Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KONTROLLÜ darbe” ile ne demek istediğini Kılıçdaroğlu şöyle açıklamaya çalıştı: “Darbe gerçekti. Bu hain darbeden Gülen’in sorumlu olduğu konusunda hiçbir şüphem yok... Türk istihbaratı 15 Temmuz günü öğleden sonra olası bir darbe ihbarı aldı. Biz, hükümetin yararlanmak için darbe girişimini belirli bir noktaya kadar bıraktığına inanıyoruz.” Aranızda farklı düşünen var mı bilmiyorum ama, ben kontrollü darbe lafından şunu anladım: “O gece yani 15 Temmuz 2016 günü yaşanan her şey devlet eliyle olmuştur. Başta TSK olmak üzere devletin birçok kurum ve kuruluşuna çöreklenen FETÖ’cüler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mihmandarlığında devletin üst düzey yetkilileri tarafından yönlendirilerek bu girişimin olmasını sağlamışlardır!”

        Peki böyle mi gerçek olan?

        Tabii ki değil! Hepimiz, herkes biliyor ki gerçek asla bu değil.

        Hal buyken, o halde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu neden böyle bir iddiayı ortaya attı?

        Çünkü... Bir dönem, hatta uzunca bir dönem yanına yerleştirilen ve şu anda tutuklu bulunan FETÖ’cü danışmanları ona bunun böyle olduğunu kabul ettirdi. Ve ne yazık ki o gün o danışmanlarının telkini ve etkisiyle bu söylemi dile getiren Kılıçdaroğlu hem kendisi için hem de partisi için inanılmaz bir hataya imza attı. Farkına da vardı son zamanlarda. O nedenle kontrollü darbe lafının altını, “Öyle demek istemedim, böyle demek istedim” falan diyerek başka argümanlarla doldurmaya çalışıyor ama olmuyor. Çünkü “atı alan Üsküdar’ı geçti!” Ve farkında veya değil, Kılıçdaroğlu referandumdan kısa bir süre önce ettiği bu lafların bedelini de “Hayır” cephesine ağır ödetti. Bu benim iddiam değil, bu iktidar yanlısı olan araştırma şirketleri dahil tüm kamuoyu yoklaması yapanların iddiası! Objektif olarak yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında “Hayır” cephesinin referandumu kaybetmesinin en önemli sebebi olarak seçimden kısa bir süre önce Kılıçdaroğlu’nun tekraren söylediği kontrollü darbe sözü gösteriliyor.

        Bu noktada önemli bir anekdot aktarmak istiyorum değerli okurlarım. Kılıçdaroğlu’na bu kontrollü darbe sözünden önce FETÖ’cü danışmanları, “15 Temmuz tiyatrosu” sözünü söyletmek istemişler. Allah’tan o anda tesadüfen orada bulunan FETÖ’nün en eski mağdurlarından emekli hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, “Bu adamlara inanmayın; bunlara bakıp da böyle şey söylemeyin!” demiş de Kılıçdaroğlu vazgeçmiş bu işe tiyatro demekten.

        Sadede gelelim...

        Peki n’oldu kontrollü darbe söyleminden sonra?

        Bir kere Avrupa ve Amerika’daki FETÖ’cüler coştu ve coşmaya da devam ediyorlar. Başka? CHP ne kazandı?

        Elbetteki hiçbir şey! Kazandırması bir yana kaybettirdi... Oluk oluk hem de. Ve maalesef CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “kontrollü darbe” sözünün kendisine ve partisine nasıl zarar verdiğinin halen farkında değil. Kendi kanaatimi ifade etmem gerekirse, ben Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’cülerle aynı dil ve siyaset istikametinde olduğunu düşünmüyorum ama Kılıçdaroğlu halen yanında bulunan basiretsiz, öngörüsüz, kifayetsiz bazı isimler yüzünden bu söylemi tekrarlayıp duruyor ve farkında olmadan da hem kendisini, hem de partisini komik duruma düşürüyor.

        ADALET YÜRÜYÜŞÜ’NÜN KAZANDIRDIKLARI...

        CHP’nin eski ağır toplarından şimdilerde kenardan sadece olanı biteni izlemekle yetinen siyasette epeyce eski bir ağabeyimle CHP ve Adalet Yürüyüşü üzerine muhabbet ettik.

        Kısa diyaloğumuzu aynen aktarıyorum efendim:

        “Ne oldu şimdi bu yürüyüşle?” diye sordum...

        “Çok şey oldu! Bir kere Genel Başkanlık tartışmalarını sona erdirdi Kemal Bey. Partideki hizibi bitirdi. Örgütlerine heyecan getirdi!”

        “Onun dışında? Partiye oy getirdi mi?”

        “Öyle zannediliyor ama değil. Adalet Yürüyüşü’nün CHP’ye oy olarak kattığı hiçbir şey yok! Merkez sağ seçmen Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP yönetimini halen yetersiz ve güvenilmez görüyor. Çünkü Kılıçdaroğlu ülke yönetimine talip bir kadro ve yönetim anlayışına maalesef sahip değil. Alternatif çözümler getirmediği gibi iktidardan adalet dileyen ve muhalefette kalmayı adeta kanıksamış bir profille halkın karşısına çıkmayı sürdürüyor. Parti yönetiminde yıldız isim yok denecek kadar az! Düşünün, bir Adalet Yürüyüşü yapılıyor, fakat Kılıçdaroğlu’nun yanında yürüyen, Adalet Bakanlığı’na talip olacak adamakıllı bir hukukçu MYK üyesi bile yok! Dolayısıyla bu yürüyüşle Kılıçdaroğlu sadece kendi yıldızını parlatmıştır. Böyle devam ederse önümüzdeki dönemde en güçlü muhalefet adayı olarak yeniden siyaset arenasında yerini garantilemiştir bu yürüyüşle!”

        LANET OLSUN BUNLARA!

        TÜRKİYE’nin en başarılı habercilerinden biridir Ümran Avcı. Dün bu başarısını bir kez daha gösterdi. Müthiş bir işe imza atmıştı. 6 Mayıs’ta polisin Küçükçekmece’de bir eve düzenlediği operasyonda öldürülen Sıla’nın babası Güven Abalay ile röportaj yapmış. 18 yaşındaki kızını DHKP-C terör örgütüne kaptıran baba, lisede okul birincisiyken yasadışı DHKP-C terör örgütüne katılan kızını kurtarmak için nasıl mücadele verdiğini anlatmış uzun uzun. Okurken tüylerim diken diken oldu. Çünkü geçmiş aklıma geldi. Üniversite yıllarım. O yıllarda tıpkı bu babanın kızı Sıla gibi gencecik okul arkadaşlarımızın bu lanet terör örgütlerinin elinde nasıl heder edildiğini hatırladım. Bu örgütlerden çocukları koruma konusunda en büyük sorumluluk ebeveynlere düşüyor zannederiz. Değil işte! Maalesef değil! Baba elinden geleni yapmış Sıla’yı kurtarmak için ama başarılı olamamış. Neden? Çünkü bu lanet örgütler bir biçimde istedikleri gencin beynini de, bedenini de teslim alıyorlar. Allah bütün gençleri korusun bu lanetlerden!

        Diğer Yazılar