Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TEOG ile ilgili bir nokta daha var gözümden kaçan... Bunu da yazı işleri toplantısında yapılan fikir teatisinde kaptım. Muhabbetin tam ortasında Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Kürşad Oğuz, “Bu durumda çobanların da Robert’e girmeleri rafa kalkmış oluyor arkadaşlar!” dedi...

        Önce, Robert ve benzeri okulların sınavla öğrenci almalarının devam edeceğini düşünüp itiraz edeyim dedim, ama gerek kalmadı.

        Zira devamında Kürşad’ın söylediklerinde yüzde yüz haklı olduğunu gördüm. Doğru gerçekten de! Artık İstanbul’un çok uzağında yaşayan süper zekâya sahip gariban çocukların Robert’lere, Fransız liselerine, Galatasaray’a falan girmesi mümkün değil. Zekâsının eksileceğinden ya da daha az çalışacaklarından değil tabii bu durum. O liselerin kendi sınavlarına katılma imkânı bulamayacaklarından.

        Bildiğiniz gibi adı TEOG olan sınavlar, tıpkı üniversiteye giriş sınavı gibi aynı anda ve tüm memlekette yapılıyor.

        Hatırlarsanız geçen yılın şampiyonu Tunceli Çemişgezekli çoban Mahir Gündoğdu’ydu. Onunla yapılan bir söyleşide okumuştum. Mahir tüm sorulara doğru cevap verdiği sınava kendi okulunda girmiş.

        Sınavdan çıktıktan sonra da tekrar koyunlarını otlatmaya gitmiş.

        Büyük bir rahatlık ve fırsattı yani Anadolu’da, taşrada okuyan çocukların Robert’lere, Alman liselerine, fen liselerine falan girebilmesi için TEOG sistemi. Sadece özel yabancı okullar için de değildi bu fırsat. Yüzlerce çocuk var Anadolu’nun ücra yerlerinden gelip mesela İstanbul Erkek ya da Kabataş’ta falan okumaya hak kazanan.

        İşin en kötü tarafı bu olacak belki de... O çocukların taşradan kurtulup büyük şehirlerde lise okuma hayali tamamen ortadan kalkacak!

        **************

        KAŞ YAPALIM DERKEN GÖZ ÇIKARMAK OLDU BU İŞ!

        TAHMİN ettiğim gibi TEOG’un kaldırılması yönündeki karara destek vermem kızdırdı bazılarını. Bunlardan biri de yakın arkadaşım Banu Ergin... Gazeteci kökenlidir ama bıraktı o işi yıllar evvel. Kendi adını taşıyan bir PR ajansı kurdu ve hayatını o alanda sürdürüyor artık. Bilmiyordum... Meğer Banu’nun oğlu da bu yıl TEOG’a girecek öğrenciler arasındaymış. Çok içerlemiş TEOG’la ilgili yaklaşımıma.

        Bencillikle suçluyor bendenizi. Haklı da aslında. Çünkü onun durduğu yerden bakmadan, değerlendirmeden yazdım önceki günkü TEOG yazısını. Banu’yu dinledikten sonra, “Keşke biraz daha ince düşünüp öyle yazsaymışım” dedim kendi kendime.

        Evet... Adı her neyse ne! OKS, TEOG veya SBS... Ergenliğe tam da geçiş dönemlerinin önünde bir lokma çocukları at yarışına çeviren bu sınav sisteminin tamamen kaldırılması gerektiğini hâlâ savunuyorum.

        Cumhurbaşkanı’nın atmış olduğu bu adımı çok ama çok doğru buluyorum, ancak buna mukabil kararın hayata geçirilişinin de çok aceleci olduğunu düşünüyorum.

        Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda ne kadar bilgilendirildi, ne anlatıldı kendisine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bilmiyorum, ama bu kararın bu yıl derhal hayata geçirilmesi çok büyük bir garabete yol açar, benden söylemesi.

        Keşke kaydetseydim de dinletseydim Banu’nun anlattıklarını. “Kimyamız bozuldu maaile; çünkü biz bu sınava tam 3 yıldır hazırlanıyorduk ve çocuk bütün yazını ders çalışarak geçirdi. Tam start verildi son yıl maratonuna, bu haber patladı ve yemin ediyorum sana çocuk da ben de darmadağın olduk” diyor.

        Cumhurbaşkanı’nın TEOG’la ilgili açıklama yaptığı o gece evde kıyamet kopmuş. Bayağı sert tartışmalar yaşanmış. Çünkü oğlan çünkü isyan etmiş. “Ben boşuna mı şimdi bu kadar emek verdim? Ne olacak benim bugüne kadar yaptığım çalışmalar? Devlet beni at gibi koşturdu, şimdi diyor ki; boşuna koşturdun evlat!” diyerek...

        Hülasa... Şahsi fikrim bu kararın uygulanması için en az 3 yıl beklenmesi gerektiği yönünde. Bu süre zarfında hem TEOG’un yerine getirilecek sistemin daha sağlıklı olması için gayret edilir, hem de bugüne kadar emek vermiş çocukların, öğretmenlerinin ve dahası bu iş için bir ton para harcamış ebeveynlerin emekleri de heba edilmemiş olur...

        Yanılıyor muyum?

        **************

        BARZANİ ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEYE Mİ ÇALIŞIYOR?

        IRAK Kürt Bölgesel Yönetimi, 25 Eylül’de referanduma gidiyor.

        5 bini tartışmalı bölgelerde kurulacak 12 bin oylama noktasında, 5.5 milyon seçmene, “IKBY’nin Irak’tan ayrı bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusu sorulacak.

        Sorunun yanıtının “Evet” olacağından herkes o kadar emin ki tersi olasılığını kimse düşünmeyip referandumun iptalini istiyor. İstiyorlar ama görünen o ki olmayacak! Tüm tepkilere, sert reaksiyonlara rağmen Barzani hükümeti aldığı referandum kararında ısrarlı.

        Önceki gün bir dost meclisinde bu konu tartışıldı. Kendisi de sıkı bir Türk milliyetçisi olan dostlardan biri ateş püskürüyor referandum işine. Ama bayağı ateş!

        Referandum yapılır ve Barzani hükümetinin dediği de olursaymış eline bir Kalaşnikof alıp Habur’dan dalacakmış içeri. Yalnız, “Gerilmemin tek nedeni Kerkük’tür!” diyor.

        Haklı da çünkü orada sadece Kürtler yaşamıyor ve eğer amaç bağımsız Kürt devleti kurmak ise Türkmen şehri olarak bilinen Kerkük neden işin içine dahil ediliyor?

        Neyse... Bu arada masadakilerden biri ilginç bir tez attı ortaya. “Türkiye’nin en hassas noktası Kerkük. Irak’ın da öyle! İran’ın da! Bence arkasında ABD’nin, Pentagon’un olduğundan en ufacık bir şüphem dahi olmayan bu projeyle amaç ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” dedi.

        Ona göre 5 gün sonra yapılacak referandumda Kerkük son anda devre dışı bırakılacak ve o güne kadar “Kerkük hassasiyetimizdir” diyen herkesin çenesi kapatılacak!

        Olabilir mi?

        Diğer Yazılar