Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “AK Parti’yi bunca zamandır iktidarda tek başına tutan dinamikler nedir sizce?” diye sorsam, büyük bir ihtimalle derdiniz ki, “Ekonomik istikrar”... Ben de öyle diyorum, ancak bunun tek başına bir neden olduğunu da düşünmüyorum. Başka sebepler de var...

        Mesela sağlıktaki reform... Mesela ulaşım alanında devrim niteliğindeki yatırımlar, projeler, vesaire... Ama bence önceki dönemlerde ülkenin başına hep bela olan mafyalar, çeteler ve benzeri çapulculardan ülkeyi tamamen temizlemiş olmaları da büyük bir sebeptir 14 yıl boyunca iktidar olunmasına!

        Çok ama çok iyi hatırlayın 2002 yılından önceki zamanları... Gözünüzün önüne 1990 yıllarını ve sonrası dönemi getirin. Resmen at koşturuyordu mafya babaları memleketin dört bir tarafında ve ne yazık ki o günün devleti de bu aymazlık karşısında sessiz kalıyordu.

        Sokakları geçin bürokrasinin, siyasetin, hatta askeriyenin bile belli bir kısmı mafya babalarına selam durur olmuştu o dönemler. Dediklerimde nasıl haklı olduğumu anlamanız için “Susurluk vakası” demem yeterli olacaktır herhalde.

        Sıradan bir kamyonun arkadan çarptığı Mercedes’tebirlikte seyahat edenlerin kimli- ği, statüsü, konumları hepimizi dumura uğratmıştı hatırlarsanız...

        Sadede geleyim, yani esasa... Yaklaşık 1 yıldır falan o eski günlerden kalma bazı tipler piyasada sık sık görünmeye başlamıştı zaten. Ben önceleri ciddiye almıyordum bu tiplerin ortalıkta eskisi gibi geziniyor olmalarını, zira başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve sonra Başbakan Yıldırım’ın bu tür adamların yeniden palazlanmalarına asla izin vermeyeceklerine inanıyordum. Hâlâ da inanıyorum ancak galiba onlardan habersiz birileri bu işi yapıyor. Birileri sıvazlıyor galiba eski model mafya babalarının ve çete reisi bazı isimlerin sırtlarını... Öyle olmasa şu geçtiğimiz birkaç gün içerisinde yaşanan olaylar asla vuku bulamazdı.

        Daha önceki gün Türkiye’nin en büyük adliyesi olan Çağlayan’da milletin gözleri önünde kovboyculuk oynadı çeteler,silahlar eşliğinde. Ondan bir gün önce Bakırköy’de ünlü bir AVM’de esnafı haraca bağlayan çeteyle ilgili olayları haber aldık hep beraber.

        Ondan da bir gün önce bir mafya babasının adamları olduğunu iddia eden bazılarının bir vatandaşı dövüp, işkence yapıp bu anları kayda alarak sosyal medyada servis ettiğine şahit olduk. Sosyal medyada yer yerinden oynadı o görüntüler üzerine.

        Allah biliyor, ben ve kız arkadaşlarım birlikteydik o görüntüler önümüze geldiğinde, izleyemedik tamamını! Korkunç- tu çünkü, hem de çok korkunç!

        Özetle eski günleri hatırlatan ve ben dahil herkesi tedirgin eden mafya ve çeteler konusundaki endişelerimi dile getirmek istedim değerli okurlarım. Umarım bu yazdıklarım Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Sayın Başbakan Yıldırım’ın dikkatini çeker.

        Şu anda ortam tam olarak öyle demiyorum ama eğer bu gidişatın önüne geçilmezse, eğer yılanın başı küçükken ezilmezse Türkiye mafyaların, çetelerin kol gezdiği o günlere geri döner ve bu da AK Parti’nin hiç hayrına olmaz, benden demesi!

        O NASIL PANTOLON BAŞKAN!

        BM Genel Kurulu’na katılmak üzere ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşi Emine Erdoğan her zamanki gibi eşlik etti. Muhakkak görmüşsünüzdür ABD Başkanı Trump ve eşi Melania Trump ile Erdoğanlar’ın bir arada çekilmiş fotoğraf karesini.

        O fotoğrafa dair çok şey var söylemem gereken... Mesela Emine Erdoğan’ın kıyafet seçimi... Türk bayrağını anımsatan kırmızı ve beyazın tercih edilmesi ve yakasına taktığı ay yıldızlı broş çok ama çok hoş bir görüntü vermişti fotoğrafta... Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraf çekilirken eşinin elinden tutması başka bir güzellikti.

        Trump’lara gelince... Yalan yok, Melania Trump çok ama çok güzel bir kadın. Kıyafet seçimi de on numaraydı. Ben şahsen hem mütevazı buldum, hem de zarif. Sıcak ve samimi gülümsemişti fotoğraf karesindeki herkes ama Donald Trump’ın pantolonu çok garipti!

        Hani, “Büyük alayım da seneye de giyerim!” kafasıyla diktirilmiş ya da alınmış gibi bir şeydi.

        Tabii bu bende şöyle bir intibaya neden oldu. Belki yanılıyorum ya da abartıyorum bilemem ama Melania, kocasına çok ama çok ilgisiz bir kadın bence... Bırakın âşık olmayı falan kocasına azıcık bir ilgisi olsa adamın o halde insan içine çıkmasına asla ama asla izin vermezdi! Yanılıyor muyum?

        ERDOĞAN, İSTANBUL'U ASLA RİSKE ATMAZ!

        2004 yılının Mart ayıydı... AK Parti 2 yıllık iktidarını henüz tamamlamıştı. Kuşkusuz tüm iller, ilçeler, beldeler, Başbakan Erdoğan için önemliydi ve kazanılması gerekirdi, ama İstanbul bir başkaydı onun gözünde. Her yeri kaybetmeyi göze alabilirdi, ama İstanbul’u asla! Çünkü siyasi hayatında bir dönüm noktasıydı İstanbul onun için. Ve bildiği, inandığı şey de, “İstanbul’u kazananın Türkiye’yi de kazanacağı”ydı. Ayrıca Sözen’den devraldığı gözbebeği, susuz İstanbul’u emin ellere teslim etmek ve tekrar susuzluğa mahkûm etmek istemiyordu. O günün şartlarında İstanbul’a aday olacak kişiyle ilgili, günlerce kafa yorup hesap kitap yaptığını bizzat şahit olanlardan dinlemiştim. Ve ağabeyim dediği Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a emanet ederken nasıl kılı kırk yardığını ve ona neler söylediğini de...

        Dün İstanbul’un Kadir Ağabey’le hikâyesinde sona gelindi. Doğruyu söylemek gerekirse istifası benim için sürpriz olmadı. Aksine bekliyordum. Hem de çok dahaönceden. Çünkü Erdoğan, Topbaş’la devam etmeme kararını çoktan vermişti. Sadece “Abi” dediği Topbaş’la ayrılışta nahoş şeyler yaşamamak adına bekledi. Ondan bekledi yani. Kadir Topbaş da “Belki ilişkimiz düzelir, belki Cumhurbaşkanı’nın bana yaklaşımı farklılaşır” düşüncesiyle devam etti görevine. Ama olmadı, vazo kırılmıştı bir kere! Ne kadar yapıştırsan da çatlakların derinliğini kapatmak mümkün değildi...

        Neyse... Hayırlısı olsun diyelim Topbaş’ın kararı için. Bir İstanbullu olarak emeğine çok teşekkür ederim. İnşallah yerine gelecek isim, İstanbulluların ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte biri olur. Öyle olacağına da inanıyorum, zira yerel seçimlere 18 ay gibi bir zaman kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’u asla riske atmayacağına inanıyorum. Çünkü gerçekten de İstanbul demek, Türkiye demek! O nedenle kim olursa olsun Topbaş’ın yerine gelecek ismin muhakkak 2019’un vizyonuna yakışır bir isim olacağından hiç şüphem yok!

        Diğer Yazılar