Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan, AK Parti MKYK toplantısında yönetim kadrosunu, “Kriptoların sızmasına asla izin vermeyin” sözleriyle uyarmış. Önemli bir uyarı Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı, ancak uygulaması zor!

        Şahsen ben eğer o MKYK’da görev alan biri olsaydım, bu uyarının karşılığında ne yapmam gerektiği konusunda ciddi bir panik yaşardım.

        Zira FETÖ’cü bir kriptonun kim olduğunu anlamak, deyim yerindeyse deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Kendilerini gizleme, yani takiye konusunda olağanüstü bir hünere sahip bu kriptolar, “Ben kriptoyum” demeden vallahi de billahi de çok zordur onları tespit etmek!

        Benim gözümde de var kripto olabileceğinden şüphelendiğim tipler, ama bunları yazmam doğru olmaz. Zira şu anda herkesten çok onlar FETÖ’ye karşı mücadele veriyor gibiler. En çok onlar bağırıp çağırıyor FETÖ’yle ilgili.

        Çıkıp desem ki, “Filanca X şahıs bence kriptodur! Lütfen dikkat edin!”, yemin ediyorum ben zora düşerim. Çünkü FETÖ’yle mücadele konusunda inanılmaz bir performans sergiliyorlar kamuoyu nezdinde, o nedenle kripto olabileceğine kimseyi katiyen inandıramam.

        Ha... Sakın bu yazdıklarımdan FETÖ’nün güçlü olduğu vakitlerde, “Gülen Cemaati ve lideri Hocaefendi Hazretleri bu ülkenin başına gelmiş en iyi şeydir!” deyip yalakalık yapanların, ancak bugün ağız dolusu hakaretlerle saldırıda bulunanların tamamı kripto falan dediğim anlaşılmasın. Aralarında elbette kripto da vardır ama onların çoğunluğunun böyle olmasının nedeni, güçten yana görünme arzularından.

        Değerli okurlarım, eğer Allah korusun devran başka türlü dönseydi, yani FETÖ istediği Türkiye’yi elde etseydi, o ağlak imam Pennsylvania’da değil, Ankara’daki Beyaz Saray’ımsı mekânında yaşıyor olsaydı, yemin ediyorum size, vaktinde ona yalakalık yapan birçok gazeteci, köşe yazarı aynı biçimde devam ediyordu eski hallerine. Yani, yine “Hocaefendi Hazretleri” falan deyip o müptezelin dizlerinin dibinde fır dönüyorlardı!

        FETÖ’NÜN 1 NUMARALI SANIĞI SAVUNMA GÖNDERİR Mİ?

        DÜN çok önemli bir davanın ilk günüydü. 15 Temmuz darbe girişiminin merkez üssü olarak kullanılan Akıncı Üssü Davası görülmeye başlandı. Toplam 486 sanığın yargılanacağı davanın bugün ikinci günü.

        Alçakça bir oyunun parçası olup yaşadıkları ülkenin üzerine kara perde çekmeye çalışanlara utanmadan taşeronluk yapanların savunmaları bugünmüş.

        Neyi, nasıl savunacaklarsa, ne diyeceklerse... Haberlerden okuduğuma göre ilk savunma FETÖ’nün sivil imamlarından Kemal Batmaz tarafından yapılacakmış.

        Dün davayla ilgili haberleri okurken, darbe girişimine yönelik bu en kritik davanın 1 numaralı sanığının da Fethullah Gülen olduğunu görmek bende bir deja vu durumuna yol açtı.

        Vakti zamanında Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüt uydurup o örgütün yapısını falan anlatan şemalarda boşuna değilmiş bu 1 numara olayı. Demek ki adamlar kendi numaralarından hareketle Ergenekon’u şemalandırmışlar. O günleri hatırlıyorum ve Allah biliyor utanıyorum da, çünkü ben de onların uydurduğu o örgütün 1 numarası kim diye aylarca iz sürmüştüm.

        Bizim Abdurrahman Şimşek’in (Eski mesai arkadaşım, Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Müdürü) kaç kez gırtlağına çökmüşlüğüm vardır, “Söyle Apo! Kim bu 1 numara” diye... (Bunu gülün diye yazdım :)))

        Bu arada, “Acaba” diyorum, Pennsylvania’daki ağlak imam bu davaya yazılı bir savunma falan gönderir mi? “Göndermez canımm... O kadar da değil artık!” demeyin n’olur. Gönderir vallahi; çünkü o adamda ve tayfasında utanmanın zerresi yok.

        Olsa hâlâ pervasızca yabancı basın mensuplarına, “Ben yapmadım, yeğenler yaptı!” der gibi, “15 Temmuz’da yaşananlarda hiçbir dahlim yoktur!” palavrasıyla dünyayı ahmak yerine koymaz.

        AZİZ YILDIRIM’A TACİZ!

        İZLEMİŞSİNİZDİR herhalde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın trafikte bir motosikletçiyle yaşanan tartışmasını. Hoş değil, ama o nahoş durumun oluşmasına sebep olan Aziz Yıldırım değil, o motosiklet sürücüsü.

        Defalarca izledim görüntüyü. Sanki kurgu ürünü gibiydi. Şimdi diyebilirsiniz ki: “Yıldırım sinyal vermediği için kabahatli olmuyor da uyardığı için motosiklet sürücüsü mü kabahatli oluyor?” Eğer sinyal vermemişse elbette ki kabahatlidir Aziz Yıldırım, ama bunun karşılığı da bu şekil taciz değildir. Ayrıca biz nereden bilelim Yıldırım’ın sinyal verip vermediğini. O belli değil görüntülerde.

        Onu da geçelim, diyelim ki vermemiş sinyal! Olabilir. Hepimiz trafikte hata yapıyoruz. Elbette ki uyarılmak gayet normal, ama bu motosikletçinin yaptığı uyarı falan değil, alenen tahrik! Arkadan korumaların gelip müdahale etmesini millet eleştiriyor. Yahu onlar devletin polisi.

        Korudukları kişi de Türkiye’nin en kritik isimlerinden biri. Korumalar, Aziz Yıldırım’a bir saldırı olduğu şüphesiyle olaya müdahale ediyor. Ben de o polislerin yerinde olsaydım öyle zannederdim. Hülasa, bu olayın bu kadar büyütülmesi doğru değil. Tamam, Aziz Bey’in şekeri tavan yapınca ne yaptığını bilmez ama insaflı olalım, bu olayda da şekeri tavana vurulsun diye resmen gayret gösterilmiş.

        Diğer Yazılar