Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında çok girmek istemedim bu konuya, zira bu iş gerçekten can sıkıcı bir hal aldı. Bir yandan 15 Temmuz gecesi yaptığı gazetecilik atraksiyonuyla alçak darbe girişiminin önlenmesine büyük katkı sunan meslektaşımız Hande Fırat, diğer yanda ise eski habercilik alışkanlıklarıyla artık hareket etmemesi gerektiğini, Türkiye’nin bambaşka bir Türkiye olduğunu bir türlü kavrayamayan Hürriyet Gazetesi yönetimi!

        Bir kere şu başlık, yani “Karargâh rahatsız” meselesini bir irdeleyelim. En başta Hürriyet’te görev yapan arkadaşlarımız olmak üzere tüm gazeteciler kabul etmelidir ki o başlık gerçekten bir fecaatti! Bazıları diyor ki: “Canım sonuçta kasıt yok, hatayla atılmış!”

        ESKİ ALIŞKANLIKLAR...

        Hayırrrr efendimmm... Bunu söyleyen ya da onaylayan her kimse bilin ki milletin zekâsıyla resmen alay ediyor. Çünkü öyle bir haberi alın, bu mesleğe yeni başlamış editörün önüne koyun, o bile inanın bu başlığı atmaz. Hadi diyelim hatayla atılmış başlık. İyi de o hata niye düzeltilmez? Biz de gazeteciyiz. Bir gazetenin nasıl hazırlandığını hepimiz biliyoruz. Gazete baskıya girmeden 50 kişinin kontrolünden geçer. Genel yayın yönetmeni olur vermeden de baskı mümkün değildir. Hele de spesifik, yani böyle Genelkurmay’ı falan ilgilendiren bir haberi manşet yapıyorsa bir gazete, o gazetenin en tepesindeki yöneticisi de meseleden haberdar olur.

        Özetle, “Karargâh rahatsız” başlığında hatanın ötesinde bir durum olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Başlığı o atmış, bu atmış, şu atmış... Hiçbir önemi yok bunların, zira o başlık atıldıktan sonra gören ve ses çıkarmayan herkes sorumludur o başlıktan. Başta Hande Fırat. Kendisinin iyi niyetli olduğundan zerre şüphem yok, onu belirteyim. Sonuçta Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’nın aktardığı bilgileri kamuoyuyla paylaşmak istemesi son derece doğal bir gazetecilik refleksi... Amaaaaa Hande, haberinin başlığına yazılanın da nasıl bir reaksiyona sebep olacağını öngörmeliydi. Ve eski alışkanlıklar depreştiği için şehvete kapılan Sedat Ergin’e, “Ya o başlığı kaldırırsınız ya da haberimi geri çekiyorum” diyebilmeliydi! Durum budur!

        MEMLEKET NEREYE GİDİYOR?

        Her yerde aynı soru! Kimi görsem, kiminle selamlaşsam, “Memleket nereye gidiyor?” diyor. Dün uzun zamandır görüşmediğim can bir arkadaşımla telefonda konuşuyoruz. Keyifli keyifli sohbet ediyoruz, bir anda lafı değiştirip aynı soruyu sordu: “Ne olacak yav bu Türkiye’nin hali? Nereye gidiyor?” Bir durdum önce... Bekledim birkaç saniye... Sonra da dedim ki: “Valla bir yere gittiği yok! Olduğu yerde duruyor!”

        Tabii bir ton laf! Hemen her gün duyduğum, “Ekonomi zaten geberik. Piyasalar çok berbat. Böyle giderse dibe vuracağız. Hele de referandumdan ‘Evet’ çıkarsa Türkiye yaşanmaz olur” türünden yorumlar. Kırılmasın cancağızım diye sonuna kadar dinledim tüm söylediklerini, ama sonunda dayanamayıp, “Sizin gibi felaket tellalları olduğu sürece Türkiye’nin bir yere gitmesi mümkün değil!” dedim. Yani demek istedim ki: “Siz sürekli bu kötü senaryolarla berbat bir final yaşayacağını söyledikçe, zaten enerjisel olarak bu ülkenin adam olması mümkün değil!”

        ÜLKENİZE BİRAZ GÜVENİN

        Haksız mıyım değerli okurlarım?.. Eskiler ne demiş? “Kötü konuşup, kötü düşünüp kötüyü çağırma. İyi düşün ki iyi şeyler olsun.” Ama nerdeee o bakış açısı bizde! Hele bu süreçte. Evet karşıtı herkes için âdet olmuş artık felaket senaryoları üzerinden ülkenin geleceğinin konuşulması. Yemin ediyorum, Allah belamı versin, bir muhalif arkadaşımdan, dostumdan ya da sokakta karşılaştığım okurumdan falan duymadım, “Evet de çıksa hayır da çıksa iyi olur inşallah!” dediklerini. Tamamı “Eyvah... Eyvah...” modunda.

        Yahu arkadaş, niye korkuyorsun? Nedir bu endişe? Dön bak tarihine. Geçmişine bir göz at. Neler atlattı, neler yaşadı da dibe vurmadı bu ülke, Anayasa değişikliğinde “Evet” çıkınca mı vuracak! “Evet” de çıksa, “Hayır” da çıksa bu ülkeye bir şey olmazzzzz! Güvenin biraz yaşadığınız ülkeye. Farkında olun büyük olduğunun. Ve kuruluşunun sağlam temeller üzerine oturtulduğunun. Ve vazgeçin artık geleceğimizle ilgili kötü senaryolar döşenip hem kendi içinizi hem de etrafınızdakilerin içini karartmaktan. İyi düşünün, “Güzel yarınlar gelecek. Pırıl pırıl, tertemiz bir gelecek bekliyor bizi” deyin. Deyin ya! Bir kerecik olsun bu pencereden bakın lütfen!

        Diğer Yazılar