Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Avrupa’nın sözüm ona özgürlükçü ve ilerici ülkesi Hollanda’nın Türkiye’ye karşı sergilediği utanmaz tavrın en büyük nedeni elbette ki referandumdan çıkacak olası EVET sonucu, ama sebep sadece bu da değil değerli okurlarım! Bir nedeni daha var. Kendi iç siyasetleri! Bilmem haberiniz var mı ama Hollandalı iki gün sonra, yani önümüzdeki çarşamba sandığa gidiyor. Aşırı sağcı, Türklerden ve dahası Avrupa’daki tüm göçmenlerden nefret eden ve bunu da utanmadan açık açık dile getiren ırkçı lider Geert Wilders de adaylar arasında. Kazanma şansı yok deniliyor ama Wilders’in son günlerde özellikle Türkiye’ye karşı aldığı tavrın sebebi iki gün sonra yapılacak seçim esasında... Bu normal bir durum, onun gibi ırkçı faşist biri için. Nihayetinde adam Türkiye’ye ve Türklere karşı nefreti körükleyerek oy toplamaya çalışıyor. Normal olmayan, seçimi yeniden kazanma ihtimal görünen Başbakan Mark Rutte’nin tavrı. Bu sandık nelere kadir ki demokratlık deyince mangalda kül bırakmayan Liberal Parti’nin lideri Rutte bile oy kaybetme kaygısıyla rakibi Wilders’in ırkçılığına ve ülkesindeki rezilliğe sesini çıkarmıyor.

        Bunlarda utanma diye bir duygu da yok! Sadece faşizanlıkta değil, yüzsüzlükte de nirvanaya ulaştı adamlar. Önceki günkü olaylar üzerine Hollanda’nın demokrat bilinen başbakanı, Başbakan Yıldırım’la telefonda konuşmuş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanına yapılan zorbalık ve rezillik sanki başka bir ülkede olmuş gibi Başbakan’ımıza üzüntülerini iletmiş.

        Sahteliğe, ikiyüzlülüğe bakar mısınız lütfen? Senin polisin benim bakanımın yolunu kesecek, zorbalık yapıp içeri sokmayacak, üstüne bir de bakanımızın etrafını saran insanların üzerine köpeklerinizi saldırtacak ve bütün bu olan biten rezillik senin yönettiğin ülkede yaşanmamış gibi bir de utanmadan kalkıp üzüldüğünüzü söyleyeceksiniz!

        Çok şey denilir bunun üzerine de neyse fazla ileri gitmeyeyim şimdilik... Sadece, “Yerin dibine batsın sizin demokratlığınız da, liberalliğiniz de” deyip bu konuya bir es vereyim!

        AKŞENER'İN İŞİ ZOR

        MHP seçmeniydi son bindiğim taksinin şoförü. Önce referanduma dair muhabbet ettik. Hemen baştan belirteyim, sıkı bir “Evet”çi! Ve diyor ki, “Bence kesinlikle ‘Evet’ çıkacak sandıktan”. Böyle demesinin nedeni, kendisinin “evet” tarafında olması değilmiş ama. Taksisine binen müşterilerden edindiği izlenimmiş. Bağlı olduğu durak Bağcılar-Gaziosmanpaşa civarında bir durakmış. Etiler’de bana tesadüf etmesinin nedeni de bu tarafa müşteri getirmesiymiş.

        Uzatmayayım... Esasa geleyim... Sordum “evet”inin sebebini. Dümdüz cevap verdi ve aynen şöyle dedi; “Meral Akşener!” Afalladım tabii. Nasıl yani oldum... O da öyle olduğumu anladı ki ben soru sormaya devam etmeden anlatmaya başladı; “O ‘Hayır’ dediği için ben ‘Evet’ diyorum! Çünkü ben gerçek bir ülkücüyüm ve kimsenin de boş gazlamasına gelmem!” Sonra da şöyle devam ettirdi sözlerini; “Rahmetli babam Alparslan Türkeş hayranıydı. Ben de kendimi bildim bileli MHP’ye oy veririm. Biz başka partiden transfer olmasına rağmen Meral Akşener’i aldık, bağrımıza bastık. Ama o ne yaptı? MHP’nin milletvekillerini kasetlere çekip baraj altı kalması için uğraş veren Fethullahçılara destek oldu. Diyor ki, ‘Alakam yok benim’! Alakan yoksa Meral Hanım, o halde 15 Temmuz’dan önce habire niye diyordun, ‘15’inden sonra işler değişecek’ diye? Hadi bazılarının hafızaları sıfır yutturuyorsun onlara! Ama bana yutturabilir misin Meral Hanım!”

        Diyeceğim şu, MHP seçmeni taksicinin ifadelerinden anladım ki Akşener’in kendisiyle ilgili bu algıyı temizlemeden ülkücülere lider olması falan çok zor! Hem de bayağı zor!

        Diğer Yazılar