Bravo! Bravo! Bravo!
Büyük bir başarı! Hem de çok büyük! O nedenle başta İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan olmak üzere Reina katliamcısının yakalanmasıyla ilgili operasyona imza atan tüm polisleri kutluyorum. Özellikle de istihbarat birimini. Herkesin umudunu kestiği, “Artık bulunamaz o cani” dediği anda buldular ve herkesin gönlünde taht kurdular. Hakikaten inanılmaz bir iş başardılar. Tekrar tekrar tebrik ediyorum kendilerini.
Sadece ben değilim tabii tebrik eden. Milyonlarca insanın da aynı duyguyu paylaştığından hiç şüphem yok. Katliamcının yakalandığı saatlerde evdeydim. Misafirlerim vardı. Haber öyle mutlu etti ki beni ve konuklarımı, gerçekten tarif etmek imkânsız o an yaşadığımız duyguları. Deyim yerindeyse yüreklere su serpildi o caninin yakalanmasıyla. Elbette ki onun yakalanması, katlettiği 39 insanın acısını dindirmez. Dindirmeyecek de ama en azından bundan sonra onun bu katliamı kim ya da kimler adına yaptığını öğrenecek olmamız ve o caninin cezasını çekmesi bir nebze olsa da rahatlatır toplumu.
Umuyorum bu bir başlangıç olur ve tasmaları salınıp bu topraklarda kan dökerek acılar yaşatmaya gönderilen aşağılık terör örgütleri ve mensupları bir daha böyle bir girişimde bulunamaz. Artık huzur bulmak istiyoruz... Hep beraber, birlikte huzur içerisinde yaşamak istiyoruz çünkü...
SUR'DAKİ O GÖRÜNTÜLER FETÖ MİZANSENİ!
Gördünüz ya da görmediniz bilmiyorum, ama son birkaç gündür sosyal medyada gerçekten insanın yüreğini dağlayan, içini parçalayan bir görüntü dolaşıyor. Sokağa çıkma yasağının olduğu dönemde Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde çekildiği iddia edilen görüntülerde Özel Harekât polislerinin kontrol sırasında küçük bir kız çocuğuna yaptığı muamele gözler önüne seriliyor. Gerçekten içler acısı.
Çocuğun yaşı belki 9, belki 10. Karanlıkta evine gitmek üzereyken polis kontrol noktasından geçerken durduruluyor. Polis elinde megafonla kızı durduruyor. Ve uzaktan soyunmasını istiyor. Diyor ki: “Karnını aç göster!” Çocuk önce montunu çıkarıp kazağını yukarı çekip yarı çıplak bir şekilde arkasına önüne dönerek karnını açıyor. Korkudan tir tir titreyerek..
Uzatmayayım, insan olma erdemi taşıyan herkesin yüreğine hançer misali saplanan bir görüntü bahsini ettiğim. Korkunç. İçim kıyıldı ilk izlediğimde, sonunu bekleyemeden kapattım. Fakat sonra birkaç kez daha önüme düşünce tekrar açıp izledim. Ve kendi kendime sorgulamaya başladım tabii. Görüntüyü yayanlar HDP, dolayısıyla PKK taraftarları. Israrla herkesin görmesi için uğraş verdiler. Başardılar da...
Sosyal medya kullanıcısı olan hemen herkes gördü o görüntüleri. Tepki inanılmaz oldu haliyle. Tam da onların istediği biçimde. Fakat sonradan muhakeme yapınca kafama takıldı birkaç şey. Görüntüleri izleyenler de fark etmiş- tir. Çekim gayet net. Polis görüntülerde yok, sadece megafonda sesi var ama son derece anlaşılır. İnsanın aklına tabii hemen şu soru geliyor. Kim çekmiş olabilir bu görüntüleri?
Kontrolü yapan polisten başka birilerinin olma ihtimali yok. Çünkü görüntü, kontrolün yapıldığı o noktadan çekilmiş. Peki diyelim ki polis böyle korkunç bir görüntünün oluşmasına zemin hazırlamış. İyi de bunu niye kameraya çekmiş. Hadi çekmiş, toplumda infial yaratacak son derece provokatif ve kışkırtıcı olan bu görüntüleri neden sızdırmış? Amaç ne? Ha... Biliyorum şimdi bu görüntüleri yayanlar bu tezime itiraz edecekler ve çullanacaklar üzerime. Hiç boşuna uğraşmasınlar, ben bu konuda gayet netim. O görüntüler mizansen ve amacı da basbayağı provokasyon! Ve şu çok net ki bu mizansen bir FETÖ senaryosu!
Zaten HDP Milletvekili Feleknas Uca da İçişleri Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede benim bu tezimi neredeyse destekleyen bir noktaya dikkat çekmiş. Uca, Sur’daki operasyonu yapan komutanın darbe girişiminden tutuklanan 2’nci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti olduğunu söylemiş. Şimdi sormak lazım tabii Uca ve arkadaşlarına, yani HDP’lilere... Madem bu görüntülerin bir FETÖ üretimi olduğunu biliyorsunuz, o halde toplumu besbelli kışkırtma amacı taşıyan bu görüntülerin yayılması için neden bu kadar uğraşıyorsunuz?
