ilgili yasa önergesi. Bu konudaki duruşumu biliyorsunuz.

        Birçok kez söz konusu yasanın yeniden düzenlenerek Meclis’e getirilmesi gerektiğini yazdım. Bu yüzden de özellikle kadın okurlarım tarafından çok büyük tepkiyle karşı karşıya kaldım, ancak ben hâlâ aynı noktadayım ve anlamsız popülist yaklaşımlardan dolayı söz konusu yasanın rafa kaldırılmasını da protesto ediyorum.

        “Niye? Neden?” diyorsanız lütfen tarafıma gelen içler acısı mektubu dikkatlice okuyun. Ve mümkünse bu düzenlemenin rafa kaldırılmasına önayak olanların da gözüne sokun!

        “Sevilay Abla... Biz Habertürk’teki köşenizdeki yazıları cezaevi şartları elverdiğince okuyoruz. Ablam size bir konuda minnettarız. Allah sizden razı olsun ama ne yazık ki sizin gibi sesimizi duyan çok az!

        Sevilay Abla... 08.08.2008’de eşimle kaçarak evlendik. Eşim 14, ben 19 yaşımdaydım. Askerlik zamanım geldi, askere gittim. Bu arada eşim hamile idi. Doğum yapmak için hastaneye gittiğinde yaşı küçük diye şikâyet etmişler.

        Hakkımda kamu davası açılmış ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yok! Askerlikten döndüm, bizi mahkemeye çağırdılar. Bu arada eşim de ikinci çocuğa hamileydi. Ve bana o mahkemede 10 yıl ceza verildi. Gariban eşim mahkemede ağladı, ‘Yapmayın, etmeyin’ diye yalvardı. Karar Yargıtay’a gitti. Aradan üç buçuk yıl geçtikten sonra cezam onandı.

        Eşim o zaman da hamileydi ama hiçbir biçimde gerekçe kabul edilmedi ve beni cezaevine attılar. 21 aydır buradayım abla. Bu yasa nedeniyle yuvam darmada- ğın oldu. 3 kızım babasız kaldı. Eşim yapayalnız. Benden daha çok onlar ceza çekiyor. Bir de üstüne tecavüzcü damgası yedim. Ve şu an onlarla aynı koğuştayım. Bir yandan tecavüzcülerle aynı yerde yaşamanın verdi- ği utanç, bir yandan çocuklarımın ve eşimin düştüğü perişanlığın verdiği ıstırap inanın psikolojimi altüst etti.

        Sevilay Ablam... Ben ne tecavüzcüyüm, ne de sapık! Ben gençlik heyecanıyla yanlış yapmış bir âşığım sadece. Çok üzülüyorum tecavüzcü, küçük yaşta kıza cinsel istismar suçuyla anılmaktan. İnsanlar ben ve benim durumumda olanlara bu muameleyi yapmaktan ne zaman vazgeçecek?

        Bu yasayı iptal ettirenler benim, eşimin ve çocukları- mın hakkını nerede verecek? Ama bunun bir bedeli olacak ahirette elbette! İki elimle onların yakasına yapı- şacağım. Ablam... Yasayı çıkarsınlar ya da çıkarmasınlar... Allah izin verir de buradan çıkarsam eğer ilk işim eşimle, çocuklarımla birlikte seni ziyaret etmek. Çünkü kadın bir yazar olarak bir tek sen anladın bizim mağduriyetimizi ve bizlere sahip çıktın. Allah senden bin kere razı olsun güzel ablam...”

        Diğer Yazılar