Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AFRİN Operasyonu’na başından beri destek verdiğini ifade eden, ancak gelinen noktada 400 binden fazla nüfusa sahip Afrin kent merkezine girilmemesi konusunda uyaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açıkçası benim de kafamı karıştırıyor. Ancak tabii bu, realiteyle örtüşmüyor.

        Bunu dün dış politika, diplomasi konularında tecrübesine son derece saygı duyduğum eski CHP Milletvekili Onur Öymen’le konuşunca daha bir iyi anladım. Uzunca bir sohbet yaptık telefonda Sayın Öymen’le. Konu başlığımız Afrin Harekâtı’ydı elbette. Sağolsun, ben sordum, o da tüm tecrübelerinin ışığında eski bir diplomat olarak bütün sorularıma yanıt verdi.

        ‘AMAÇ BAŞKA TÜRLÜ HASIL OLMAZ’

        Afrin merkezine girilmesi hususunda Öymen’in, hâlâ üyesi olduğu CHP’nin Genel Başkanı ile aynı düşünmediğini söyleyeyim. Çok net bu konuda. Aksine girilmemesinin büyük bir handikap olacağını savunuyor. Çünkü onun görüşüne göre 25. gününü dolduran bu operasyonun başarılı bir sonuca varabilmesi için Afrin merkezine girmek bir zaruret.

        Tabii oldukça radikal bulduğum bu yanıtı üzerine ben de kendisine Kılıçdaroğlu’nun, “500 bin nüfusa sahip bir kente niye gireceksiniz? Kimin terörist olduğunu nasıl ayıracaksınız?” çıkışını hatırlattım. Onun karşılığında da çok net yanıtlar aldım değerli okurlarım. Eski bir NATO temsilcisi de olan Öymen, bizzat şahit olduğu Bosna Savaşı’ndan bazı örnekler verdikten sonra aynen şu ifadeleri kullandı:

        “Evet, orada siviller var. Masum insanlar yaşıyor. Ancak bu bir savaş ve üzülerek söylüyorum sonuçları ağır da olabilir, acılı da olabilir, ama yapacak bir şey yok! Afrin’e girilmeli. Çünkü asıl amaç başka türlü hasıl olmaz.”

        PYD/PKK terör örgütleri için bu kentin ana merkez olduğunu ve bu örgütlerin dünya kamuoyunda “duyar kasmaları” için özellikle Afrin kent merkezine bilinçlice konuşlandığını iddia ediyor. Ve ekliyor: “Biz Afrin’e istilaya gitmiyoruz! İşgale gitmiyoruz! Elbette ki TSK oradaki masum sivillerin zarar görmemesi için elinden geleni yapacaktır. Olabildiğince dikkatli davranacaktır, ama eğer amaç gerçekten o bölgeyi kontrol altına almak, Türkiye’nin sınırında bir Kürt koridoru oluşmasının önüne geçmek ise Afrin’e de gireceksiniz, Münbiç’e de!”

        ‘BAZILARININ GÖRÜŞÜ HİÇ DEĞİŞMEZ’

        Dedim ya uzun bir sohbetti. Onur Öymen’in bu konu başlığı altında anlattıkları çok verimli oldu benim açımdan. Dünya kamuoyunun operasyona bakış açısı üzerine de epeyce bir yorumunu aldım. Bu konuda Türkiye’nin bu operasyonun esas amaçlarının ne olduğunu anlatma, ifade etme konusunda eksikleri olduğu yönündeki eleştirilerden bahsettim.

        Normalde AK Parti hükümetinin genel dış politikasına dair mesafeli bir duruşu olan Öymen’in, bu konuda verdiği şu yanıt da beni şaşırttı: “Elbette Türkiye’nin bu konuda yapabilecekleri var. Tillerson’la yapılacak ikili görüşmeye benzer görüşmeler çoğaltılabilir. NATO’ya bu konuda baskı yapılabilir. Bir üyesi olarak NATO’dan bu konuda net tavır almasını isteyebilir. Keza Türkiye’nin, ‘Bir üyeniz olarak ülkem için her daim tehdit içeren terör odaklarıyla mücadele ediyorum, ancak sizin başka bir üyeniz bu terör odaklarını besliyor, destekliyor!’ deme haklılığı var. Aynı şekilde, Birleşmiş Milletler’den de bu konuda net bir tavır sergilemesi istenebilir, ama gerçek şu ki bu çabalar da bazılarının görüşünü değiştirmez. Fransızların meşhur, ‘En sağır insan, bir şeyi duymak istemeyen insandır!’ sözünde olduğu gibi bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla Türkiye neyi, niçin yaptığını anlatmak için ağzıyla kuş tutsa bile anlamak istemeyenler anlamayacaktır yine de!”

        Sebebini de sordum bu düşüncesinin... Yani başta ABD olmak üzere Türkiye’nin bu operasyonla ne yaptığını görmek, anlamak istemeyenlerin esas niyetlerinin ne olduğunun yorumunu da istedim... Ona da yanıtı şöyle oldu:

        “Sadece ABD diye bakmayın... Rusya da aynı durumda. O da çok net değil bu konuda. Çünkü o bölgede her ülkenin kendine göre bir çıkarı var. ABD’nin ayrı, Rusya’nın ayrı, Suriye’nin ayrı bir planı var. O planlarını bizler için askıya almayacaklarına göre de Türkiye önüne bakmalı. O bölgeyi kendimiz için tehlike olmaktan çıkarmak için var gücümüzle operasyonlara devam etmeliyiz!”

        ‘TÜRKİYE DAHA BÜYÜK BELAYLA KARŞILAŞABİLİR’

        Sohbeti bitirmeden önce isim vermese de zannımca CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelik bir ifade de kullandı Onur Öymen. Bu operasyonların başlamadan evvel planlandığını, angajman kurallarına göre neyin, nerede yapılacağının çok önceden belirlendiğini ve bunların değiştirilmesini istenmesinin sağlıklı bir yaklaşım olmadığını sözlerine ekleyen Öymen, sonunda da “asıl tehlike” diyerek iktidarın da dikkatini çekecek bir başka noktanın altını çizdi.

        Öymen’e göre asıl tehlike, Suriye için yapılacak yeni anayasayla karşımıza çıkacak. Diyor ki: “Eğer ABD daha evvel Irak’ta yaptığının aynısını Suriye’de yaparsa Türkiye çok daha büyük bir belaya bulaşacaktır demektir!”

        Irak’ın eski yani 1990 anayasasına göre topraklarda askeri tek güç Irak Ordusu iken ABD 2005 yılında 117. Madde’de yaptırdığı değişimle aynı anayasal hakkı peşmergeye de sağlamış: “Şimdilerde Suriye için de yapılması düşünülen bu hamlenin pratiğe dönüşmesi durumunda Türkiye korkunç bir durumla karşı karşıya kalır. Nasıl ki bugün Irak merkezi hükümetine sınırımız yok artık, bir anayasa değişikliği durumunda Suriye’yle de aynı durum söz konusu olabilir. Bunun önünü almak lazım. Bunun olmaması için tüm diplomatik gücü devreye sokmak gerekir.”

        Diğer Yazılar