Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Birlikltegeldiğimiz arkadaşlar yalvardılar, “Allah aşkına buradan gidene kadar yazma” diye... Niye? Efendim yazacaklarım Amerikalıların canını sıkarmış... Daha doğrusu Trump’ın kulağına gidermiş falan da başımız belaya girermiş. Durum o kadar ürkütücü yani, düşünün. Daha üç-beş ay öncesine kadar özgürlükler ülkesi olarak bildiğimiz Amerika’da Trump’ın düzeni gereği yabancı bir gazetecinin bu ülkede gözlemlerini dahi kaleme alması tedirginlik yaratıyor. Evet biraz abartıyor bizimkiler ama nihayetinde çok da haksız değiller endişeli olmakta zira Amerika’daki bu yeni düzen cidden şaşırtıcı.

        En başından söyleyeyim bir kere. Belki bugün değil ama birkaç yıl sonra birileri illaki Trump’tan önce ve Trump’tan sonra Amerika diye kitaplar yazacak. Gerçekten de bariz bir biçimde fark var iki Amerika arasında. Bundan ne için bu kadar eminim? Çünkü Amerika geleni kapıda böyle soğuk karşılamazdı. Ve kaba. Ve incitici. Zaten daha İstanbul’dan yola çıkarken buralarda bir şeylerin bayağı değiştiğini anlamıştım ama bu kadar olacağını tahmin etmezdim. Atatürk Havalimanı’nda salt Amerika yolcularına özel güvenlik uygulamaları var. Bunların ne olduğunu anlatacağım ama şimdiden söyleyeyim, gerçekten insanın kanına dokunuyor değerli okurlarım.

        Biliyorsunuz. ABD’nin aldığı karar gereği cep telefonu dışında hiçbir elektronik araç gereci kabin içine yanınıza alamıyorsunuz. Yolcular da bunu bildiği için bavul bagaja verilmeden hemen önce bilgisayarlarını içine koyuyor. Ben de öyle yaptım mesela. Uğraşmamak için. Sandık ki o işi yapınca gerisi su gibi akıp gidecek. Meğer değilmiş. Atatürk Havalimanı’ndan çıkmadan utanmasa sizi donuna kadar soyacak bir uygulama var Amerika’nın talebi gereği. Özel bir şirkete vermiş bu işi ABD. Alandaki tüm güvenlik uygulamalarını geçtikten sonra uçağa binmeden az önce alıyor sizi bir kenara o özel şirket ve baştan aşağı elleriyle falan kontrol ediyor. El çantanız, sırt çantanız ne varsa yanınızda sil baştan kontrol ediliyor ve siz ABD’ye gidecek uçağa bindirilmeden önce farklı bir biçimde yoklanıyorsunuz.

        Tabii bu uygulamaya sadece biz Türkler dahil değiliz. Kim varsa... İstanbul’dan kalkan uçağa hangi milletten olduğu fark etmez kim bindiriliyorsa! Herkes mahkûm bu işe yani. Amerikalılar dahil. Zaten insanın kanına dokunan asıl o durum bence. Başkalarının da memleketimiz topraklarında bu tür muameleye tutulması. Mesela çok sayıda Uzakdoğulu yolcu vardı bizim uçakta. İşadamlarıydı birçoğu. Ve büyük bir ihtimalle paralı işadamlarıydı. Onlar da aynı muameleye tabi tutuldu. Biriyle sıra beklerken muhabbet etme imkânı bulduk. Pekin yolcusuymuş. Ve Pekin’den gelip ABD’ye geçiyormuş. “Her zaman ilk tercihim Türk Hava Yolları” diyordu. Ve öyle güzel şeyler söylüyordu ki THY ile ilgili göğsümüz kabardı. Yani şimdi o Çinli işadamı bundan böyle THY’yi tercih eder mi bilmiyorum. Zira İstanbul’u her tercih ettiğinde ABD’ye giderken böyle abuk sabuk bir duruma mecbur kalacak.

        Neyse, uzatmayayım... Buradaki muamele de farklı değil tabii. Ben bu havalimanına bundan tam 2 yıl önce aynı gün ve saatte gelmiştim. 2 yıl içerisinde tüm kadro olduğu gibi değişmiş sanki. Gitmiş o kibar, naif ve her sözü başına bir “Please” ekleyen Amerikalı çalışan, kaba saba bir garip tipler gelmiş. İlk geldiğimde alandaki karşılamaya bakıp California’lıların New York’lulara göre daha sıcak ve sevimli tipler olduklarını düşünmüştüm. Vazgeçtim. Henüz Trump’tan sonra New York yapmadım ama eski New York’lularla karşılaştırdığımda New York’luların çok daha medeni olduklarını söylemem gerekiyor. “Niye geldiniz? Ne işiniz var benim ülkemde?” der gibi suratına bön bön bakan insanların o soğukluğu ve sevimsiz bakışları “Trump’lı Amerika’ya hoş geldiniz” demek ister gibiydi. Gerçekten de farklılaşmış Amerika.

        Şimdilik bu kadar... Devam ederiz inşallah...

        Diğer Yazılar